PAME Yönetim Sekreteryası Başkanı Yorgos Perros soL'un sorularını yanıtladı

PAME Yönetim Sekreteryası Başkanı Yorgos Perros, son dönemde AKP hükümeti tarafından sınırların açılmasıyla meydana gelen göçmen sorunu ve bunun AB ile pazarlık konusu haline getirilmesini yorumladı.

Çeviri: Gamze Terzi

Yunanistan'da bölgesel ve genel sendikalar, federasyonlar ve sendikacıların bir araya gelmesiyle sınıf eksenli bir işçi hareketini yaratmak için oluşturulan Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) Yönetim Sekreteryası Başkanı Yorgos Perros soL'a verdiği röportajda AKP'nin "kapıları açıyoruz" söyleminin ardından Yunanistan’da gün geçtikçe artan baskıya ve beslenen milliyetçiliğe bununla beraber PAME’nin ve Yunanistan işçi sınıfının taleplerine değindi.

Perros AB, NATO ve Yunan Hükumeti’nin, Türkiye burjuvazisinin Suriye’ye dönük emperyalist müdahalesine olan desteğini endişe verici olarak nitelendirdi. 

Yunanistan Komünist Partisi üyesi (YKP) ve Yunanistan işçi sınıfının önde gelen lideri Yorgos Perros, “Emekçilere” başlıklı 2018 TKP Konferansı’na da YKP adına katılmıştı.

Geçtiğimiz hafta Ege Adaları’nda yeni göçmen kamplarının inşası başladı ancak bu adım tepkilere sebep oldu. PAME’nin bu inşaatlara yaklaşımı nasıl? Halkın buna yönelik tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yunanistan’da Yeni Demokrasi hükümeti, bir önceki SYRIZA hükümeti tarafından imzalanan AB-Türkiye Göçmen Ortak Eylem Planı’nın biraz daha genişletilmesi için girişimde bulundu. Denedikleri yeni adım, göçmenlerin hedef ülkelerine gitmelerine izin vermeden Yunanistan'ı kalıcı olarak bir "depo" haline getirecek "toplama kampları" inşa etmekti. Bu şekilde aileleri bölecekler, onlara acı çektirecek ve sefalet içinde yaşamalarına neden olacaklar ancak aynı zamanda da yeterli altyapı olmadığından insanları zora sokacaklar.

Yunan hükümetleri AB-NATO emperyalist politikalarını ve milyonların yurtlarından edilmesine neden olan müdahaleleri destekleme sorumluluklarını gizlerken, aldıkları tedbirlerle mültecilerin bastırılmasını, milliyetçiliği, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını besliyorlar.

'HALKLAR İÇİN TEK ÇÖZÜM MÜCADELE ETMEK'

Son birkaç gün içinde mültecilerin adalardan serbest bırakılması adına, "toplama kamplarına" karşı düzenlenen büyük çaplı seferberlikler, işçilerin geniş kitleli seferberliğinin gücünü ortaya koyuyor. Halklar ve mülteciler için tek çözümün, hem mültecilerin sefaletine hem de yerel halka karşı saldıran emperyalist örgütlerin ve burjuva hükümetlerin politikasına karşı mücadele etmek olduğunu gösteriyorlar.

Bizce:

  • Dublin Yönetmeliği ve AB-Türkiye Ortak Eylem Planı kaldırılmalı,
  • Tüm Ege adalarındaki mülteci toplama kampları kapatılmalı (sorunlu bölgelerde) ve ister açık ister kapalı olsun kesinlikle yeni kamplar inşa edilmemeli,
  • Mültecilerin adalardan derhal tahliyesi sağlanmalı ve hedef ülkelerine ulaşmaları için hızlıca ilgili prosedürler uygulanmalı,
  • AB ve BM şimdi, Türkiye içinde ve Yunanistan sınırında ve Suriye sınırında sığınma ve mültecilerin hedef ülkelere doğrudan hareket edebilmelerine yönelik prosedürleri düzenlemeli. Bu önlem mültecilerin uluslararası sözleşmeler kapsamında korunma hakkını destekleyebilir. 

Yunan hükümeti mültecileri ve sığınmacıları bastırmak amacıyla sınırda sert yöntemler kullanıyor. Şimdi de işe AB’nin FRONTEX güçleri dahil olacak. Önümüzdeki günler için beklentileriniz neler, tüm bu önlemler nereye varacak?

Dublin Düzenlemesi’nin ardından Yunan Hükümeti, Yunanistan’ı AB’nin büyük bir mülteci hapishanesine dönüştürme görevini üstlendi. FRONTEX’in Yunan sınırlarında olması demek, yabancı askerlerin Yunanistan toprakları içinde de olacakları anlamına geliyor. Bu, Ege’de NATO-FRONTEX’in daha önce de bulunduğunda görüldüğü üzere, pratikte mülteci sorununu çözmede rol oynamayacağı gibi daha büyük bir tehlikeye yol açabilecek bir gelişme. Durum daha da karmaşık hale gelecektir.

Tüm bu önlemler Yunanistan’da daha büyük bir soruna neden olacak. Gerici tutumların ve eylemlerin, aşırı sağ güçlerin ve söylemlerin meşrulaşması ve bölgedeki, AB ve NATO'nun yanı sıra Türkiye burjuvazisinin de emperyalist müdahalelerine önemli ölçüde daha aktif destek demek bu. Aynı zamanda, geçtiğimiz günlerde de gördüğümüz üzere durum yerel halk için kötüleşirken baskı da artacak.

En çok endişe verici olansa AB, NATO ve Yunan hükümetinin Türkiye burjuvazisinin Suriye’deki emperyalist müdahalesine destek vermesi. Yunan Başbakan, son yapılan NATO Elçileri Zirvesi’nde Erdoğan hükümetinin, AB-Türkiye Ortak Eylem Planı’nın uygulanması karşılığında işgale yeşil ışık yaktı. Bu, Türkiye burjuvazisinin diğer ülkelerin egemenlik haklarına zarar veren ve Lozan Anlaşması gibi sınırları tanımlayan anlaşmaları ihlal eden agresif duruşunu kabul ettikleri anlamına gelir. Bunun sonucunda bedeli ödeyecek olan yine Suriye, Türkiye ve Yunanistan halkları olacaktır. 

'YUNANİSTAN HALKI SIĞINMACI VE GÖÇMENLERİN YANINDA OLMUŞTUR'

Kuruluşundan bu yana PAME, işçi sınıfını bölmeye dönük saldırılara karşı mücadele etti. Son gelişmeler ışığında özellikle adadaki ve sınır bölgelerdeki işçi kesimde mültecilere dönük genel kanı nedir?

PAME ve sınıf sendikalarının yanında binlerce işçi ve Yunanistan halkı, on yıllık ekonomik kriz ve halk düşmanı politikalarla karşılaşmış olmalarına rağmen, mülteci ve göçmenlerin yanında olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Yunan hükümetleri ve diğer burjuva siyasi güçleri medyanın yardımıyla, Yunan halkının hem son yıllardaki yoksulluğunun sorumluluğunu hem de NATO-AB ve emperyalist müdahalelere desteklerini; yine kendi politikalarının kurbanı olan mülteci ve göçmenleri hedef alarak gizlemeye çalışıyorlar.

Çoğunlukla milliyetçi, yabancı düşmanı “işgal” argümanları altında hükümet, kendi insanlık dışı ve tehlikeli politikasına hoşgörü havası vermeye çalışıyor.

Yunanistan’daki sınıf sendikaları, her iş yerinde kitlesel hareket ve seferberlikle cevap verdi.

İşçileri bilgilendiriyoruz, hükümetin mültecileri hedef alan politikasına karşı Yunanların ve göçmenlerin gösterilerini engellemek üzere kanun hazırlayan hükümete karşı tepki veriyoruz ve harekete geçiyoruz.

Kararlı insanların mücadelesi ve genel çaplı bir halk ayaklanmasının altında adaları terk eden, geri çekilen Çevik Kuvvet birliklerinin imajı, hükümetin planlarını uygulamada karşılaştığı engeller, Midilli ve Sakız'daki ayaklanmaların ilk ama önemli bir başarısıdır.

'ÇOK SAYIDA DAYANIŞMA EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ'

Mülteciler için ne tür dayanışma adımları planladınız ve bunlar, hükümetin milliyetçi ve gerici söylemi altında nasıl karşılandı? Bu adımları uygulama esnasında herhangi bir baskıyla karşılaştınız mı? Karşılaştıysanız bunlar nelerdi?

Son yıllarda PAME ve sınıf sendikaları çok sayıda inisiyatif ve dayanışma eylemi gerçekleştirdi. Mültecilere malzeme yardımı amacıyla büyük bir dayanışma ağı geliştirdik. Yunanistan işçilerinin neredeyse her hafta burun buruna geldiği maddi zorluklara karşın sendikalar mülteci kamplarına yüzlerce kıyafet, gıda, kitap ve oyuncak ulaştırdılar. Sendikalar kampları ziyaret etmenin yanında, bakanlık ve acentalara da şartları iyileştirmek, barınmadan sağlık sorununa, mültecilerin başvurularının işleme alınmasına kadar uzanan acil sorunları çözmek amacıyla toplantı, protesto ve gösteri organize etmeye devam etti. Bunun yanında kültürel etkinlikler, ortak eylemler, kutlamalarla sendikalar; dayanışma mesajlarını dile getirmeye çalıştılar. Bu eylemle birlikte PAME hükümetlerin, patronların ve faşistlerin hedefi halinde geldi. Altın Şafak Nazileri’nin ölümcül saldırılarının yanında, adalardaki geniş çaplı seferberliğin de son dönemdeki örneğini görmüş olduk. Sendika mensuplarının, militanların, öğrencilerin ve daha nicelerinin tutuklanması... Halk düşmanı politikaların sahibi burjuva hükümetleri göçmenlerin yanında yerel halka da saldırıyor.

'HER İKİ ÜLKENİN PATRONLARI İŞÇİLERE KARŞI İŞBİRLİĞİ YAPIYOR'

İki halk arasındaki düşmanlığı artırma girişimleri ve provokasyonları karşısında Türkiye işçi sınıfına bir mesajınız var mı?

Bir yandan Yunanistan ve Türkiye burjuvazisi hükümet ve medya yoluyla halklar arasına milliyetçilik ve düşmanlık ekmeye çalışırken bir yandan da ekonomik ilişkileri geliştirmek için Selanik’te büyük bir işadamları toplantısı düzenlediler. Sadece bu bile “ulusal birlikten” söz ederlerken ne kadar iki yüzlü olduklarını kanıtlıyor.

Her iki ülkenin patronları işçilere karşı işbirliği yapıyor; maaşımızı kesip bizleri işten çıkarıyorlar ve bizleri yoksulluğa sürüklüyorlar. Hem Yunanistan hem de Türkiye hükümetleri NATO’nun emperyalist müdahalelerinde ortak yer alıyorlar. Sosyal hizmetleri özelleştirip haklarını arayan işçilere saldırıyor, onları tutukluyorlar.

Yunanistan işçi sınıfı, Türkiye işçi sınıfıyla aynı umutlar ve zorluklar içinde doğup gelişmiştir. Yunanistan işçisini Türkiye işçisinden ayıran hiçbir şey yoktur. Aksine, patronların çıkarları uğruna bizi yok eden, hayatlarımızı ve geleceğimizi çalan, emperyalist savaşları, yoksulluğu yaratan, mültecileri var eden kapitalizm gibi bir ortak düşmanımız var.

Ekmek, iş, barış, insanların refahı, çocuklarımızın daha iyi bir dünyada yoksulluk, savaş ve mülteciler olmadan yaşaması için verdiğimiz ortak mücadeleden ötürü birleşmiş durumdayız. Sömürüsüz bir dünya için mücadele altında birleşmiş durumdayız.

PAME, Yunanistan sınıf sendikaları, Türkiye halkı ve işçi sınıfıyla yakında yeni dostluk insiyatifleri ve dayanışma adımlarını, milliyetçiliğe ve emperyalistlerin tehlikeli planlarına karşı hayata geçirecektir.