Karşı tarafı ürküteceği apaçık, dahası ürkme belirtileri şimdiden ortaya çıkmış görünen bu yılın, bizim açımızdan eski hamam eski tas olacağını öne sürmenin kabul edilebilir gerekçeleri bulunmuyor.

Yeni yılın yeniliği

Yeni dedikleri için yeni olacak değil. Bir sıfat olarak kullanıldığında yeni sözcüğünün yazgısı bu. Pek çok olay, nesne, kişi, hemen hemen her “şey” için bu sıfat bol keseden kullanılır; ama aslını araştırınca, öyle uzun boylu araştırmadan söz etmiyorum, şöyle bir sorgulayınca, çoğu kez herhangi bir yeniliğin söz konusu olmadığı anlaşılır. O kadar abartmayalım dersek, şurasında burasında az çok yeniye benzer birkaç özellik bulunabilse de bu sıfatın her ne için söyleniyorsa onun önüne pek de öyle kolayca yerleştirilemeyeceği ortaya çıkar.

Kâğıt üzerinde yarın gece yarısında başlayacak şu 2023 yılının da ne kadar yeni olacağı belli değil daha. Hele biraz geçsin, ondan sonra az çok anlaşılabilir duruma gelir. Şöyle düzeltilebilir bu cümle: Yeni olup olmayacağına ilişkin ipuçlarının belirebilmesi için bu zaman diliminde bir süre yaşamak gerekir. Gerçi bu sürenin oldukça uzun olması da mümkündür; günler ve aylar boyunca hiçbir önemli değişiklik olmuyor sanılırken, birden yenilikler birbirini izlemeye başlayabilir ve yılın sonunda tümüyle ya da birçok bakımdan yeni bir yıl olduğundan söz etmek mümkün duruma gelebilir. Yalnız, bu son durum, her zaman değilse de genellikle basbayağı belirgin bir öngörüsüzlüğün göstergesi olarak ortaya çıkar; öyle nitelendirmek, çoğu kez haksızlık sayılmaz.

Yıllardaki yeniliğin çok fazla şamatası yapıldığı ve bu şamata öncesiyle sonrasıyla çok yinelendiği için midir nedir, bazen nasıl olursa yeni sayılabilir diye aklıma takıldığı olmuştur. O zamanlar verdiğim yanıtları da hatırlayarak bu soru üzerinde bir kez daha durmak istiyorum.

Bir zaman diliminin yeniliğine karar vermek için varlığı araştırılacak göstergeler neler olabilir? Soru bu.

Burada üzerinde durulan göstergelerin, sosyalizm mücadelesi ve o mücadelenin şu ya da bu ölçüde içinde ve yanında olan insanlar, belki bir de, o mücadeleyi henüz bir yandaşlık eğilimi bulunmadan değerlendirmeye çalışanlar açısından anlam taşıyabileceği ortadadır.

Herhangi bir zaman diliminin öncekilerden farklı, onlara göre “yeni” olabilmesi için dikkate alınacak göstergelerden biri şöyle anlatılabilir: Tek tek insanlar, insan kümeleri, onların daha büyük ve daha tanımlı olanları denebilecek toplum bölmeleri, yaşadıkları hayatın içindeki asıl, belirleyici, hükmedici gücü az çok gerçeğe uygun biçimde saptadıktan sonra, kendileri dışındaki o güçle ve/veya oradaki şu ya da bu kesimle suyuna gitme, işbirliği yapma ya da geçici birliktelik, ittifak, vb. adlandırmalarla anılabilecek ilişkiler içine girmeye bakarlar. Buna belli bir doğallık yakıştırmak, bu tür beklenti ya da niyetleri çok da yadırgamamak yerinde olur. Bununla birlikte, sosyalizm mücadelesi verenler açısından, hükmedici güç olarak gerçekliğe uygun biçimde saptadığı burjuvazi ile, burjuvazinin herhangi bir kesimi ile o tür ilişkilere ya da ilişki arayışlarına girmek, hatta bunun olabilirliğini kabullenmek, ölümcül bir yanılgıdır. Buradan hareketle, asıl konuya dönülürse, başlayacak yılda bu tür bir yanılgıdan kesinlikle kurtulmuş olanların kendilerine devrimci, sosyalist, komünist diyen sol içindeki ağırlığında hissedilir bir artış olup olmadığına bakılmalıdır.

Siyasetin her şeyi belirleyen bir iktidar yönelişi olmaksızın bir oyuna, eğlenceye, her medeni insana ve öylelerinin yaşadığı her eve lazım bir boş zaman uğraşına dönüşeceği besbellidir. Dolayısıyla, önümüzdeki bir yıl olarak tanımlanmış zaman diliminin herhangi bir yenilik özelliği taşıyıp taşımadığını irdelerken gözetilecek bir başka gösterge olarak, bu vurguyu kavramış, özümsemiş, içselleştirmiş solcuların ve onların oluşturdukları örgütlenmelerin başat konuma yükselme derecelerini ileri sürmüş oluyoruz.

İlk ikisi birbiriyle yakın ilişkili, biri öbürünü doğrudan etkileyen göstergelerdi. Üçüncüsü, yine onlarla bağlantılı olmakla birlikte, kendi başına da ele alınabilecek bir gösterge. Bunu solun tek tek emekçilerle ve onların oluşturdukları büyük topluluklarla iletişim kurma, bunu siyasal iletişime ve örgütlenmeye dönüştürme becerisi diye anlatmak mümkündür. İletişim kurma derken, belki gereksiz de görünse, hepsinden önce emekçilere seslenme becerisi diye eklemekte yarar olabilir. “Örgütlenmeye dönüştürme” derken de birlikte davranma, örgüt oluşturma, örgütü en etkili silah olarak kullanma türü gelişme aşamalarından oluşan bir süreci akılda bulundurduğumuz belirtilebilir. Solun bütün bu anlamları içeren emekçilerle iletişim kurma becerisinin somut sonuçlar verecek biçimde/oranda/düzeyde gelişmesi, önümüzdeki zaman diliminin ne kadar yeni olduğuna karar vermeyi sağlayacak başlıca göstergelerden biri olacaktır. Buradaki “somut sonuçlar”ın neler olabileceğine ilişkin ipuçları ise yeterince açıktır: Sola, sahtesine değil gerçeğine sempati duyanların, sempatiyi eylemli bir desteğe ya da katılıma dönüştürenlerin, yapmaya çalıştığı her “şey”i sosyalizm için mücadelenin çıkarlarına bağımlı kılan siyasal örgütlenmelerin üyelerinin ve onların militanlıklarının artışı.

Yukarıdaki göstergelerin hepsi, bu yılın yeni olup olmadığı sonucuna varmak bakımından da geçerlidir. Belki birkaç düzeltme yahut güncelleştirme ile birlikte…

Onlardan biri, belki de bu yılın özgül denebilecek yanını oluşturan, şu ya da bu biçimde ve herhalde yılın ilk yarısında yapılacak olan seçimlerdir. Bu seçimlerin çok uzun sürmüş bir baskı ve yoksullaştırma döneminin sona erdirilmesine yönelik bir adım, ama sadece bir adım olması mümkündür. Böylece, emekçi sınıfların kurtuluşu için genel oy hakkının önemi ve yetersizliği bir kez daha gerçeklik kazanmış; biraz önceki deyişle “şu ya da bu biçimde yapılacak seçimler”in bu gerçekliği nasıl etkileyeceği ortaya çıkmış olacaktır. 

Bütün bunlar ve benzerleri ile bunların kaynağını ya da uzantısını oluşturan gelişmelerin hiçbiri ortaya çıkmazsa, neden “yeni” olsun şu iki gün geçmeden gireceğimiz yıl? Emekçi insanlar ve onların oluşturdukları çok büyük kitleler açısından yenilik falan yok demektir o zaman. Ne yeni ne şu ne bu, sadece yıllardır yaşananların belki de görünümlerinde ortaya çıkabilecek bazı değişikliklerle sürüp gidişi…

Her ne kadar yeni sayılıp sayılamayacağını tartışma konusu yapsak da ezici çoğunluğun yeni diye anmakta birleştiği yılın eşiğinde, gizlenemeyen bir kötümserliğin yansıması olarak algılanabilir mi bu sonuna gelmekte olduğumuz yazı? O kanıda değilim. Öyle olsam, yazmaz ya da yazarken o tür bir izlenim edinsem, yarıda bırakırdım.

İnsanlığın değişik uzunluklara ayırarak adlandırdığı zaman dilimlerinden biri olan yılın ya da bir başka dilimin, art arda ve pek çok kez, yukarıda ileri sürdüğümüze benzer ölçütler açısından herhangi bir farklılık göstermeden yinelenmiş olması, izleyen zaman dilimlerinin de öyle olacağının belirtisini oluşturmaz, her zaman ya da genellikle öyle değildir. Tam tersine, böyle görünen, hatırı sayılır bir çoğunluğun bu tür bir yorumla ele aldığı birçok zaman diliminin hemen ardından, aslında öyle olmamakla birlikte şaşırtıcılığı şaşıranların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanan, yepyeni durumların ortaya çıktığı dönemler gelebilir.

Bu soyut görünen anlatımı bir yana bırakarak somutlaştıralım: Geride kalan yıl, hem dünyanın birçok yöresinde hem bizim ülkemizde, sömürülen ve ezilen insanlığın başını dik tutma çabasında çok sık rastlanmayan bazı örneklere de tanıklık etmiştir. Biraz bellekler zorlanırsa, hatta zorlamaya hiç gerek kalmadan, şöyle bir yoklamayla, küçümsenemeyecek izler bulunacaktır. Onları umut veren işaretler olarak anlamanın yanıltıcı yahut temelsiz bir iyimserlik olduğunu kimse söyleyemez.

Üstelik, başkaları bir yana, bizim yaşamakta olduğumuz ülkede bu yılın esaslı bir kapışmaya sahne olacağına ilişkin veriler ve onlara dayanılarak ileri sürülen öngörüler, yabana atılır türden değildir.

Demek, yakın geçmiştekilere oranla daha farklı, adları değişse de değişmese de yönetenler açısından daha zor bir yıl geçireceğimizi düşünmekte sakınca yok. Karşı tarafı ürküteceği apaçık, dahası ürkme belirtileri şimdiden ortaya çıkmış görünen bu yılın, bizim açımızdan eski hamam eski tas olacağını öne sürmenin kabul edilebilir gerekçeleri bulunmuyor. Aymazlığa düşmezsek elbette. Ayrıca, aymazlıktan daha kötüsü, ona gerekçe aramaya çabalamaktır.