'Bizimkilerin örgütlenmesi gerekiyor. Beraberlerinde göçmenlerin de… Emekçi halkımızın aydınlanmaya ve mücadeleye ihtiyacı var. Göçmen işçilerin daha da fazlasına…' 

Göçmenler örgütlenir mi?

TKP’nin göçmen konferansı toplamasına günler kala internete bir video düştü. Yunanistan’ın, wikipedia verilerine göre 2 bin nüfuslu bir beldesinde yüzlerce göçmen PAME flamalarıyla yürüyorlardı.

Tüm İşçiler Militan Cephesi’ndeki Yunanca sözcüklerin baş harfleri aynı dilde başka bir sözcüğe denk düşüyor; Pame de “haydi” veya “ileri” anlamına geliyor. Birkaç bin nüfuslu Nea Manolada kasabasında Ortadoğulu göçmen işçiler Yunanistan Komünist Partisi’nin ön ayak olduğu kitlesel bir emek örgütünün içinde buluşup “ileri” diyorlar. Bu görüntüleri tüyleriniz diken diken olmadan izleyebiliyor musunuz?

Göçmen işçiler bir kavimler göçünün kurbanlarıdır. Yıllardır milyonlarcası güneyden ve doğudan kuzeye ve batıya doğru gidiyor. Gittikleri yerde ucuz ve örgütsüz emekgücünü oluşturuyor, sermaye sahiplerinin emek maliyetini inanılmaz ölçülerde aşağıya çekiyorlar. Kâr oranlarını arttırmanın bu en acımasız yolunu, bu çağdaş zenginler geçmiş egemenlerden öğrenip devralmışlar. Göçmenlerin gittikleri ülkelerde emekçilerin belirli bir örgütlülük oranı var; göçmen akışı o oranı da aşağı çekiyor. Ne de olsa işçilerin hak mücadelesi kâr oranlarının arttırılmasına çelme takmak anlamına gelir. Mücadele mi dedik? Göçmen akışı emekçilerin mücadelesini sınıfın içine yöneltir. Yerliler yoksullaşmanın, iş bulamamanın nedenini yeni gelenlerde arayacaklardır… Toplumun geneli de dillerini doğru düzgün bilmeyen, sağlıklı iletişim kurulamayan, kültürleri, alışkanlıkları farklı, ortalamanın hayli altında yoksul bu yeni kalabalıklara kâh ateşlenip kâh küllenen bir öfkeyle yaklaşır. Doğrusu bu öfkenin kendine mazeret bulmasına kavimler göçünün kurbanları da hizmet etmektedirler. Daha düşük ücrete razıdırlar, ev sahibi işçilerin hiç de sevimli bulmayacakları koşullarda, sefillik içinde yaşamaya hazırdırlar, geldikleri yer buraya göre vahşidir, buralarda o kadar da içli dışlı olunmayan acımasızlıklar göçmenlerin yaşam biçimidir neredeyse… Bu yabancı topraklara sahiplenerek, severek yaklaşamazlar; tersine onlarda simetrik bir öfkeyi büyütürler içlerinde. Buradan daha iyisini özlemekte haklıdırlar. Ama bu uğurda kendi arkadaşlarının da, yerli sınıfdaşlarının da başlarına basarak yükselebileceklerse eğer, onu bile denerler… Göçmenler örgütlenmek denince önce kendilerine korunaklı gettolar kurmayı anlarlar. 

Peki, videoyu izlediniz mi? 

Demek ki, bu uzun paragrafın anlattığı gerçekçi tablonun ötesi de varmış. Köyden irice bir kasabada, göçmen işçiler, konuk geldikleri ülkenin işçi örgütüne sarılabiliyor, kendi dillerinde sloganlarla yürüyüşe geçebiliyorlarmış! Üstelik bizi ilgilendiren bir nokta daha var ki, o yer bizim İpsala sınır kapısından hesaplarsak ancak 850 kilometre yapıyormuş. Türkiye standartlarında lafı olmaz!

Kuşkusuz şimdilik Yunanistan’da göçmen işçileri ilgilendiren ve onların varlığıyla bağlantılı olarak Yunan toplumunda yükselen sorunların ne bir çözüm yoluna girdiğini söyleyebiliriz, ne de kurulan mücadele hattının önüne geçilmez bir güce ulaştığını iddia edebiliriz. Ama tüyler ürperten görüntüler, ülkemiz için benzeri bir yürüyüş kolunun oluşturulabileceğini hayal etme hakkını bize de verir. Çünkü biz de Türkiye Komünist Partisi’yiz! 

TKP’nin göçmen konferansı bu hafta toplanıyor. Hayal etmenin ötesinde, bir yürüyüşü örgütlemeye çalışıyoruz… Bizimkilerin örgütlenmesi gerekiyor. Beraberlerinde göçmenlerin de… Emekçi halkımızın aydınlanmaya ve mücadeleye ihtiyacı var. Göçmen işçilerin daha da fazlasına…