Karşımızdaki, iktidarı ve muhalefetiyle, düzen partisidir. Ve düzen partisi bu ülkeye ve halkımıza dönük en büyük provokasyonun failidir.
“Sokağa çıkmak hükümetin ekmeğine yağ sürmektir…” “Zaten AKP de insanların sokağa çıkmasını istiyor…” “Eylemlerden uzak durun, seçimleri bekleyin…”
Ya da özeti, “provokasyona gelmeyin”!
Bunu söyleyen düzen muhalefeti, ülkeyi kurtaracağını iddia ediyor.
Düzen muhalefeti diyorum, işe oradan başlamak gerek. Dünyada muhafazakar, sosyal demokrat, milliyetçi ve hatta liberal çizgide sayısız muhalefet partisi var. Onlar da düzen muhalefeti. Lakin kitle gösterilerinden bu kadar korkan, insanlara sürekli itidal tavsiye eden bir muhalefet türünü ilk kez ülkemizde görüyoruz.
Seçim mitingi dışında insanların bir araya gelmesini “tehlikeli” bulan bir muhalefet bu!
Böylece özgürlük, adalet, demokrasiden ne anladıkları bir kez daha ortaya çıkıyor.
Yurttaşların protesto hakkına, gösteri yapma özgürlüğüne en küçük bir saygısı olmayan, her tür eylemi “marjinal” ve gayrı-meşru” gören bir zihniyet.
“Bekleyin seçimleri, her şey hallolacak, beklemezseniz provokatörsünüz”
Asıl provokasyon ne biliyor musunuz?
2023’e kadar eğer halk ayağa kalkmazsa insanlar ya hırsızlığa ya intihara sürüklenecekler. Bunu mu istiyorlar?
Bugünkü ekonomik sıkıntılar yalnız AKP’nin değil, mevcut toplumsal sistemin temellerinin sorgulanmasına neden oluyor doğal olarak. Çünkü büyük çoğunluğun dayanacak hali kalmadı. Böyle bir ortamda pahalılığa, işsizliğe karşı insanların barışçı gösteriler yapmasından daha doğal bir şey yok. Hükümet bu protestoları kriminalize etmeye çalışıyor, muhalefet de onun peşinde, aynı kafada.
Özetle AKP’nin ekmeğine asıl yağ süren düzen muhalefetimiz!
Gösteri hakkı anayasal bir haktır, hatırlatalım. Bu hakkın gasp edilmesi kadar onun öcü gibi gösterilmesi de kabul edilemez. Gösterilerin, eylemlerin, hatta her tür toplantının provokasyona açık hale gelmesine asıl neden olan tam da bu yaklaşımdır. Halkın iktidar ve muhalefet eliyle evde oturmasının dayatıldığı bir ülkede on kişilik bir basın açıklaması bile elbette “olay” olur.
Ha bir de, iyi niyetle, evde kalınca otoriterliğin, totaliterliğin, baskının, zulmün hafifleyeceğini düşünenler var elbette. Öyle olmuyor. İtalya, Almanya, Şili bilinen örnekler. Türkiye’yi de katalım.
Bu muhalefet türü halkın geleceğini karartmaktadır. “Zorunlu din derslerine laf etme hükümetin eline koz verirsin”, “Ayasofya’nın ibadete açılmasına itiraz etme AKP’nin yelkenini şişirirsin”, “özel sektörü eleştirme sanayiciyi ürkütürsün”, “NATO’yu karşına alma, batıdan uzaklaşırsın”… Bütün bunlar, korkaklığın sonucu değildir. Bütün bunlar, düzeni koruma güdüsünün yansımasıdır. Sanmayın ki, “şimdilik” geri duran, geçici süreliğine dikkatli davranan bir muhalefet var. Tersi geçerli. Özgürlüklerden, adaletten, laiklikten yana bir muhalefet yok ülkede.
Biz ne diyoruz TKP için? Muhalefette bunları yapabilen bir parti iktidarda neler neler yapar! Bunu bugünkü düzen muhalefeti için tersine çevirebiliriz: Muhalefetteyken en temel haklarını kullananları bundan vazgeçirmeye çalışan bir muhalefet iktidara geldiğinde kimbilir başımıza ne çoraplar örer!
İşte o yüzden bugün “erken seçim” istemekten başka bir şey dillendirmemekte, başkalarının da ses çıkarmasını engellemeye çalışmaktalar.
Bir gün birileri seçimleri çalmaya kalktığında da öfkelenecek yurttaşları “aman provokasyona gelmeyin” diye sakinleştirmek isteyecekleri kesindir.
Çünkü, karşımızdaki, iktidarı ve muhalefetiyle, düzen partisidir. Ve düzen partisi bu ülkeye ve halkımıza dönük en büyük provokasyonun failidir.