Kimse kusura bakmasın, asgari ücretteki garabeti de “tek adam rejimine” bağlamak, patronları aklamaya yaramaktadır.

Asgari ücretten ortalığa saçılanlar

2023 yılı için asgari ücret 8506 lira olarak belirlendi. Akıllarındaki rakamın altını sendikacılara söyletip çıtayı en aşağıya koyan patronlar, ortaya çıkan sonuçtan son derece memnun. Erdoğan bu rakamla seçime gidip gidemeyeceğini düşünüyor. Çalışma Bakanı, faturayı masadan kaçan sendikacılara kesmiş. Sendikacılarda bir telaş, “8 binin üstü bizi bozar” diyenin kendileri olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Ortada bunca kepazelik varken muhalefet tespit komisyonunun düzgün çalışıp çalışmadığına, yeni rakamın Resmi Gazete’de açıklanmadığına takılmış. İşçiler ise bu parayla bu yılın nasıl geçeceğini hesap ediyor.

2023 yılı asgari ücret tespit mesaisinin özeti böyle.

Ayrıntılar ise hiç de önemsiz değil. Yakından bakalım.

8506 lira, henüz tespit komisyonu toplantıları başlamadan önce MÜSİAD’ın açıkladığı kadardır. Rakam açlık sınırı düzeyinde, artış TÜİK’in resmi gıda enflasyonunun altında.

Bu ücret düzeyiyle küçüklerin batacağını, orta ölçeğin zorlanacağını ileri sürenler var. Geçiniz. Türkiye burjuvazisi bu ölçeğin sorununu içinde artık devasa bir göçmen işçi kitlesinin de bulunduğu büyük bir kayıtsız-asgari ücret altı çalışan ordusuyla çözüyor.

Diğer taraftan patronlar, en küçük fiyat artışını ürettiği mal ve hizmetlere yansıtıyor. Oysa maliyet kalemleri içinde işçilik ücretleri yıl boyunca sabit kalıyor. Bunun tek istisnası, asgari ücretin iki kez arttığı 2022 yılı oldu. Buna rağmen işçilik maliyetlerinin satış hasılası içindeki payı yükselmedi. Dolayısıyla patronlar bir maliyet kalemi olarak işçi ücretlerinde görülmedik bir istikrara sahipler.

Kayıtlar duruyor, rakamın açıklandığı basın toplantısını bir kez daha baştan sona izleyin. Türk-İş Başkanı sıvışmış, Bakan üçlü imzayı kotaramadığı için mutsuz ve kendinden emin değil, Erdoğan ikide bir sırtındaki yumurta küfesinden bahsedip dururken, toplantının rahatı TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol’dur. Erdoğan’dan sonra konuşuyor, ahlanıp vahlanmadan, açıklanan rakama tek bir memnuniyetsizlik cümlesi kurmadan, “devlet bizim devletimiz, işçi bizim işçimiz” diyor, yeni asgari ücretin hayırlı olmasını dileyip, tartışmaya kendi cephelerinden noktayı koyuyor.

Neredeyse hiç konuşulmadığı için eklemeliyim. Asgari ücret artışı yarım kattan biraz fazladır fakat patronların aldığı “asgari ücret teşviki” 2,5 kat artmıştır. Bu teşvik 2016 yılından bu yana, çoğu işsizlik sigortası fonundan karşılanan dokuz farklı teşvik kalemiyle birlikte devam ediyor.

Erdoğan’a düşen, önüne konulan rakamı açıklamak oldu. Hem sıkılmış, hem endişeli görünmektedir. Bu paranın bırakın seçimi, ilk ödemenin yapılacağı Şubat ayı başına kadar pul olacağının farkındadır.

Vatandaşın “kötü” dediğine, siyasetçinin “iyi” demesi başka zaman önemsiz olabilir fakat seçim yaklaşırken fenadır. Belki de bu yüzden Erdoğan yeni asgari ücretin “ne kadar yüksek olduğunu” anlatmayı pek tercih etmedi. Bu zor iş Çalışma Bakanı’na düşmüş gibi görünüyor. O da dolara çevirerek hazırlattığı ve hatalarla dolu asgari ücret tablosuyla meseleyi yüzüne gözüne bulaştırıp duruyor.

Hal böyleyken asgari ücret konusunda meselemiz tespit komisyonunun yasaya uygun toplanıp toplanmadığı mıdır? Ya da belirlenen rakamı Çalışma Genel Müdürü’nün değil de Erdoğan’ın açıklamış olması mıdır? Süreci en küçük ayrıntısına kadar patronların yönetmiş olmasının bir anlamı yok mudur? Kimse kusura bakmasın, asgari ücretteki garabeti de “tek adam rejimine” bağlamak, patronları aklamaya yaramaktadır. Asgari ücrette patronlar ne dediyse harfiyle o olmuştur. Arada hatırlamak faydalı olabilir, Türkiye bir sınıfın diktatörlüğünde yönetilmektedir ve o sınıf, Erdoğan’dan büyüktür.

Bir de sendikacılar var. Ne desek ki onlar için? Türk-İş Başkanı açlık sınırından kapıyı açmış, ihalenin üstüne kalacağını anlayınca da biraz üstünden kapatıp masadan kaçmıştır. Bunlar hesabı işçiye değil hükümetlere ve patronlara veriyor. Bu davranışın hesabını da Çalışma Bakanı “8 binin üstüne sendikacılar çıkılmasın dedi” diye hemen kesivermiştir. Şimdi oralarda çarşı karışmış görünüyor. Türk-İş içinde seçim sonrasına dair olası senaryolara yatırımlar yapılıyor. Hak-İş el yükseltiyor. Buradaki kavga büyüyeceğe benziyor. İşçi aidatı üzerine kurulu rezil bir “taht” kavgası bu…

DİSK ise evlere şenlik... Sendikalar üzerinden kızılca kıyamet koparken, konfederasyondan duyulan ses “bakan o sendikaların isimlerini açıklasın” oldu. İsteyen politikasızlık, dileyen örgütsüzlük desin. İşçinin nezdinde karşılığı olmadığı açık.

Bir de işin iyi tarafına bakalım. Derler ya cin şişeden çıktı diye. Asgari ücret ne kadar artarsa artsın işçiyi memnun etmiyor. Sendikalı işçilerin ücretleri pek çok işyerinde asgari ücret düzeyinde kalmış durumda. Şimdi işçilerin Ocak zammı için işyerlerinde bir araya gelmenin, bunun için komiteleri kurmanın, sendikalı yerlerde ek zam taleplerini gündeme getirmenin, bunun için sendikaları sıkıştırıp patronların keyfini kaçırmanın tam zamanıdır. Üstelik tüm bunlar seçim yaklaşırken olmaktadır. Ücret artışlarının derde deva olmadığı ortadadır. EYT’liler için çıkacak düzenleme yıllarca süren hak kaybını telafi etmekten uzaktır. Kalan milyonların emekliliği hala mezardadır. Patronlar zenginliklerine zenginlik katarken, işçilere verilen kırıntılar günü bile kurtaramamaktadır.  Demek ki işçi sınıfının taleplerinin politikleşmesi için bulunmaz bir ortam olgunlaşmaktadır.

2023 işçi sınıfının yılı olsun. Yeni yılınız kutlu olsun.