Rostov’dan ve Moskova’dan gelen haberler, zafere yürüyen bir Rusya izlenimi vermediği gibi bunalımlı ve utanç verici Yeltsin günlerini anımsatıyor.

Moskova Geceleri

Cuma gecesi haber ajansları birbiri ardına “Rusya’da darbe” haberleri geçmeye başlayınca benim aklıma ilk bu şarkı geldi. Bir yandan gelişmeleri okuyorum, bir yandan kafamda bu müzik çalıyor. Moskova Geceleri 1955 yılında Vasili Solovyov-Sedoy tarafından bestelenen, sözleri Şair Matusovski’ye ait bir şarkı. Aslında önce Leningrad geceleri ismiyle yazılmış sonra sözleri Moskova’ya uyarlanmış. İsterseniz yazıyı okurken Kızılordu’nun yorumuyla şuradan dinleyebilirsiniz. Ben Anna Netrebko ile  Dmitri Hvorostovsky’nin birlikte söyledikleri yorumu da severim. 

Rusya-Ukrayna savaşının en sıcak aşamasının başlamasından bu yana 16 ay geçti. Rusya’nın Kiev’e yönelik askerî harekâtı başladıktan sonra savaşın gidişatına dair bir çok kez yazdığım için ayrıntılara girmeyeceğim ama en son 8 Mayıs’ta yayınlanan “Bakhmut ve Kremlin” başlıklı köşe yazımdan bir paragrafı anımsatmakla yetineceğim: 

“Rusya cephesinden baktığımızda ise Bakhmut meselesinde Silahlı Kuvvetler ile meşrebinize göre meşum veya meşhur Wagner birliklerinin bir tür bilek güreşinde olduğu izlenimini alıyoruz. Wagner’in patronu mu, CEO’su mu, sahibi mi olduğunu tam kavrayamadığım Prigojin, daha önce “bize bıraksınlar, ezer geçeriz” makamından konuşurken, önceki gün Rus ordusunun kendilerine gerekli cephaneyi sağlamadığından yakınarak 10 Mayıs’ta Bakhmut’tan çekileceklerini açıklamış örneğin. Şirket ordusu da böyle bir şey demek ki. Koşullardan memnun kalmayınca küsüp çekilebiliyor!”

Şirket ordusu yani Wagner küsüp çekilmenin de ötesine geçip silahını Rusya Ordusu’na ve kimilerine göre yönetimine doğrultmuş görünüyor. 23 Haziran’ı 24 Haziran’a bağlayan gece Moskova ve özellikle de Kremlin için zor geçmiş olmalı. Bu yoldan ilerlemeden önce isterseniz resmi biraz genişletelim.

Yukarda sözünü ettiğim yazıda beklendiğini söylediğim Ukrayna karşı saldırısı yaklaşık 10 gün önce başladı. Gelişmeleri az buçuk takip eden, okuma-yazma ve toplama-çıkarma konusunda temel bilgi sahibi herkesin tahmin ettiği gibi Batı’nın yığdığı silahlarla donanmış Ukrayna ordusu Rus hatlarını birkaç saatte yarıp geçemedi elbette. İki kardeş halkın çocukları patronlar için ölmeye devam ediyorlar sadece. Rus hatlarının bir bölümünü tutan Wagner güçlerinin denklemden çıkması hatta silahlarını kendi hatlarına çevirmesi durumu Rusya aleyhine değiştirebilir ve Rus hatlarının gerilediğini görebiliriz. Nitekim Wagner’in patronu Prigojin’in başlattığı adlı adınca söyleyelim silahlı kalkışma haberi gelir gelmez Batı’dan “karşı saldırıyı şiddetlendirmenin tam zamanı” çığlıkları yükselmeye başladı bile. 

Cuma gecesi Kremlin’den gelen ilk açıklama Peskov’a aitti. Peskov gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Cumartesi günü ise Putin’in beklenen beyanatını dinledik. Putin özetle, Prigojin’e yüklendi ve cezasını çekeceğini söyledi. Bu ilk tablodan anlaşılan Prigojin’in boyundan büyük bir işe kalkıştığı. Darbe girişimi olarak da adlandırılan bu eylem servetini Kremlin’e “Zakuski”1 pazarlayarak elde eden Prigojin’in sonunun habercisi olabilir. Ne var ki bu Libya’dan Mali’ye, Suriye’den Ukrayna’ya kadar Rusya’ın önemli bir dış politika aracı haline gelen Wagner’in de sonu olacak mı emin değilim. 

Peki Prigojin’in derdi ne? Bu konuda Emre Köse meselenin köküne inen güzel bir yazı yazmış. Tavsiye ederim.

Prigojin Bakhmut çatışması sırasında ve öncesinde Rus Silahlı Kuvvetleri’ne kendisine yeterli desteği vermemekle itham ediyor, özellikle de Savunma Bakanı Şoygu ve ordu yönetimini hedef alıyordu. “Putin iyi ama çevresi kötü/Adamı kandırıyorlar, bilgi vermiyorlar.” Tanıdık geldi mi? 

Batı’da ve Türkiye’de dünyaya Batı’dan bakma gayreti gösteren “uzmanlardaki”  virüsten etkilendiyseniz Rusya’yı klasik bir tek adam rejimi, Putin’i de herkese tek başına karar veren standart bir diktatör olarak tanımlar rahat edersiniz. Ne yazık ki, tıpkı hayat gibi Rusya’da öylesi basitliklere imkân tanımayan karmaşık bir yapı. 

Bu konuda benden çok daha derin bilgiye sahip olan Aydın Sezer, Cenk Başlamış gibi dostlarımın yazıp çizdiklerinin izinden giderek söylemem gerekirse bunun gerçekle bir ilgisi yok. Rusya’da Putin’i getirdiği ve tuttuğu gibi, gerektiğinde emekliye de sevk edebilecek bir örgütlü yönetim yapısı var. Gerisi ucuz propaganda sosuna bulanmış palavradan ibaret.

Gündemin zorlamasıyla her zamanınkinden farklı olarak bu gece okuyacağınız bu yazı hazırlanırken Wagner güçlerinin Güneybatı Rusya’nın en önemli kavşak noktalarından Rostov’u ele geçirdiği haberi geldi. Henüz taraflar arasında şiddetli bir çatışma olduğuna dair işaret yok. Bu aşamada karşılıklı tehdit ve pazarlıkla el yükseltme çabalarına tanık oluyoruz. Prigojin’in Moskova yürüdüğüne dair haberlerin abartılı ve yalan olduklarını varsayabiliriz. Ayaklanmanın herhangi bir sonuca varacağını da düşünmüyorum. 

Ne diyorduk? Prigojin Savunma Bakanı Şoygu’ya karşı. Son krizde onun bir açıklamasını duymadık şu ana dek. Çok konuşan bir adam değil Şoygu. Magazinden başlarsak babası Tuvalı olduğu için Türkler bakımından akraba dahi sayılabilir. Öyle gelip geçici bir generalden söz etmiyoruz. Rusya Federasyonu kurulduğundan beri hep sorumlu mevkilerde bulunmuş Sergey Şoygu. Ben 1997-1999 arası Moskova’da görev yaparken Acil Durumlar Bakanı’ydı. Şoygu bu görevi 1991’den Moskova vilayeti valiliğini üstlendiği çok kısa bir  dönem sonrasında Savunma Bakanı olarak atandığı 2012’ye dek tam 21 yıl yürüttü. Acil durumlar Bakanı sıfatını gördüğünüzde AFAD Başkanı gibi bir şey diye düşünmeyin. O kurum, diğer bir çoğu gibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin mirasının (Sovyet Kurtarma Birlikleri) bir uzantısıdır ve bugün de Sovyetler sonrasında kurulan bir çok eski cumhuriyette varlığını korur. 

Acil Durumlar Bakanlığı bir ordu gibi örgütlenmiştir. Çalışanları askeri rütbe sahibidir. Kaynaklarda mevcut personel sayısını bulamadım ama benim görev yaptığım yıllarda 200-250 bin civarında bir mevcudu olduğunu  anımsıyorum. 16 milyon kilometrekarelik bir ülkeye yayılmış askeri, subayı ve donanımıyla başlı başına bir ordudan bahsediyoruz sonuçta. 

Yineleyelim: Sergey Şoygu, herhangi bir general değil, Rusya’yı yöneten kliğin bana sorarsanız Putin’den bile önemli bir dişlisi. Böyle konularda iddialı tahminler yapmak risklidir elbette ama Prigojin Şoygu’nun bileğini bükemez. Haydi bir iddia daha: Krize yaklaşımından, yaptığı teslim olma çağrısından anladığımız kadarıyla öyle bir durum söz konusu değil ama niyetlense dahi Şoygu’nun bileğini Putin de bükemez. Tarih herkesi yalancı çıkartabilir elbette ama bir gün Putin gider Şoygu kalır gibi geliyor bana.

Gelelim bu yaşananlardan çıkarabileceğimiz derslere.

Kuzeyimizdeki savaşta kolay zafer olmayacağını iki tarafın amigolarının da artık anlamış olduğunu umuyorum. Ukrayna yönetimi hata yaptı diyemeyeceğim zira Zelenskiy ve arkadaşları başka başkentlerde yazılmış bir senaryonun piyonlarından ibaretler. Rusya’nın NATO ile vekalet savaşına dönüşen bu çatışmayı başlatmakla hata yaptığı yönünde ilk günden beri savunduğum görüşte ise ısrarlıyım. 

Cuma gecesinden beri cepheden, Rostov’dan ve Moskova’dan gelen haberler, zafere yürüyen bir Rusya izlenimi vermediği gibi bunalımlı ve utanç verici Yeltsin günlerini anımsatıyor.

SSCB’nin yeşerdiği topraklarda, şimdi özel okulları, özel hastaneleri, zengin patronları ve kazan kaldırmış özel orduları görmek içimi acıtıyor. Yeniden dinliyorum Moskova geceleri şarkısını: 

“Lütfen sadece kendine iyi bak, sen de unutma bu sihirli Moskova yazının gecesini”

  • 1. Tam karşılığı meze. Yemek bağlamında pek de zengin sayılamayacak Rus mutfağında mezenin ayrı bir yeri vardır. Bu sözcüğü kullanmamamın nedeni Prigojin’in Putin’le yakınlaşmasının sarayın yeme-içme (catering) ihtiyacını karşılayan bir şirketin patronu olmasına bağlanması.