Cennet ve Cehennem

KENTİN SESİ- İZMİR Yazıları

Bir sohbet sırasında bile olsa bir solcunun Clint Eastwood’dan ya da Conan çizgi romanından alıntı yapması yadırganıyor. Hele bir de halk kültürümüzün “her şeyde bir hayır vardır” veya “herşey olacağına varır” gibi deyişlerini kullanmaya görün.

Oysa çok daha ciddi ve kalıcı olan yazılı ortamlarda aynı hassasiyeti gözlemlemek mümkün olmuyor. Örneğin marksist bir dergide anti-marksizmin babası Karl Popper gibi bir filozof veya devrimci bir sanat dergisinde Emre Kongar gibi aydın pespayeliğinin anıtı olabilecek bir isimden alıntılar olumlu anlamda referans olarak gösterilebiliyor.

Ben de o zaman yeri geldiğinde “her şeyde bir hayır vardır” diyorum. Veya en karamsar anlarımda Clint Eastwood’un sözlerinden ilham alabiliyorum: “Her şey ne kadar kötüye giderse gitsin yaptığım işi yapmaya devam ettim.”

En karamsar anlarımda bir de isim listesi çıkartmaya başladım: hayatımda tanıdığım en aşağılık ve en olağanüstü insanlar listesi. Doğal olarak her iki listede de İzmirliler çoğunlukta.

Tek kelimeyle bu tür anlar için inanılmaz umut verici bir liste.

Yine de meseleler dönüp dolaşıp kişisel boyuta geldiğinde Sartre’ın “Gizli Oturum” oyununu anımsamamak da olanaksız oluyor: “Herkes bir diğerinin cehennemidir!” temasını işleyen oyunu.

İşler sarpa sardığında işte böyle yapıyoruz, en yakınımızın en sevdiğimizin yakasına yapışıyoruz önce. Birbirimizin cehennemi oluyoruz.

Gece sislerinin henüz tam olarak dağılmadığı güneşli ve tenha bir Kadıköy sabahında da olsa, kalabalığın arasında kahve ve baharat kokularının değil ama tüm seslerin aniden kesildiği Kemeraltı’nın arka sokaklarında bir öğle vakti olsa da.

Asıl cehennemi olmamız gerekenler o kadar uzakta mı?

Barbar Conan’ın bir macerasında dediği gibi hayat bir şölen masası ve bazıları bu masanın üstünde tıkınırken bazıları da masanı altında farelerle birlikte kırıntılarla idare etmeye çalışıyorsa o kadar da onlardan uzakta olmamalıyız.

O kadar da uzak olmadığımızı şimdi tüm berraklığıyla görüyoruz.

İşçilere cehennemi yaşatan iktidara şimdi işçiler cehennemin ateşini uzatıyor.

Birbirimizin cenneti olmaya daha yakın, sevdiklerimizle bir cenneti kurmaya daha yakın olduğumuz kadar uzaktalar.

Gece sislerinin henüz tam olarak dağılmadığı güneşli ve tenha bir Kadıköy sabahında da olsa, kalabalığın arasında kahve ve baharat kokularının değil ama tüm seslerin aniden kesildiği Kemeraltı’nın arka sokaklarında bir öğle vakti olsa da.