Cinayetler politiktir…

Nasıl bir ruh halidir diye günlerdir düşünür oldum, insan aslında böyle bir yaratık mıdır yoksa bu sonradan edinilmiş bir vahşilik midir?

İnançlar; insan aklını yönlendiren, bazen içindeki iyiliği, çoğu zamanlarda ise kötülüğü ortaya çıkaran ve nefreti, kini, öfkeyi körükleyerek ayrıştıran, ötekileştiren yapılar mıdır?

Neden aynı ortak inancın milletleri, toplumları, bireyleri farklılaşır ve biri ak derken diğeri hep kara demeyi yeğler?

Neden bunun için birbirlerinin kanlarından beslenecek kadar canavarlaşıp soyu tükenmiş yaratıklar haline dönüşürler?

İnsan denen şey nasıl olur da insan denen başka bir canlıyı ya da hayvanı, ya da doğayı katletmek üstüne akıl yürütür?

Bu nasıl öğretidir ki kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan, her kim olursa olsun ‘katli vacip’ olandır?

Hepsinin ellerinin altında aynı kitap olmasına rağmen, tarikatlar nasıl bu denli birbirlerinden farklılaşıp yaşadıklarının adını “inanç özgürlüğü” koyup, hem kendilerine hem tüm insanlığa karşı düşmanlaşırlar?

Çok soru var evet ve bu sorulara verilen tek yanıt; bilimsel olmayan akıl özgürlük filan değil düpedüz cehaletin ana kaynağıdır.

Bugün İslam coğrafyasını yakıp kavuran; katliamların, yoksulluğun, açlığın, adaletsizliğin, güce tapınmanın öte yandan bütün bu yok oluşun üstüne saltanatlarını kurup gününü gün edenlerin ortaklaştıkları yer tam da burası olsa gerek.

Bilimin gerçekliğini hiçe sayıp vara yoğa şükreden, sorgulama hakkını teslim ettiği için her an daha da hiçlenen, kinlenen bunun için emredileni yapıp kelle uçuran derin bir yok oluş.

Kadın cinayetlerinin politik olması, hayvan cinayetlerinin politik olması, çevre-doğa cinayetlerinin politik olması tam da bu yüzdendir.

Ellerinin altındaki ve kafalarının içine kazılan öğretinin emrettiği budur çünkü.

Bunlar için kadın hayvan gibi maldır, ağaç dediğin, doğa dediğin de öyledir.

Toplumsal çürüme derinleştikçe bu dürtü büyür ve cinayetler, katliamlar gündelik hale dönüşür.

Bilimin kovulduğu yerde cehalet insan aklını, vicdanını esir almıştır ve artık burada yalnız cinayetler değil yalan, hırsızlık, talan ve sahtecilik tapınma boyutuna kadar büyüyerek yeni bir din biçiminde ortalığa saçılır.

Ülkenin içine sürüklendiği durum tam da budur.

Gericilik bir aşı kampanyası halinde ülkenin damarlarına zerk edildikçe; cinayetler durmayacak, düşmanlık bitmeyecek, yalan-talan-hırsızlık ve sahtecilik şahlanacak bütün bunların üstüne kurulu saltanat ise tahtını sağlamlaştıracaktır.

Bu pis tezgâhı parçalayıp dağıtacak olan bilimsel aklın egemenliğini hâkim kılmak için erdemli, vicdanlı insanlığın ortaklaştığı bir aydınlanma ateşini tutuşturmak adına; kötülüğe, gaddara, vicdansıza, hak yiyene, adaletsize, kandan ve yalandan beslenene karşı örgütlenmek ilk adım olsa gerek.

[email protected]