Popüler kültürün bombardımanına, rüyalar aleminden hallice yaratılan hakikatlere rağmen gerçeklere tutunan gençleri başarılı olarak görüyorum. Başarının ölçütlerini niceliğe ve istatiksel verilere indirgeyen kapitalistlerle aynı noktadan bakmıyoruz yaşama.
ATGB’nin (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği) benim adıma açtığı resmî mail hesabını kontrol ediyorum. Kendisinin, ülkesinin ve ailesinin geleceğinden endişe eden binlerce farklı ismin ortak şikayetlerini okurken daralıyorum. Nefesim kesiliyor… Ülkenin nefesi kesilirken yazarların, gazetecilerin ve aydınların rahat nefes alması hayal dahi edilemez. Yazar sokağın ötesine geçer, sokaktaki insanın yaşadıklarını tarih namına kaydeder. Bu yüzden kendi anadiliyle olan bağı daha derin ve karmaşıktır. Ülke dışına çıkmak bireye yeni tecrübeler ve bilgiler katıyor olsa da dilden kopuş büyük fedakarlıklar yapmayı ve büyük bedelleri göze almayı gerektirir. Bir süredir çeşitli medya kanallarında hakikatleri örten mitler, efsaneler ve masallar yükseliyor…
Cork limanından ayrılan büyük geminin arkasından bakıyoruz; İrlandalı, Türk ve Pakistanlı sanki hepimiz gemi tarafından hipnotize edilmiş gibiyiz. Yurtlarından koparılan ve bunu kolektif hafızalarında taşıyan insanların zihinlerinde gemiler, trenler, otobüsler ve uçaklar farklı anlamlar taşır. Bedeni yeni bir dünyada ancak aklı köklerinden kopmak zorunda kaldığı topraklardadır. Bir çocuk nerede doğarsa, o toplumun tüm özellikleri üzerine siner. Bakışlarına, oturuşuna, yemek yeme biçimine kadar her şeyiyle kendi toplumunun güçlü bir taklitçisi haline gelir insan. Bu yüzden kopuş gösterildiği kadar gönüllü, istekli ya da rahat gerçekleştirilen fantastik bir Robinson hikayesi asla değildir. Yurt dışına gidiş meselesini kafasında böyle oturtanları büyük bir hüsran bekliyor. ‘+90’; BBC Türkçe, DW Türkçe, Amerika’nın Sesi ve France 24 English tarafından ortak içerik üretmek için kurulmuş bir Youtube kanalı. Burada üretilen içerikleri ilgiyle takip ediyorum. Yok edilen gazeteciliğin boşlukta bıraktığı alanları artık onlar dolduruyor. BBC Türkçe, +90 kanalında hazırladığı bir içerikle son zamanlarda oldukça dikkatimi çekiyor. Bu özel haber dizisinin dosya konusu: ‘Yurt dışında okumak’. Ülke nüfusunun yarıdan fazlası genç ancak gençler toplumsal yaşamın hiçbir yerinde söz hakkına sahip değil. BBC Türkçe, o gençlere söz hakkı tanımış ve onların deneyimini tam da bu günlerde bizlerle paylaşıyor.
BBC, Türkiye’de yaşayan gençlerin ekonomik kriz, işsizlik ve politik nedenlerle giderek daha fazla sıkıştıklarını hissettikleri bir dönemde salt başarı hikayelerinden ibaret tek taraflı bir habercilik başarısına imza atıyor. Özellikle Finlandiya’da okuyan gencin sözleri sosyal medyada yankılandı ve okurken araba alma başarısına erişen gencimizin efsanesi sabun köpüğü benzeri yaşamlarımızda yelkenlerimizi şişiren bir fırtına etkisi yarattı. Tüm bu başarı hikayeleri, genç arkadaşlarımı sonunu bilmedikleri açık denizlere savunmasız bir şekilde itiyor. Parasını bastırıp yurt dışında okumaya gidenlerin, ailesinin sponsorluğunda kendilerine yapay cennetler inşa edenlerin, önceden hesaplanmış başarı hikayeleri dikkatimi ve ilgimi çekmiyor. Türkiye’de yoksul ailelerin başarılı çocukları yurt dışına teşvik ediliyor. Bu başarıyı sadece burs kazanmak gibi dar bir çerçeveden değerlendirmiyorum. Düşünen, sorgulayan ve yaşama dair kaygıları olan her bireyi başarılı olarak görüyorum. Popüler kültürün bombardımanına, rüyalar aleminden hallice yaratılan hakikatlere rağmen gerçeklere tutunan gençleri başarılı olarak görüyorum. Başarının ölçütlerini niceliğe ve istatiksel verilere indirgeyen kapitalistlerle aynı noktadan bakmıyoruz yaşama.
Kapitalizm kendine has bir hakikatler dünyası yaratıyor. Mülkiyetini kendi elinde tuttuğu kitle iletişim araçları vasıtasıyla bizlere tek bir hakikat gösteriyor: ‘başarılı olan Türklerin hikayesini’. Yaratılan bu mit salt hakikatin üzerini efsanelerle örtüyor…
O’Connell Köprüsünden geçerek Trinity Koleje doğru yürüyorum. Sağlı sollu sıralanmış dilencilerin ve köprüaltında uyuyan evsizlerin yanından sessizce geçiyorum. Her gün yinelenen bir ritüel gibi, binlerce insan üzerini örttüğümüz o salt hakikate, gözlerimizi sıkıca yumarak hayatımıza devam ediyoruz. Tüm bu çaresiz insanlar yine de inatçılar…Sonraki, sonraki ve sonraki gün kadın, erkek ve yaşlılar tulumlarına sarılıp aynı cadde üzerinde kapitalist efsanelere rağmen tüm gerçeklikleriyle uyumaya ve yaşam savaşı vermeye devam ediyorlar.
ABD’ye göç eden Türk pizza ustasının hikayesini duymayan kalmamıştır; evsizlere yardım eden ve zengin olan bu adamın hikayesi propaganda açısından oldukça elverişli ve kullanışlı. Göklere çıkartılan ve tanrılaştırılan tüm bu mitlerin gölgesinde milyonlarca başarısızlık hikayesinin üzerini çiğneye çiğneye yaşamaya devam ediyoruz. Sıkıştığımız bencil bireyciliğin o vahşi kafesinden, gerçeklerle olan ilişkimizi bir daha kurmamak üzere sonsuza dek kesiyoruz.
Evet, bugün Türkiye’de gençler akla hayale gelmeyecek zorluklarla mücadele etmeye çalışıyor. Ülkenin içinden geçtiği bu karanlık tünelde pek çok trajedi ve acı yaşanıyor. Gözlerimizi bu yakıcı sorunlara da kapatamayız. Günün sonunda evine para götürmek zorunda olan insanların kaygısını bir kenara bırakarak, tüm bu propaganda bombardımanını hiçe sayarak içi boş argümanlarla ülkenin gerçekliklerini saptıramayız. Gençlerle kurduğumuz iletişimi kaybetmek istemiyorsak onların dertlerine ve acil çözüm üretilmesi gereken problemlerine gerçekçi cevaplar üretmek zorundayız. Yurt dışına göç kendi içerisinde ciddi başarısızlıklar barındıran trajik bir olgu. Kapitalist sömürünün yaşandığı tüm coğrafyaların kendi hakikati ve kendine özgü bir cehennemi var. Bu cehennemin içerisinde özellikle göçmenlerin yaşadığını belirtmek zorundayım.1
Yurt dışına göç meselesinin bizlere sunduğu hakikat, Türkiye’nin ağır bir kan kaybı yaşadığına işaret ediyor. Böylesi derin bir kriz anında gençlere daha fazla akıl değil, daha fazla söz, daha fazla iş ve daha fazla sorumluluk vermeliyiz. Yurt dışına gitmiş olan insanlara bulundukları yerlere göre çeşitli sorumluluklar vererek onlara yardımcı olmalıyız. Kısacası dayanışmayı ve sıkı sıkıya bir arada durmayı öğrenmek zorundayız. Evet, birileri yarattıkları yurt dışı başarı hikayeleriyle o ülkelerin kendi gerçekliğini perdeliyor; ancak yaratılan bu yapay gerçekliğin kendi içerisinde bir hakikat kırıntısı dahi taşımadığını iddia edemeyiz. Yaratılan tüm bu efsaneler ve mitler bizlere asla cevapsız bırakamayacağımız sorular bırakıyor.
- 1. +90 Yotube kanalının başarı hikayelerinin yanında İrlanda adasından bir gerçekliği sizlere sunmak isterim. Koronavirüs döneminde işçiler ve göçmenler ne durumdaydı? Independent Türkçe’de yayınlanan detaylı haberimi inceleyebilirsiniz (Y.N). https://www.indyturk.com/node/155341/d%C3%BCnya/%E2%80%98medeni-avrupa%…