Hangi Türkiye Hangi Ütopya: Kapitalist? Sosyalist?

Hasan Ferit Gedik’e

Yaklaşık 15 yıl önce hiç aklımdan çıkmayan o sözü ilk kez duydum: Biz asıl kapitalist bir Türkiye’yi ütopik buluyoruz!

Sosyalist bir Türkiye’yi ütopik bulanlara verilmiş bir yanıttı bu söz. İzmir Fuarı’nda bir kitap günleri etkinliğinde Kemal Okuyan konuşuyordu.

Hiç aklımdan çıkmadı çünkü daha sonra kendini solda tanımlayan yazar, parti, sendika, oda vb.. her aktörün davranışlarının turnusol kağıdı oldu bu argüman benim için.

Böylece ‘kızmamayı’ öğrendim sosyalist bir Türkiye’yi ütopik bulan bu aktörlere. Liberalinden ulusalcısına, hatta Kürt siyasetine kadar sosyalizm ya bir ütopya ya da henüz vakti gelmemiş bir talepti. Kızmadım çünkü reel olana, kapitalist bir Türkiye’ye daha fazla inandılar hep ve buna göre tutarlı davrandılar aralarındaki devasa farklılıklara rağmen.

Kapitalist bir Türkiye’nin geleceği yok diyorduk. Elbette bu tespit kaçınılmaz biçimde sosyalist bir Türkiye’nin kurulacağı anlamına gelmiyordu. Sadece Türkiye adında bir ülke olacaksa gelecekte bu ancak sosyalist bir ülke olabilir anlamına geliyordu.

Ve gelecek bizim için çok uzun sürdü. Oysa bizim için bir gün daha kapitalist bir ülkede yaşamak tam bir kabustu. Sosyalizm bizim için bırakın erken bir talep olmayı gerçekleşmediği her gün için geciktiğimiz bir hedef oldu. Uzun yıllardan sonra bir kez daha kapitalist bir Türkiye’nin olanaksızlığını halkımız Haziran direnişiyle kanıtladı, bunu da en az AKP’nin 10 yıllık icraatları kadar ikna edici bir biçimde yaptı.

Sorun şu ki, elbette muhalif de olsalar uzun yıllar kendilerini Türkiye kapitalizminin geleceğine derin bir güven üzerinden kurgulayan özneler, yani sosyalist bir Türkiye’yi ütopya olarak görenler için Haziran Direniş’i henüz yeterli gelmemiş gibi görünüyor.

Yine de çuvaldızı kendimize batırmaktan yanayım. Tamam Haziran Direniş’i bir Paris Komün’ü değildi, Brezilya’ya kadar uzansa da tamam 68 Baharı’nın uluslararası yaygınlığı yoktu. Örnekler çoğaltılabilir ama hangimizin aklına bu örneklere uzaklığı kadar benzerliği de gelmedi.

Yine de çuvaldızı kendimize batırmaktan yanayım çünkü sosyalist bir seçeneğin güçlendiği bir konjonktürde komünistler dışındaki muhalif özneler sadece kapitalist bir Türkiye’nin olanaksızlığını değil sosyalist bir Türkiye’nin kuruluşunu da bizlerle birlikte tartışıyor olacaklar.

En son Hasan Ferit’in cenazesine dair haberleri görünce Berolucci’nin 1900 filminde faşistlerin katlettiği devrimcileri kasaba meydanında kızıl bayraklarla yolcu eden komünistler geldi benim aklıma.