"Özetle, ülke ekonomisi büyümüş, bu büyümeden sermaye sınıfı yani patronlar payını fazlasıyla almış, işçilerin ise payı azalmış."

Ah bu ekonominin güzel tınılı kavramları

Burjuva iktisatçılar kavram seçmekte çok mahirler. Dikkat edin, emekçileri ilgilendiren hiçbir terim, kelime anlamı olarak olumsuz tanım içermez.

Esneklik örneğin. İşçiler için dibine kadar kuralsız çalışma demek olan esneklik, kelime anlamı olarak tümüyle pozitiftir. Karşıtı “katı”dır. Katı olan değişime kapalı, bağnazdır.

Sürdürülebilirlik mesela… Çevreci bir tını da içeren bu kelime patronlar için kesintisiz kârlılığı tanımlarken, işçiler için o kâr hiç azalmasın diye iş varken dolap beygiri gibi çalışmak, azaldığında kapının önüne konmak anlamına gelir.

Büyüme kavramı da böyledir. Ekonomi büyüdü mü halkımıza “vay be, memleket zenginleşiyor”, tersi olduğunda “eyvah, işler kötü gidiyor, küçülüyoruz” dedirtir. Evet, büyüme denilen Gayri Safi Hasılanın artışı, üretilen mal ve hizmetlerin toplam değerinin yani zenginliğin artması anlamına gelir ancak esas olan bu artışın kimin cebine girdiği ya da kimleri zenginleştirdiğidir.

Rakamlar iki gün önce açıklandı. Ocak-Mart arasında Türkiye ekonomisi yüzde 7,3 büyümüş. Sanayi bu büyümeyi yüzde 7,4 ile domine etmiş. Böylece yılın ilk üç ayında memlekette üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri yaklaşık 2,5 trilyon liraya, döviz cinsinden 180 milyar dolara yükselmiş.

Burada bırakır ve “iyi de aramızdan hangilerimiz büyüdü” diye sormazsak “büyüme” kavramı “Televole iktisatçılarının” gerçekleri perdeleme enstrümanı olarak kalır.

Kalmasın, aynı istatistikte yer alan bir başka veriyi, bütününü yanıtlamasa bile ne olup bittiği hakkında fikir verdiği için hemen paylaşalım. Gelir yöntemiyle hesaplanan büyüme rakamlarında Gayri Safi Katma Değer içinde işgücü ödemeleri ile net işletme artığı payı (ya da sermayenin payı) son iki yılın ilk çeyreklerinde şöyle değişmiş:

İşgücü ödemeleri payı: 2020 -> yüzde 39,1; 2022 -> yüzde 31,5

İşletme artığı (sermaye payı): 2020 -> yüzde 41,7; 2022 -> 47,6

Özetle, ülke ekonomisi büyümüş, bu büyümeden sermaye sınıfı yani patronlar payını fazlasıyla almış, işçilerin ise payı azalmış.

Gelir dağılımı, reel ücretlerdeki değişim gibi veriler de kimin büyüdüğü sorusuna yanıt verir. Oralarda da görünüm farklı değil. Çeşitlendirmeyelim, son açıklanan büyüme rakamlarının ayrıntısında “kim büyüdü” sorusu fazlasıyla yanıt buluyor.

Büyüme rakamlarının açıklandığı gün İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) her yıl yayınladığı 500 büyük sanayi kuruluşu sonuçları da açıklandı. 2021 yılı sonuçları, patronların bırakın krizi falan, dünya yıkılsa, yine kazandığını gösteriyor.

Çoğu artık özel sektörün olan bu şirketlerin satışları yüzde 74, ihracatları yüzde 34, faaliyet kârları yüzde 139 artmış.

Bunu da “Türkiye’nin dev şirketleri” diye anlatıyorlar. Dedik ya seçilen kelimeler, kullanılan kavramlar önemli diye. Sanırsın TÜPRAŞ’a, FORD’a, TOYOTA’ya ortak tüm toplum. Onlar devleştikçe, kazandıkça halk bayram yapsın!

Oysa bu şirketlerin deli gibi kazandığı yıl boyunca milyonlarca asgari ücretli işçi 2.825 liraya çalıştırıldı, sene sonunda aldıkları mükâfat 4.253 liraya yükselen yeni asgari ücret oldu. Şimdi yüzde 50’lik bu artışı harca harca bitiremiyorlar!

Ekonominin güzel tınılı kavramlarına sakın kanmayın. Altını kazıyınca çok şiddetli bir sınıf savaşı çıkıyor.