Bilmek ve Yapmak

Ağustos ayının son haftasında Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) öğrenci örgütlenmesi olan EMO-Genç’in yaz kampı EMO-İzmir Şubesi tarafından gerçekleştirildi. 12 ildeki üniversitelerden yaklaşık 130 elektrik, elektronik ve bilgisayar mühendisliği bölümü öğrencisi ritm, evrim-felsefe, Anadolu kültürü ve müziği, tiyatro, kısa film, fotografçılık atölyelerinde birlikte üretirken aşağıdaki başlıklarda da düzenlenen söyleşilere katıldılar:

-Türkiye’de mühendislik örgütlenmesi

-Türkiye’de üniversite gençliğinin sorunları

-Sermaye ve mühendislik

-Bilim ve teknoloji kimin için ?

-Kapitalizmin krizi ve toplumsal mücadeleler

Biz de müzisyen Erdal Güney ve grubunun dinletisinden önce kendisiyle “müzik ve politika” üzerine bir söyleşiye katıldık.

Bu tepeden tırnağa politik etkinliğin organizasyonunda oda yöneticileri kadar öğrenciler de aktif rol aldılar.

Çok daha mütevazi bir EMO-Genç yaz kampı deneyimini ise 7-8 yıl önce yine İzmir’de gerçekleştirmiştik. Olanakları mütevaziydi ama politik düzeyi daha aşağıda değildi.

O yıllarda EMO İzmir Şubesi İzmir’deki Emek Platformu’nun yürütücülüğünü üstlenmişti. Telekom’un ve Sümerbank’ın özelleştirilmesine, Bergama’daki altın madenine, nükleer santrallere, f-tipi cezaevlerine karşı yoğun bir mücadelenin yürütüldüğü yıllardı. Ankara’ya mitinge giderken direnişteki işçiler için otobüslerle Sümerbank’ın önünde durmuştuk. Heyecanlı zamanlardı.

Sanırım 2007 genel seçimlerinden önceki bir kongrede CHP’den mühendis bir milletvekili kongrenin açılışında konuşmak üzere davet edilmişti. Oda yönetiminin seçileceği kongrelerde konuşmaların yapıldığı ilk gün pek kayda değer tartışmalar yapılmaz, önemli olan oy atılacak ikinci gün sandık başında olmaktır. Ancak örgütlü bir geleneğin sonucu odaya daha sıkı bağlı bir toplam ilk güne de katılmaya çalışır. O kongreye katılmam da benzer saiklerle gerçekleşmişti.

Ancak CHP’li milletvekilinin konuşmalarını dinleyince saiklerimde bir kayma gerçekleşti. Milletvekilimiz AKP’ye saydırıyordu, özelleştirmeci, Avrupa Birlikçi, Amerikancı diye. Dayanamadım ve oda teamüllerine aykırı bir biçimde milletvekiline konuşmasından sonra bir soru yönelttim: “Siz Avrupa Birlikçi, özelleştirmeci, Amerikancı, NATO’cu değil misiniz?” Yanıt yerine tüm salonda büyük bir uğultu çıktığını hatırlıyorum.

TMMOB seçim zamanlarında tarafsız ya da emekten yana bir tarafta duruyor gibi görünse de bir yerlerde mutlaka bir CHPcilik yapılır, bu da neredeyse geleneksel bir oda teamülüdür.

Bunları hatırlamama ve yazmama soL’un “Serbest Köşesi”nde yayınlanan CHP’li Karşıyaka Belediyesi’ndeki işlerinden atılan Kent A.Ş. işçilerinin mücadelesini anlatan yazı neden oldu. Yazı DİSK’e bağlı Genel-İş sendikasının işten çıkarılan işçiler için örgütlediği İzmir- Ankara yürüyüşüyle bir direniş eylemini etkileyici bir biçimde anlatıyordu.

Hatıralar canlanmaya devam etti. DİSK son seçimlerde TMMOB gibi örtük değil doğrudan CHP’yi desteklediğini ilan etmişti. Bunu hem de belediyelerde örgütlü olan Genel-İş’in Basmane’de gerçekleştirdiği bir işçi mitinginde ilan etmişti. Mitingdeki konuşmacılardan birisi de daha sonra seçilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP adayı Aziz Kocaoğlu’ydu. Aziz başkanın işçilerin omuzlarındayken mitingde çekilmiş bir fotografını gördüğümü de anımsıyorum.

Son IMF eylemleri ise hatırlamaya gerek bırakmayacak kadar çok taze. DİSK, TMMOB, TBB ve ÖDP, TKP, EMEP ve sosyalist solun diğer bileşenleri daha 1-2 gün önce polis barikatlarının önündeydi. 1 Mayıslarda olduğu gibi, işçi sınıfına dair tüm eylemlerde olduğu gibi. CHP neredeydi diye sormaya gerek var mı?

Tamam, kabul, bilmekle yapmak arasında büyük bir açı var. Ama bu açının kapanmasının yolu daha fazla bilmek değil daha fazla yapmaktır. Doğaldır ki bilerek yapılamıyor, ancak yaparak bilinebiliyor!