'Sarı Yelekler' Kızıllaşmadan Kurtuluş Mümkün mü?

Sarı Yeleklerini giyerek ülkenin bir çok kentinde ayaklanan Fransız emekçileri, Macron’u ve hükümetini eylemleriyle sarsıyor.

“Finansın Mozart”ı diye de betimlenen finans kapitalin temsilcisi Macron görevini aşkla yerine getirdi ve seçildiği günden bu yana kendisini iktidara taşıyan tekellere hizmette sınır tanımadı. Zenginlerden alınan vergileri düşürdü. Ortaya çıkan bütçe açığını emekçilere ödetmek için onların vergi paylarını arttırdı. Emekçilerin cebinden çalınan bu paraların bir bölümünün yükselen askeri harcamaların finansmanınd kullnılmsı gündemde. Macron hükümeti, 2019-2025 askeri bütçe yasasındaki “savunma” harcamalarında %40’ün üstünde bir artışı onayladı.  Bu paranın ülke savunmasında değil, NATO üyesi Fransa’nın  ittifakın başlatacağı savaşlar için kullanılacağı ortada. 

Sarı Yeleklilerin ifadesiyle “zenginlerin başkanı” Macron bununla da kalmadı, IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan “reform”ları yani yapısal uyum programlarına hız verdi. Bu çerçevede, bir çok devlet kuruluşu uluslararası tekellere satıldı. Güvencesizliğin ve işsizliğin günden güne arttığı , gençlerin %20’sinin işsiz olduğu, asgari ücretin geçinmeye yetmediği, emekli maaşlarının ve emeklilik hizmetlerinin gittikçe kötüleştiği Fransa’da, bir çok kamu hizmetinin yanı sıra,  sağlıkta da hızlı bir özelleştirilme yaşanmakta. Herkesin bir özel sağlık sigortası kuruluşuna kaydolması, sağlık hizmeti alabilmesi için bu kuruluşa para ödemesi gerekiyor. Sağlıkta devletin dolduramayacağı iddia edilen “boşluklar” ın yani artık devletin yurttaşa vermeyi durdurduğu hizmet ve ilaç giderlerinin özel şirketlerden sağlanması öngörülmüş. Bunun yanında kırsal bölgelerinde hastane sayısı hızla azalan Fransa’da sağlık çalışanlarının ücretleri düşürülmüş ve çalışma saatleri arttırılmış. Devlet hastanelerinde mali olanaksızlıktan hasta bakım hizmetlerinin kalitesi çok düşmüş durumda. Özelleştirilen tüm kamu hizmet alanlarında aynı sıkıntılar yaşanmakta.

Bir çok ülkede olduğı gibi Fransa’da da, kpitlist düzenin bir sonucu olarak, küçük bir azınlık servetine servet katarken büyük çoğunluğun yaşam düzeyi hızla gerilemektedir.

Sokaklarda  “Açız, artık yeter! Açız, o kadar!”, “Macron İstifa!” diye haykıran emekçiler açısından fitili ateşleyen, yakıt vergisine getirilen artış olmuştur.  Bu artışa karşı başlayan tepkiler, emekçilerin yaşamlarının diğer alanlarındaki dertlerini de içerecek taleplerle genişleyerek ülkeye yayılmaktadır.

 Sarı Yelekliler’in talepleri nelerdir?

Fransız emekçileri, finans kapitalin “istikbal vadeden” genç çocuğu Macron ve çevresinin dayattığı yoksulluk ve yoksunluklara karşı bir talep listesi hazırlayıp verdiler siyasal iktidara.

Kimsenin evsiz bırakılmaması, yapısal uyum politikalarına son verilmesi, yoksullara konan vergilerin geri alınması, asgari ücretin ayda 1300 avro olması, Mac Donald, Carrefour, Google, Amazon gibi büyük şirketlerin yüksek, küçük esnafın ise düşük vergi ödemesi, herkese sosyal güvenlik sağlanması, emeklilik sisteminin kamulaştırılması, emeklilik maaşının 1200 avronun altına düşmemesi, kiralık işçiliğe son verilmesi, ücretlerin, ödeneklerin ve emekli maaşlarının enflasyona endekslenmesi, sağlık sisteminin kamulaştırılması, çalışanlara iş güvencesi sağlanması, büyük şirketlerin daha çok işçi alarak süresiz kontratlar yapmaları, AVM yapmak yerine kırsalda ve kentlerde küçük girişimcilere destek olunması, yine bu yörelerde PTTlerin, doğum evlerinin ve okulların kapatılmasının yasaklanması, yaşlılara kaliteli bakım sağlanması, özelleştirme sonrası fiyatları artan gaz ve elektriğin yeniden kamulaştırılıp ucuzlatılması,  Fransa’nın kamu varlıklarının yani Sarı Yeleklerin deyimitle “servetlerinin” (havaalanları , barajlar ve benzerlerinin) satışına son verilmesi, işsizlere iş yaratılması, kiraların sınırlandırılması ve özellikle öğrenciler ve geçici işçiler için düşük kiralı konutlar inşa edilmesi, yakıt vergisinin daha fazla arttırılmaması, gişe geçiş ücretlerinden gelen paranın ülke yollarını ve demiryollarının bakımına ve yol güvenliğinin sağlanmasına ayrılması, en yüksek maaşın 15 bin avro ile sınırlandırılması, emeklilik yaşının 60’a, kol emeği ile çalışanlar ( inşaat işçileri, kasaplar ve benzerleri) için ise 55 yaşa çekilmesi, ailelere beş yaşına kadar yapılan çocuk yardımının on yaşa yükseltilmesi, müşterilerin kredi kartı ile ödeme yapmaları durumunda dükkan sahiplerinden kesilen ücretin kaldırılması, gaz, uçak ve denizcilik yakıtlarının vergilendirilmesi, seçimle gelen tüm görevlilerin ücretlerinin Fransız orta geliriyle sınırlanması ve ancak kanıtlandığı takdirde seyahat ve yemek harcamalarının kendilerine ödenmesi gibi taleplerin yanı sıra farklı alanlardaki istekler de listede yer alıyor. Örneğin, 7 yıllık başkanlık sistemine dönülmesi, başkanlıktan ayrılan kişinin ömür boyu maaşa bağlanmaması, hidrojenle çalışan araba üretecek yerli otomobil sanayinin geliştirilmesi, demiryolu taşımacılığının teşvik edilmesi, anaokulundan lise son sınıfa kadar sınıf mevcutlarının 25 öğrenci ile sınırlandırılması, halk referandumunun Anayasaya girmesi gibi. Göçmenleri göç etmeye zorlayan nedenlerin araştırılması ve iltica talebinde bulunanlara barınak, yemek, eğitim ve güvenlik temini ve daha insanca muamele edilmesi, BM ile işbirliği içinde bu insanların belgeleri tamamlanıncaya dek kalabilecekleri kampların kurulması, iltica taleplerine olumlu yanıt verilmeyenlerin ülkelerine dönmelerinin sağlanması, göçmenler için bir entegrasyon programı yapılması ve Fransız dili, Fransız tarihi ve yurttaşlık bilgisi derslerini içeren bir sertifika programı almalarının sağlanması gibi daha genel politik talepler de listede bulunuyor.  İlk listeyi izleyen günlerde NATO ve AB’den çıkılması, kamu borcunun temerrüde sokulması, yeni bir Anayasanın yapılması gibi ek taleplerin de listeye eklendiği bildiriliyor.

Eylemler Fransa’da siysi açıdan değerlendirilmekte, özellikle liberal ve anarşist kanat  hareketin “lidersiz, merkezsiz ve örgütsüz” olma özelliğine övgüler düzenleyip durmaktadır.  Oldukça temkinli bir yaklaşım sergileyen Fransız solunun ise son günlerde tutumunu gözden geçirerek desteğini arttırma yönünde girişimlerde bulunduğunu  görmekteyiz.

Fransız emekçilerinin günlük yaşamlarındaki sıkıntıları yansıtan taleplerin çoğu, onların, yaşamlarına neoliberalizmle gelen yıkıma, buna neden olan tekellere karşı bayrak açtıklarını gösteriyor.

Kendiliğinden bir patlama olduğu su götürmeyen Sarı Yelek Direnişi’ni Fransız tekelci sermayesi iyi anlamışa benzemekte ve suların acilen durulmasını sağlamak için Macron’un ağzından vereceği tavizleri, diğer bir deyişle kârlarından birkaç kırıntıyı emekçilerin önüne atmaya hazırlanmaktadır. Macron, hareketin “kızgınlığını azaltacak bazı ekonomik adımlar” atılacağını, asgari ücretin yükseltileceğini, fazla mesai ücretlerin vergi dışı bırakılacağını ve tüm çalışanlara yıl sonu ikramiyesi getirileceğini açıklamıştır.

Bazı Avrupa ülkelerine de yayılma istidadı gösteren hareketin başarı şansı var mıdır? Buna olumlu yanıt vermek zor olmakla birlikte şunlar söylenebilir.

Yönetenler sadece Fransa’da değil ama dünyanın her ülkesinde yönetememe durumuna gelmişlerdir ve yönetilenler de bu koşullarda yaşamayı reddetmektedirler. Ne var ki, burada önemli olan bir üçüncü unsur, anarşizmin ve liberalizmin övgüsünün kaynağı olan siyasal örgütsüzlük ve düzen karşıtı sağlam bir programın yokluğudur. Örgütlü bir emekçi birliği ve programı ışığında düzene yönelik, daha doğru bir ifadeyle kapitalizmi yıkmayı ve sosyalizmi kurmayı hedefleyen bilinçli bir karşı çıkıştır emekçi  kitleleri kurtaracak olan. Yine unutmamalıyız ki, iç ve dış koşulları uygun bulur bulmaz finans kapital verdiği mini ödünleri geri alacaktır. 

Bazı yorumcular, eylemcilerin Fransız 68’lilerinden ziyade 1792 Fransız Devrimi dönemi Baldırı Çıplaklarını, 1848 Şubat Devrimi savaşçılarını, hattâ 1871 Paris Komünarlarını andırdıklarını, bir başka ifadeyle o gelenekleri sürdürdüklerini savlamaktadırlar.

Fransız emekçilerinin kudreti cennetin fethine çıkan emekçi kardeşlerinin insanlığa kazandırdıkları değerli birikimden gelmektedir.  Kitlelerin direnerek haklarını alma yolunda attıkları adım ile bu tarihsel birikim birleşebilse burjuvazinin  böyle bir çıkışın önünü kesmekte epey zorlanacağı açıktır.