Birlik ve siyaset

Haziran Direnişi birlik örneğidir. Toplumun görülmemiş dayanışması, düzenin on yıllardır empoze ettiği önyargıları aşma yeteneği “birlik” neymiş gösterdi herkese.

Çok iyi oldu...

Lakin bu sayısız dersten yalnız bir tanesi. Çünkü kurtuluş yolunun birlikten geçeceği açıkça görülmüş olsa da bu yolun içeriğine, istikametine, sonraki dönemeçlerine dair ortada yeterli birikim yoktur.

Örneğin laik yaşam tarzına bağlılığını ilan eden hareketin içerden dinselleştirilmesine yönelik girdiler de eşzamanlı olarak meşruiyetini artırmıştır.

Hareketin yurtsever karakteri tartışılmaz ama emperyalist odakların devreye neredeyse daha hiç girmediklerini unutmayalım. Anti-emperyalizm bu tür müdahalelerin kitlelerde yaratacağı yankılarda test edilecektir asıl.

Daha da inceltelim hareketin içindeki bin bir farklılaşmadan bir tanesi, “sokağımızı güzelleştirelim” ile “hükümet istifa” arasındadır. Elbette sokağına sahip çıkan AKP’nin gitmesinden, istifa diye ısrar eden de sivil duyarlılığın yükselmesinden yanadır. Ama siyaset önceliklerle yapılır.

Sonuç olarak kitle hareketinin birliği sayısız ayrılığı içinde barındırıyor. Gerilimlerden azade bir birlik eşyanın tabiatına aykırı.

Ne birlikten vazgeçeriz ne de bu ayrımların anlamının örtülmesini kabul ederiz.

Haziran Direnişi’nin devrimci niteliği açıktır. Ama daha uzun erimli bir süreçte bu direnişin Türkiye devrimi içindeki anlamı gözle görülür, elle tutulur olmaktan uzaktır. Belirginlik ancak sınıf ve siyaset verileriyle sağlanır.

Örneğin direniş önce kent merkezine yönelmişti. Ama kent merkezi “fabrika”yı önemsizleştirebilir mi? Hareketin işyeri bazlı tek belirgin eyleminin Levent’te plaza çalışanlarının NTV protestosu olduğunu unutmayalım. Bize daha fazla “işçi sınıfı” gerekir.

Emekçi mahalleleri boş durmadı. Bu da güzel. Ama bu dinamizmin parklarda sürmediği de açık.

Ağustos’ta merkez stadyumlara kayıyor. Çok güzel. Ama 6. yüzyıl Bizans’ında Nika ayaklanması Hipodrom’da üslendi diye bu durumu yeterli sayacak halimiz de yok.

Ekim’de okullar eklenecek. Statlar ve okullar... Çok çok güzel. Hele ismiyle müsemma Rize Üniversitesi’nde yaşanan “rektör fedası” okulların siyasette pek verimli olacağını müjdeledi. Ama öğrenci hareketinin programlı, örgütlü olduğunu kim iddia edebilir?

Kitle hareketi ancak küçük bir kısmını saydığım belirsizliklerin ayıbını örtüyor. Ama bunun tersi bir mekanizma da devreye girdi bile. Kitle hareketi yeni bir atılım için siyasete bakacaktır. Sanki direnişin kitle boyutu, siyaset boyutuna “tamam, demektedir, ben toplanmaya, yürümeye devam ederim, ama sen de sadeleşmek, öncelikler koymak için biraz gayret göster.”

Şimdi bu inceltme olmaksızın hareketin büyüyemeyeceği ve ilerleyemeyeceği bir dönemece geliyoruz. Bu noktada kolaycı ve karikatür formüller kalabalıklarda yankı ve heyecan bulmuyor. Ne Solcu-Kürtçü kesimlerin “Gezi HDK’tır” iddiası ciddiye alınmıştır ne de “Ergenekon ruhu” ile Haziran Direnişi’ni örtüştürme çağrısı tutmuştur. Mesele birilerinin Kürtleri, ötekilerin ulusalcıları yalnız bırakıp direnişin birlik duygusuna ihanet edilmesi falan değil. Kitle için artık siyaset gerekiyor, bir. İki bazı siyasal seçenekler kitle tarafından test edilip kırık not veriliyor.

Barikatlarda bin çiçeğin açmasında, bin fikrin boy atmasında yarar vardı. Şimdi politik doğrultuda berraklaşmaya ihtiyaç var. Örgütlenmeden anlaşılması gereken budur.