İstanbul Sözleşmesi gericilerin diline dolandı

İstanbul Sözleşmesi, AKP yöneticileri tarafından sık sık gündeme getiriliyor. En son Numan Kurtulmuş “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması yanlıştı” diyerek, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilebileceği tehdidinde bulundu.

Haber Merkezi

Adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan ve İstanbul’da imzalandığı için "İstanbul Sözleşmesi" olarak geçen sözleşme, Türkiye’de bir kadına şiddet davasının AİHM’e taşınması ve Türkiye devletinin kadına yönelik şiddeti durdurmadığı, yavaş ve taraflı adli işleyişle kadına yönelik şiddeti teşvik ettiği için suçlu bulunduğu bir sürecin sonunda gündeme geldi. Sözleşme Türkiye dahil birçok ülke tarafından imzalandı.

Sözleşme, kadına yönelik şiddeti kapsamlı bir şekilde tanımlaması ve devletin kadına yönelik şiddeti durdurmakla ilgili görevlerini saptaması açısından önemli. Ancak Türkiye’de kolluk kuvveti ve adli makamlar kadına yönelik şiddeti azaltmaya yönelik önlemleri almış değil. Ülkeyi yönetenlerin bunun tersini teşvik eden söylem ve politikaları devam ettikçe de bu mümkün görünmüyor. Şiddete uğrayan kadınlar polisten yeterli desteği alamıyor, uzaklaştırma kararları uygulanmıyor, kadına maddi ve manevi destek sunulmuyor. Şiddet gören kadınların korunması, desteklenmesi çoğu zaman sosyal medyadan yapılan çağrılarla sağlanıyor. Devlet koruma görevini yerine getirmediğinden kadınlar her gün evlerinde, sokakta, işyerlerinde ya da kaçarak sığındıkları yerlerde öldürülmeye devam ediyor.

İktidar neden İstanbul Sözleşmesi ile uğraşıyor?

AKP 2011 yılında imzaladığı ancak şartlarını uygulamadığı İstanbul Sözleşmesi’ni adeta kendi kitlesini bir araya getirmek için kullanıyor. Daha önce Erdoğan’ın ağzından da, başka AKP yöneticilerinin ağzından da defalarca Sözleşme’den rahatsız olunduğu dile getirildi. Sözleşme uluslararası alanda Türkiye’yi mahkum eden bir şiddet vakasından sonra imzalanmıştı. AKP, uluslararası arenada zaten kötü durumda olan prestijini daha da azaltmamak için sözleşmeden çekilmiyor. Ancak “çekiliriz” tehdidini de ağzından düşürmüyor.

Diğer yandan İstanbul Sözleşmesi, AKP’nin LGBT bireylere yönelik tehditlerinden de nasibi aldı. Diyanet’in LGBT bireylere yönelik nefret söyleminin Ankara Barosu tarafından eleştirilmesinin de hükümet ile barolar arasındaki gerilimin bir parçası olması sonrasında, AKP kendi taraftarları arasında konsolidasyonu arttırmak için LGBT nefretini dışa vurmaya başladı.

2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan AKP, şimdi kendi imzaladığı metindeki “cinsel yönelim” vurgusu ile de kavga ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nde şiddete uğrayanların haklarının imzalayan ülke tarafından hiçbir “cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, politik ya da başka görüşler, ulusal ya da toplumsal köken, bir ulusal azınlıkla ilişkili olmak, mülkiyet, doğum, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu, engellilik, medeni durum, mülteci ya da göçmen durumu ya da başka durumlar” ile ilgili bir ayrımcılık yapılmadan korunması maddesini içeriyor.