Bu savaş ne savaşı?

AKP’nin son savaşının sınırın güvenliğini sağlamakla ilgisi olduğunu sadece Erdoğan iddia etmedi. Batı dünyası bu argümanın kabul edilebilir olduğunu onayladı. Dolayısıyla iddiayı da doğrulamış oldu.

Büyük palavradır. Türkiye’nin güvenliğinin PKK ve PYD tarafından tehdit edildiğini bir an için kabul edecek olursak bile, Fırat’ın batısındaki Afrin’den doğuya doğru gitmeniz gerekir. Şimdi AKP, Amerikalılar Kürtlerle ordu kuracakmış diye mangalda kül bırakmıyor. Ama ordunun kurulacağının söylendiği yere değil başka yere saldırıyor!

Afrin savaşının bir Türk-Kürt savaşı olarak yorumlanması, bizim faşistleri pek heyecanlandırıyor olabilir. Ama Kürt kuvvetlerinin asıl odaklandığı bölgeye değil, Afrin’e saldırılması değil yalnızca saçmalığı ele veren. Kürt halkının en kalabalık yaşadığı kent İstanbul’dur. Kent büyüklüğü ve Kürt nüfus yoğunluğunu birlikte değerlendirirsek, birinci önemdeki yerleşim Diyarbakır olur. Siyasi açıdan Kürt milliyetçiliğinin yıldızının en parlak olduğu yer Kamışlı sayılabilir. Barzani merkezi Erbil geçen yılki bağımsızlık referandumundan sonra solduğu için böyle düşünebiliriz. Rojava özerk yapılanması iki yıl önce Paris’te, Berlin’de, Moskova’da temsilcilikler açmıştı… Afrin köylerinde dökülen kan, asıl önemli noktalar karşısında AKP’nin çaresizliğini, milliyetçiliğin yalanını temsil etmektedir.

Türk milliyetçiliği de yetmiyor zaten. Belli ki, cihatçı çeteler koalisyonu olarak ÖSO da yetmiyor ve bizzat TSK abuk sabuk tarikat dualarıyla bezeniyor. Artık milliyetçilik, önden paralı askerleri sürerek, araya da tarikat teşkilatlarını serpiştirerek var olabiliyor.

MHP’den ideolojik olarak ayrışıp ayrışmadığını bilemediğimiz, ama tarihen hiç de ayrışmışa benzemeyen, ikide bir bakanlık falan yaptığını hatırlatmadan edemeyen Akşener “sefere tosuncuklarınız çıksın” dediğinde, Türk milliyetçiliğinin çoktan çökmüş olduğunu tescil ediyordu aslında. Sonra askerlerimiz için dua yarışında CHP’nin gerisinde elbette kalmadı Meral hanım, ama AKP’nin milliyetçilik bekçiliği twitter mesajlarına ve Kıbrıs’taki bir gazeteye söküyor. Yoksa, tosuncuklar, şehadet meraklısı bakanlar, “taktım makinayı belime, çıktım sokağa” diye 15 Temmuz masalı anlatanlar… Türkiye toplumunun çoğunluğunun gözleri savaşta bunları aramaktadır.

Operasyon yapılır mı yapılmaz mı, amacı tam olarak nedir, Rusya ne diyor, dengeler dengeler… Bu bitip tükenmeyen ve bitip tükenmesi imkânsız tartışmalardan popüler bir TV dizisi çıkmaz. Bu kadarı toplumun ilgisini çekmez, tersine illallah dedirtir. Afrin savaşı kimsecikleri heyecanlandırmaz. Boşluğu vatan-millet de din-Allah da doldurmaz. Dünyada ideolojisiz, yani toplumsal bir enerjiyi arkasına almaksızın yürütülen savaşlar olabiliyor. Ama enerjinin başka bir kaynağı olmalıdır. Emperyalist devletlerin kalkıştığı seferlerin işte öyle bir ekonomi politiği var. Para enerji kaynağıdır. Türkiye’de bu yok. AKP’nin savaşı afra tafrayla, hep daha yüksek perdeden bağırıp çağırmayla götürülmeye çalışılıyor. Hiçbir yere gitmez.

Erdoğan’ın savaşa ihtiyacı olduğu ise doğrudur. Savaş, ona yetersiz düzeyde de eşlik etmesi umulan milliyetçilik, cihat sevdası… Bunlar düzenin kıçındaki don da paralanmaya yüz tutmuşsa, ayıbın minicik bir parçasını hakikaten örtebilir. Buradan siz yıkın, biz kuralım diyecek olan beton krallarına para çıkar. Peki ama seçime oy çıkar mı?

Bana sorarsanız çıkmaz. Ancak diğer düzen partileri bugüne kadar iktidar mücadelesinden kaçıp günümüzün biricik alternatifi olarak AKP’yi kabul ve tasdik ettiler. “Şimdi sizin sıranız” yolunda bir mesaj ellerine tutuşturulmadığı sürece böyle de devam edecekler. AKP kendi bileğinin hakkıyla değil, bütün düzen güçlerinin ittirip kaktırmasıyla yaşıyor. Bu savaşın oy getireceği de bunların palavrasıdır.

Erdoğan’ın hep daha şiddetli savaşlara açlığı ise dinmez. Savaşmak istemeyen bir Erdoğan güçsüzlüğünü, tedirginliğini açık etmiş sayılacak ve kullanım süresi anında dolacaktır. Özetle bu savaşın çıkışı yok. Ama savaştan dönüş yolu da yok.

Türkiye artık savaş ülkesidir. ABD’nin Kürt kozunu dengelemeniz gerekir, ama sahada Amerikancıların toplam ağırlığı artmış olur. Uğraşır didinir, Rus personeli çektirir, Amerikalılardan “bizi ilgilendirmiyor” icazetini alırsınız; ama şu an PYD’deki “ayar görme sırası”nın yarın size geleceğinden ölesiye korkarsınız. Kaçınılmaz akıbetten kaçmak için daha fazla bağırmak ve daha fazla teslim olmak gerekir.

Kürt milliyetçiliğinin yanlış listesi daha da uzun. Bu kaçıncı Amerikan kazığıdır! Hileli, blöflü oyunda Rusya ABD’yi kısa zamanda yakaladı. Biraz da milliyetçiler, sırtlarını dayayacak büyük güç aramaktan vazgeçemeyecekleri için…

Bu savaş baştan aşağı bütün argümanları yalan bir savaştır. Ne Türklerin ne Kürtlerin olan bu savaşta tek gerçek dökülen insan kanı.

Yalan savaşı veya savaş yalanlarının sonunu getirmek çok kolaydır. Yalanı çekerseniz, savaş da düşer. Ancak bunu yapacak tek güç vardır dünya üzerinde. Kimseye sırtını dayamayan emekçilerin ellerinin üstünde doğrulmasından açığa çıkar o güç.