Onu ilk kez TBMM'de görmüştüm. Genel Kurul'a sunulacak işçi yasalarını hazırlamak üzere TİP'in oluşturduğu kurulda sendikacılar ile birlikte çalışan annem o gün beni de yanında götürmüştü.

Bitmeyen kavganın devrimci sendikacısı - Rıza Kuas

"Yeryüzü meleği postuna bürünecek bazı adamların doğru yol önerilerini duymayacak, onlara kapınızı kapayacak, 'greve devam' diye haykıracaksınız. İşsizlik ve aç bırakma tehditlerine pabuç bırakmayacak, 'greve devam' diye kükreyeceksiniz. Herkes şunu iyi bilmelidir ki , bu mücadelenin adı bitmeyen kavgadır ve işçi hakları verilinceye kadar devam edecektir."1

Onu ilk kez TBMM'de görmüştüm. Genel Kurul'a sunulacak işçi yasalarını hazırlamak üzere TİP'in oluşturduğu kurulda sendikacılar ile birlikte çalışan annem o gün beni de yanında götürmüştü. Kurul üyelerinden olan Kuas uzun boylu, yakışıklı, heybetli ve güler yüzlü bir adamdı. On altılı yaşlarını süren bir çocukla ilgilenip hatırını soracak kadar da alçakgönüllü. Büyük, kahverengi, üzerinde çok değişik kabartmalar olan bir yüzüğü vardı. Fazla ilgi göstermiş olmalıyım ki Rıza ağabey onu parmağından çıkarıp bana vermek istedi. Belki de annemin yardımlarına karşı bir jest yapmak istemişti. Bu incelik, annemin tatlı sert "Rıza al onu koy cebine" uyarısıyla son buldu. Çalışmaları bitinceye dek bekledim... Sonra ayrıldık Meclis'ten. Bir daha karşılaşmadık.

Geçirdiği ağır böbrek rahatsızlığı sonucunda 29 Ekim 1981'de yaşamını yitiren Kuas, bu 55 yıllık yaşam süresine çok yoğun ve çeşitli alanları kapsayan bir mücadeleyi sığdırmak başarısını göstermiştir.

Orta halli göçmen bir ailenin çocuğu olan devrimci sendikacı ortaokulu bitirdikten sonra Cibali Tekel Fabrikası'nda çırak olarak çalışmaya başlar. Askerden döndükten sonra Gislaved Lastik Fabrikası'nda işe girer ve 1949'da işçilerle birlikte İstanbul Lastik ve Kauçuk Sanayi İşçileri Sendikası'nı kurar. 1952'de sendikalı olduğu için işten atılır. Aynı yıl Derby Lastik Fabrikası'nda işe girer ve İstanbul Lastik İş Sendikası genel başkanı seçilir. Sendika, 1948'de kurulan, 1961’de Türkiye işçi hareketi tarihinin ilk büyük mitingi olan Saraçhane Mitingi'ni örgütleyen ve TİP'in kurucu kadrolarının büyük çoğunluğunun içinde yer aldığı İstanbul İşçi Sendikaları Birliği (İİSB)'ne katılır. Lastik İş Şubat 1961'de Türk İş'e katılma kararı alır. Kuas 1964'te Türk İş Yönetim Kurulu üyeliğine seçilir.

13 Şubat 1961'de 12 sendikacı arkadaşıyla birlikte Türkiye İşçi Partisi (TİP)'i kurar. 1965'te TİP'in İzmir'de toplanan Genel Kurulunda Genel Sekreterliğe seçilir. 1965 genel seçimlerinde, Kemal Nebioğlu ve Şaban Erik’in yanı sıra TİP listesinden TBMM’ye giren üçüncü sendikacı-milletvekili Rıza Kuas’ tır.

Kuas ve TİP'in sendikacı milletvekilleri TBMM'de

Kuas TBMM'de de işçi hakları için Nebioğlu ve Erik ile birlikte çok aktif bir mücadele sürdürür.

Çalışma Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde işçi sınıfının yaşam koşullarında köklü değişiklikler yapılmasının gereğini savunur ve lokavtın Anayasa'ya aykırı olduğunu vurgular. 1966 sonlarında yeniden ele alınan 931 sayılı İş Kanunu ile ilgili tasarı görüşmelerinde, tasarıya muhalefet eden TİP 150 değişiklik önergesi verir.2 Kuas, yaptığı konuşmada tasarıyı "işveren haklarını düzenleyen kanun" olarak niteler ve işçi haklarında bir geriye dönüş olduğunu söyler. Kuas’a göre, bu kanun ile aynen Teşvik-i Sanayi Kanunu gibi, işçi aleyhine işverene "anarşik haklar" tanınmıştır. Oysa özel sermaye birikimi ile kalkınmanın olamayacağı artık anlaşılmıştır. AP' den seçilen Türk İş mensubu sendikacı milletvekillerinin kraldan ziyade kralcı hareket ederek adeta işveren temsilcisi gibi işçi aleyhindeki tasarıyı desteklediklerini de anımsatmadan geçmeyelim.3

TBMM milletvekilliğine karşın Meclis'in rahat koltuklarına gömülmez ve işçi sınıfından hiç kopmaz. Bir çok eylemde başı çekmenin ötesinde işçilere yön vermiş kişidir Kuas. "Sezon yapma" diye adlandırılan ve patronların yeterli stoka ulaştıktan sonra işçi çıkarma politikasına karşı yıllarca mücadele verir ve 1962'de bu uygulamanın kaldırılmasını sağlar. Karakolda dövülen işçilerin hakkını arayan, polisler hakkında dava açan ve olayı Kurucu Meclis'e taşıyan da Kuas' tır, Fargo Lastik Fabrikası'ndaki lokavta karşı çıkarak sakal bırakma eylemini bizzat başlatan, 1968'de fabrikada işçilerin üstlerinin aranmasını protesto ederek "Üstünü Aratma" kampanyasını açan da, aynı yıl Derby Lastik Fabrikası'nda ilk işyeri işgalini başlatan da...

27 Mayıs hareketini izleyen günlerde, 11.6.1960'ta, işçiler Demokrat Partili sendikacılara mektuplar gönderirler ve istifalarını isterler. Oleyis, İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası, Türkiye Maden İş, İstanbul Yaprak, Tütün İşçileri Sendikası, İstanbul Tekstil ve Örme İşçileri Sendikası, Türkiye Şekerli Sanayi İşçileri Sendikası, Su İşçileri Sendikası, Gıda Sanayi İşçileri Sendikası başkanlarının da gönderdikleri üç paragraflık toptan istifa talebini içeren mektupta Türkiye Lastik İş Sendikası başkanı Rıza Kuas'ın da imzası bulunur.4

Türk İş Kuas'a Karşı

İşbirlikçi, Amerikancı sendikacılığın, sarı sendikacılığın ülkedeki en başta gelen temsilcisi Türk İş, 24.7.1963'te kabul edilen, grev ve lokavtı eşitleyen, grevlerin Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenebilmesine olanak veren 274-275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasaları'na alkış tutar ve yasaların onaylandığı günü "işçi bayramı" olarak kutlamaya girişir. Kuas'ın da içlerinde bulunduğu, gelecek yıllarda DİSK'i kuracak sendikacılar ile Türk İş yönetimi arasında ipler gerilir. Devrimci sendikacılara göre, yasanın çıkış tarihi ancak bir "matem günü" olabilir.

12 Mart 1965'te Zonguldak Kozlu maden ocağında çalışan işçiler, kesilen çocuk zammına, fazla mesailerinin ödenmemesine, liyakat zammının işçiler yerine mühendis ve başçavuşlar arasında dağıtılmasına, kendilerine uygulanan -dayak dahil- insanlık dışı muamelelere karşı işi durdurma eylemi yaparlar. Jandarma ve ordunun müdahale ettiği olayda iki işçi ölür, on işçi yaralanır. Türk İş başkanı Seyfi Demirsoy, "işçilere tesir edebilecek bazı kimseleri" komünist oldukları ve işçileri tahrik ettikleri iddiasıyla "ilgili makamlara" ihbar eder!5 Rıza Kuas Genel Sekreter Halil Tunç'la konuşur ve Türk İş Yönetim Kurulu'nu toplamasını ve olaylar karşısında pasif kalınmamasını talep eder. Tunç, aradan epey zaman geçtikten sonra, bir basın toplantısında, Kuas'ın teybe kaydettiği konuşmasını onu ihbar etmek için kullanır! Tunç'a göre, Kuas işçiyi orduya karşı harekete geçmeye tahrik etmiş, ihtilal yoluyla sosyalizmi kurmaya çalışmış ve sendikaları parçalamaya gayret etmiştir! İhbarcılık, işbirlikçilik, Amerikancılık, işçi düşmanlığı kanına işlemiştir Türk İş yönetiminin... En büyük hedef de işçiler üzerinde etkisi büyük olan ve mücadeleden hiç geri durmayan Kuas' tır. Kuas'ın yanıtı şöyle olur;

"...Halil Tunç'un yalan ve iftiralara dayanan demecini şiddetle reddederim. Türk İş'in bir yöneticisi olarak Zonguldak olayları karşısında İcra Heyeti üyeleri gibi kayıtsız kalamazdım. Görevimi yaptım... pasif ve ürkek hareketlerini şiddetli protesto ettim. Olayların içine girmek cesaretini gösterebilselerdi... iki işçi arkadaşımız ölümle karşı karşıya bırakılmazdı...Ben bu gerçeği dile getirdim...Ankara'da yapılan Başkanlar Kurulu toplantısında da açıkça söylediğim gibi aradan günler geçtikten sonra gerçeği tersine çevirerek kamuoyunu aldatmak istercesine hareket etmek ancak Halil Tunç gibilerine yakışır."6

Kuas 15-16 Haziran'ın örgütleyicileri arasındadır.

Tüm eksikliklerine karşın 274-275 sayılı yasanın getirdiği olanaklar sermaye sınıfı ve onun temsilcilerini rahatsız etmiştir. Yasalar değiştirilmeli ve "ihtilâlci sendikalar" kapatılmalı, işçiler sarı sendikalara girmeye zorlanarak ekonomik mücadeleleri ortadan kaldırılmalıdır.

Kuas 26.2.1970'te TBMM'ye 275 sayılı kanunla ilgili bir değişiklik önerisi sunar. Öneri Türk İş'in yukarıda belirttiğimiz istekleriyle taban tabana zıttır. TBMM'de tek başına muhalefette olan devrimci sendikacı, toplu sözleşme ve grev sırasında işçilerin etkinliklerini arttırmak, toplu pazarlığın işleyişini hızlandırmak, İl Hakem Kurulları'ndaki üniversite öğretim üyelerinin sayısını arttırmak önerileriyle gelmekte ve lokavtın yasalardan çıkarılmasını talep etmektedir.7 TBMM komisyonu Kuas'ın önerilerinin tümünü reddeder.

DİSK'i fiilen kapatmaya yönelik yasa değişiklik önerisinin TBMM'de görüşmeleri 11.6.1970 günü başlar. Kuas TİP milletvekili olarak değişikliğe direnir. "Bu kanun Anayasa'ya taban tabana zıttır. TÜRK İŞ diktası getirilmek istenmektedir... DİSK Anayasal haklarını kullanarak direnecektir..." der TBMM'deki konuşmasında. AP, GP grupları konuşmayı sürekli olarak engellerler. Sadece 3,5 saat süren görüşme sonrasında Rıza Kuas ve bir CHP ile iki MP milletvekilinin muhalif oyuna karşın 230 onayla geçer kanun değişikliği. Senato'da ufak değişiklikler sonunda kabul edilir ve 6.8.1970 günü işçilerin tüm beklentilerine rağmen Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından imzalanır.8

Demirel de Kuas'a karşı

İşçi sınıfı, Anayasa'nın 46. maddesi hiçe sayılarak DİSK'in yok edilmesi için sendika seçme hakkının kaldırılmasını hayata geçiren bu girişime karşı örgütüyle direnir. İşyerlerinde "Anayasal Direniş Komiteleri" oluşturulur. 15-16 Haziran'da İstanbul ayaktadır. Ankara'dan Köln'e işçi sınıfının eylemi destek bulur. 16 Haziran akşamı DİSK'e bağlı sendikaların Merkez ve Bölge temsilcilikleri basılır, aramalar ve gözaltılar başlar. Saat 21.00' den itibaren ise İstanbul ve Kocaeli’nde Sıkıyönetim ilan edilir. Genel Kurmay Başkanı 12 Mart 1971'de de solun kökünü kazımaya yeminli bir asker olan Memduh Tağmaç' tır! TBMM'deki Sıkıyönetim tartışmalarında ilginç olan, Başbakan Demirel'in Kuas'a dair sözleridir: Demirel şunları söyler:

"...Bu TİP'li milletvekili bu kürsüden zorla, kanla, parlamentoyu tehdit etmiştir... Arkadaşlar, kanla meseleler halledilecekse parlamentoya ne lüzum var? Parlamentoya rağmen kan döktürerek meseleleri halletmek isteyenler varsa bu çatı ona yakışmaz".9

Ne var ki, işçiler Demirel ile aynı kanıda değillerdir. 14 Haziran Pazar günü DİSK'e bağlı sendika yöneticileri, yaptıkları toplantıda Kuas, Türkler ve Nebioğlu'nun arkasında olduklarını bir çok kez yinelerler. Gözaltına alınan işçilere hazırlık soruşturması sırasında yapılan maddi ve manevi baskılara, dayağa ve hakarete karşı onları savunan iki sendikacı Rıza Kuas ve Kemal Nebioğlu'dur. Yayınladıkları bildiride bu baskıları anlatır, işverenin işçileri polise ihbar edip işten çıkardığına da vurgu yaparlar. Bildiri şu ifadelerle son bulur:

"...Dillerinin ucuyla demokrasiden dem vuranların, kanundan bahsedenlerin bu hareketlerden haberdar olduklarını da bilmekteyiz. Bu kişileri son defa uyarıyoruz.Anayasa çizgisine girsinler. Bu davranışlara son verilmezse, işçilerin Anayasal haklarını savunacaklarını, fabrikalarda pasif direnişe geçeceklerini ilgililere duyurmak isteriz".10

Açılan davada milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle sanık olmayan Kuas, sendikacı arkadaşlarını ve işçileri sonuna dek destekleyecektir.

1971'de Rıza Kuas'ın sağlığı bozulur. Cenevre'de bir toplantıda fenalaşıp hastaneye kaldırılan Kuas'a böbrek yetmezliği teşhisi konur. Yüzlerce işçi böbreğini vermek için başvurur ama ameliyatın ABD'de yapılması gerektiği için işçilerin bu çabaları sonuç vermez. Kuas ise ender rastlanır bir davranışta bulunur ve örgütünden ABD'ye gitmek için izin ister çünkü yıllardır Amerikan emperyalizmine karşı mücadele veren devrimci sendikacı, sosyalist, siyasi kariyerine de, sosyalist harekete de gölge düşürmek istememektedir. DİSK Yürütme Kurulu 16.1.1971'de toplanır ve "Genel Başkan vekili ve Lastik İş Genel Başkanı Rıza Kuas'ın tedavisi için gerekirse Birleşik Amerika'ya gitmesine müsaade edilmesine, DİSK'in Amerika Birleşik Devletleri'nin emperyalist politikasına karşı olmasının, Amerikan ulusuna ve o ulusun vardığı bilimsel teknik gelişme ve ilerlemeden yararlanmama anlamına gelmeyeceğine" karar verir. ABD'de bir şey yapılamayınca Almanya'ya giden ve kız kardeşinden aldığı böbrekle 29 Ekim 1981'e dek yaşamını sürdüren Kuas hastalığı nedeniyle aktif sendikacılığı 1971’de bırakmak zorunda kalmıştır.11

Hastalığı Denizlerin idam yasasının TBMM'deki görüşmelerine ve oylamaya katılmasını da engeller.

Türkiye işçi sınıfı bu ödünsüz, cesur liderini, Aziz Çelik'in ifadesiyle sınıfın bu "şövalyesi" ni unutmayacaktır.

  • 1. Rıza Kuas'ın 1972'de grevdeki Good Year işçilerine seslenişinden. DİSK Tarihi, 1. cilt,1967-75, editör Aziz Çelik, Şubat 2020, s. 163
  • 2. 28 Temmuz 1967 gün ve 931 sayılı İş Yasası ile 1936 yılında çıkarılan 3008 sayılı İş Yasası ve bu yasada yapılan değişiklikler yenilendi. 931 sayılı İş Yasası, TİP’in başvurusu üzerine, 12 Kasım 1970’te AYM tarafından şekil yönünden iptal edildi. 25 Temmuz 1971 tarihinde 1475 sayılı İş Kanunu kabul edildi. (Yıldırım Koç, Türkiye İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketleri Tarihi, Yol İş Yayınları, 2003 Ankara, s. 103).
  • 3. Alparslan Işıklı, Sendikacılık ve Siyaset, s. 463-66,
  • 4. Kemal Sülker, "Sendikacılar ve Politika", May Yayınları, Ocak 1975, s. 183. Bu sendikacılardan beşi, daha sonra TİP kurucuları içinde yer alırlar.
  • 5. aynı eser, s. 230
  • 6. aynı eser, s. 231-32
  • 7. Işıklı, s. 472
  • 8. Turgan Arınır-Sırrı Öztürk, "İşçi Sınıfı Sendikalar ve 15-16 Haziran", Şubat 1976, Sorun Yayınları, s. 51-55. 275 sayılı yasada yapılması istenen değişiklik, büyük ölçüde işçi sınıfının direnişi ve protestolarının etkisiyle TBMM' ye bile getirilemeden geri alınmıştır. Yukarıda değindiğimiz 274 sayılı yasada değişiklik yapan 1317 sayılı yasa ise TİP ve CHP'nin Anayasaya aykırılık iddiası ile AYM' ye taşınmış ve iptal edilmiştir. (s.56)
  • 9. aynı eser, s. 99
  • 10. aynı eser, s. 287
  • 11. DİSK Tarihi, s. 162-163