Bu faturaları ne yapacağız?

Elimde Şubat ayına ait 194 liralık elektrik faturası duruyor. Havalar soğumaya başladığından bu yana iki basamaklısını görmüş değilim. Eşe dosta soruyorum, onların da durumu farklı değil. Doğalgaz faturasından hiç söz etmiyorum. Sürekli kısıkta mı yakmalı, gündüz yakıp geceleri mi söndürmeli, ara ara yakıp sonra kazakları mı giymeli derken kış ayları bu kombinasyonlarla geçeceğe benziyor.

Ankara’da BaşkentGaz’a itiraz dilekçesi veren yurttaş, kapısına bırakılan yedi yüz doksan beş liralık doğalgaz faturasına isyan ediyor. Oturduğu eve ödediği kiranın fatura tutarının biraz üzerinde olduğunu söylerken iyiden iyiye öfkeleniyor.

Yazın yangın mutfaktaydı. Kış başladığında kalorifer peteklerine, elektrik sayacına, su borularına sıçradı. Asgari ücretin 2300 liranın biraz üzerinde olduğunu düşünürseniz, bu yangınla baş etmek neredeyse imkansız. Bulunan tek çare daha fazla borçlanmak oluyor.

Bu büyük bir soygun. Ve bu soygun kaçınılmazdı.

Çünkü Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 68’i özel sektörün elinde. Yüzde 12’si de yap-işlet modeliyle özel sektörde. Dağıtımın ise tümünü özel şirketler yapıyor. EnerjiSA, Zorlu, Cengiz, Limak, Kalyon, Torunlar… Enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketler arasında AKP’ye yakınlığıyla bilinen patronlar listede ilk sıralarda.

Bir kamu hizmeti olması beklenen ısınma ve aydınlanma patronların kâr kapısı olmuş. Vatandaş üşümesin diye patron kazancından feragat edecek değil ya. Düzeni böyle kurdular. Bu yüzden soygun kaçınılmaz.

Peki ya devlet?

O gözcü. Soyguncuya hem göz kulak oluyor, hem de aracılık yapıyor.

EPDK üç ayda bir fiyat ayarlaması yapıyor. Yılda dört eder. Oysa bırakın yılda dördü, 2018 yılının Ocak ayından bu yana ücretine bir kuruş zam almadan çalışan yüzbinlerce emekçi var bugün Türkiye’de. Ücretin sabit, zammın otomatik olduğu düzene soygun düzeni diyoruz.

***

Elimdeki 194 liralık faturayı evirip çevirmeye devam ediyorum. Tutarın hemen altında bir cümle dikkatimi çekiyor:

“Tasarruf önerilerimizi arka sayfada bulabilirsiniz”

Bu ay yenen kazığı belki bir sonraki faturada çıkarırız diye düşünerek heyecanla arkayı çeviriyorum.  Şirketin bir daha bu kadar yüksek fatura gelmemesi için bana önerdiği önlemleri başlıyorum okumaya:

“Ocağın çapı tencereden ne kadar büyük olursa elektrik kullanımın bir o kadar artar.”

“Fırın kapağını sık sık açıp kapama”

“Korunmamış yiyecekler buzdolabına daha fazla enerji harcatır. Buzdolabında saklama kabı kullan”

(…)

Önce şaka sanıyorum. Sonra gerçekten bunları önerdiklerini anlıyorum.

Eve iki yüz liralık fatura yolla, sonra aslında daha azını yapabilirsin deyip tencerenin taban çapına dikkat et, fırının kapağını açıp kapama, saklama kabını unutma de…

Soygunu yapan hırsız aynı zamanda arsızdır da. Sen tencere tava falan bakadur, ben yine geleceğim evine diyor.

***

Oyalanma canım kardeşim tencere çapıyla, fırın kapağıyla.

Hırsızın karşısına dikil.

Gel en yakın Semtevi’ne. Doldur bizimle dilekçeni. İtiraz et ardı ardına gelen faturalara.