'Mustafa Kemal Atatürk’ün adını koyduğu, Türkiye'nin en köklü, asırlık gazetesi cumhuriyet, yine önemli bir krizle karşı karşıya.'

Cumhuriyet Gazetesi'nde işgal mi, gazetecilik etiği mi?

Mustafa Kemal Atatürk’ün adını koyduğu, Türkiye'nin en köklü, asırlık gazetesi cumhuriyet, yine önemli bir krizle karşı karşıya.

Kamuoyunda, sosyal medyada yakından izlenen krize ilişkin öncelikle şunun bilinmesini isterim;

1 Ocak 2016 tarihine kadar en alttan başlayarak muhabir, köşe yazarı ve yönetici olarak 31 yıl, gazete tarihinin üçte birlik dönemine tanıklık etmiş, krizin taraflarının fikirlerini, kişilik ve karakterlerini, tutumları ve davranışlarını yakından tanıyan cumhuriyet devrimcisi olarak yazıyorum.

Ayrıca vurgulamak isterim ki ; 1991 yılında Hasan Cemal’in liberal darbesine karşı çıktım ve İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ve 80’e yakın çalışanla, tepki olarak genç yaşta istifa ettim. Altı ay sonra darbenin başarısız olması sonucu geri döndük.   2015 yılında da Can Dündar yönetiminde, yetmez ama evetçi Nuray Mert, Ahmet İnsel gibi yazarların gazeteyi dönüştürmek üzere getirilmesine itiraz ve mücadele ederek ( bedellerini de ödeyerek) liberal, ikinci cumhuriyetçi ikinci darbeye de karşı çıktım. Gazeteyi ikinci cumhuriyetçilerden kurtaran yeni yönetimin göreve gelmesine sevindim. Bu gerekçelerle yaşanan son krize duyarsızlığım, söz konusu olamaz…

İşgal değil koltuk derdi...

En son yazacağımı en başta söyleyeyim;  Vakıf Başkanı Alev Coşkun ve destekçilerinin savunduğu gibi bu krizin gazetenin işgal edilmesiyle, ideolojik bir istemle, ele geçirilmesiyle, saldırı kampanyasıyla, örgütlü bir hareketle ilgisi yok. Kişisel değerlendirmem bu yönde.

Ya ne var?

Cumhuriyet Vakfı üyesi ve ikinci cumhuriyetçi liberallerin ikinci operasyonunu hukuksal olarak boşa çıkaran vakfın avukatı Turan Karakaş ile okurların gerçek Atatürkçü, Kuvayi Milliyeci, Kemalist kimliğinden kuşku duymadıkları köşe yazarı Prof. Dr. Barış Doster’in suçlamaları…

Bu suçlamalarda, iddia edilen iki ciddi temel konu yer alıyor.

İlki, gazetenin arşivinin bir şirkete, NFT yöntemiyle, vakfın onayı olmadan, bu konuda yetkisiz kişilerce görüşmeler ve toplantılar yapılarak satışa çıkarılması.

İkincisi, anayasa mahkemesindeki e ticaretle ilgili bir yasanın internet şirketleri lehine olmak üzere 500 milyon lira karşılığı para alınarak haber yapılması…

Bu çerçevede sorunla ilgili, iki taraf oluşuyor. Bir yanda Karakaş ve Doster, diğer yanda Coşkun, vakıf sekreteri Işık Kansu, idari mali işler müdürü Osman Selçuk Özer ve destekçileri…

Öne sürülenler...

Ayrıntılara gelince, konu bir yıl öncesine uzanıyor.

Vakfın avukatı Karakaş önce durumu vakıf toplantısında anlatıyor, gereğinin yapılmasını, sorumluların cezalandırılmasını istiyor. Karakaş’ın iddiasına göre o toplantıda Coşkun, meselenin kapatılmasını, örtülmesini istiyor.

Sonuç alamayan Karakaş bunun üzerine İstanbul cumhuriyet savcılığına, şirketle görüşmeleri sürdüren eski genel yayın yönetmeni Arif Kızılyalın, İdari-Mali İşler Müdürü Osman Selçuk Özer ve Reklam Müdürü Esra Bozok hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Ardından Coşkun, vakıf üyesi Karakaş’ı, vakıf avukatlığından azlediyor. Suç duyurusunu geri çekiyor. Bunun üzerine savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararını veriyor.

Bu gelişmeler üzerine Coşkun’un göreve getirdiği, altı aylık yeni genel yayın yönetmeni Tuncay Molloveisoğlu, sorunun üstü örtülmemesine yönelik bir tutum izliyor. Coşkun, onu da görevden alıyor.

Bitmiyor, gazetecilik etiği üzerine Barış Doster’in günlük yazısı önce sansürleniyor, ardından yazarlığına son veriliyor.

Coşkun, iddia sahipleri tarafından istifaya davet ediliyor.

Gelişmelerin bu aşamasında Coşkun “ Rüzgârsız bir havada dönen fırıldağın elbette bir üfleyeni vardır. Cumhuriyet gazetesi bir Kuvayı Milliye kuruluşudur” sözleriyle gazetede bir köşe yazısı yayınlıyor. Özetle şunları söylüyor:

“İşte tam bu aşamada yeniden gazeteyi ele geçirme hareketi başlatıldı. Bir saygınlık kurumu olan Cumhuriyet’e, en güvenilir gazeteye egemen olmak, onun etkisi ve gücünden yararlanmak, bu gücü kullanmak ve ayrıcalığını elde etmek, bir ihtiras olarak ortaya çıktı… İşin temeli, gazetenin tüm birimlerine egemen olmak istemiyle başladı. Bunlara engel oldum. Gazetenin kurumlayması için çalıştım. Kişisel birimleşmeleri engelledim. Bana karşı çıkış başladı. Ancak ideolojik bir olay, ideolojik bir istem açıkça gözümün açılmasını sağladı…”

Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne başvuru

Son olarak vakıf üyeliği süren, vakıf avukatlığından azledilen Karakaş, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurarak konunun incelemeye alınmasını ve gereğinin yapılmasını isteyen bir dilekçe sundu.

Karakaş’ın dilekçesinde,  gazetenin yayın sahibi Yenigün AŞ yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Adnan Aslan tarafından bildirilen, arşivin satılması konusunda yetkisiz kişilerin, vakfın kararı olmadan kripto şirketiyle, altmış milyonluk gelir sağlanacağına ilişkin bir anlaşma yapıldığını, bunun nitelikli dolandırıcılık olduğunu ileri sürdü. Coşkun’un vakıf toplantısında, meselenin kapatılmasını istediğini ve kendisinin avukatlık görevinden azledildiğini iddia etti.

Öte yandan Karakaş. Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun aleyhinde haber yapılması karşılığında bir e-ticaret firmasından kayıt dışı olarak beş yüz bin lira ödeme alındığını öne sürdü.

Karakaş dilekçesinde ayrıca, vakıf yönetim kurulunun 22.05.2023 tarihindeki olağanüstü toplantısında, Coşkun'un bu konudan haberdar olduğunu, talimatıyla paranın alındığını söylediğini, bir suçlu varsa kendisine güvenoyu verilmesini talep ederek, olayı üstlendiğini savundu… ( Vakıf üyeleri bu konuda bir açıklama yapmalı)

Yazıyı şu notla bitireyim. Gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar. Suçlamalar, iddialar geçiştirilemez, aydınlatılması gerekir. Anlaşılan o ki ortada ideolojik bir mesele değil, gayet ciddi etik ve hukuki bir sorun var. Yandaş medyada para ve çıkarla ilgili haberlerin yapıldığı bir ortamda, cumhuriyet gazetesi için bu iddialar bile çok yaralayıcı olmuştur. Cumhuriyet, temelde Kuvayı milliyeci bir anlayışın ürünüdür. Kişisel çıkarlar, koltuk sevdası, ihtiraslar çerçevesinde adı geçemez, yönetilemez. Gazetenin gerçek sahipleri okurlar her zamanki gibi ölçer, biçer, gereğini yapar.

Fırıldak, yapısı gereği rüzgârlı havada her zaman döner.