Kaçakçı cinayetinde bakanlık 'yalancı tanığı' şahit göstermiş

Milli Savunma Bakanlığı İranlı kaçakçı Senar Khaledi'nin öldürülmesi olayında sahte tanığın ifadesiyle savunma yapmış.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Van’da İranlı kaçakçı Senar Khaledi’nin askerler tarafından öldürülmesine ilişkin açılan soruşturmada yalancı tanık skandalı büyüyor. İran’da eşini öldürdüğü için Türkiye ’ye kaçan bir kişi, öldürülen Klahedi’nin “üvey yeğeni” olduğu iddiasıyla gittiği savcılıkta, kaçakçının askerlerce vurulmadığını iddia etmişti. Khaledi’nin bir askere ait kurşunla vurulduğunun anlaşılması sonrası bu kişinin ‘sahte tanık’ olduğu belirlenmişti. Olayda ikinci bir skandal daha yaşandı. Açılan tazminat davasında savunma gönderen Milli Savunma Bakanlığı'nın (MSB) yalancı tanığa ait ifadeyi delil olarak gösterildiği ortaya çıktı. Bakanlık, 'sahte ifadeye' dayanarak, Khaledi’nin ölümünde askerlerin dahli olmadığını savundu.

İddiaya göre Van’ın Saray ilçesine bağlı Kapıköy Köyü, 9 Ekim 2013 sabahı silah sesleriyle uyandı. Van’daki 7. Hudut Komutanlığı’na bağlı 50 kadar asker, önlerine kattığı dört atlı kaçakçının ardından ateş ediyordu. Üç kaçakçı uzaklaşırken, içlerinden biri, Senar Khaledi atının üzerinde vuruldu. Kapıköy’ün içine giren Khaledi, atından düştü ve düştüğü yerde can verdi. Köylülerden Hilmi Altınay ve diğer köylüler, ertesi gün Saray Savcılığı’nda alınan ifadesinde, sabah 05.30’da silah sesi gelmesi üzerine dışarı çıktığında, 50-60 asker ve üç askeri aracın dört kaçakçıyı kovaladığını gördüğünü söyledi. Açılan ateş sonucu atlı kaçakçılardan birinin vurulduğunu kaydeden Aydınay, yaralı kişinin köy meydanına varmadan can verdiğini, askerlerin kovanları toplayıp gittiğini belirtti.

Bu ifadelerden 3 ay sonra, 30 Ocak 2014’te, savcılığa başvuran S.M. adlı bir kişi görgü tanığı olduğunu belirterek, ifade verdi. İkamet adresini İran olarak gösteren S.M., Khaledi’nin kendi “üvey dayısı olduğunu” savundu. İfade tutanağında, “Rıza oğlu Sara’dan olma” ibaresi dışında yaşı, nüfus ve ikamet bilgileri bulunmayan S.M., kendisinin de o gün kaçakçılar arasında olduğunu ve askerlerin ateş etmediğini ileri sürerek, “Maktulü kesinlikle asker vurmamıştır. Vurmak isteseydi köye gelmeden önce vurabilirdi. Ancak bizi hedef alarak ateş etmediler. Maktulu vuranın kim olduğunu bilmiyorum, görmedim” dedi.

Üvey yeğen 'sahte' çıkmıştı
Tanıklıkla ilk kuşku, Khaled’in akrabalarının “Bizim böyle bir akrabamız yok” demesiyle ortaya çıktı. Khaledi’nin eşi ve oğlunun avukatlığını yapan Mahmut Kaçan, tanık S.M.’nin ülkesinde eşini öldürdüğü için Türkiye’ye kaçmış bir kişi olduğunu tespit etti. Üstelik S.M’nin, yakalandığı 30 Ocak 2014 tarihinde jandarmalar tarafından savcılığa çıkarılarak, ‘yalancı tanıklık’ yaptırıldığı bulgusuna ulaştı. Bu kişi hakkında, öldürdüğü eşinin ailesi tarafından Saray Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayetçi dilekçesi verildiğini ve İran’a iadesinin istendiğini belirleyen Kaçan, yalancı tanığın sınır dışı işlemlerinin durdurularak, 13 Mart’ta serbest bırakıldığını tespit etti.

Bu arada, Khaledi’nin öldürülmesinden sonra savcılık, kaçakçının öldürüldüğü sırada görevli olan askerlerin ve silahlarının bir listesini istemişti. Aynı gün verilen yanıtta, 25 askerin görev yaptığı ve 51 el ateş edildiği bildirildi. Askerlerden 23’ünün G-3 marka, ikisinin de Yavuz 16 ve Shotgun marta tüfek kullandığı belirtildi. Fakat yapılan otopsi ve balistik inceleme sonucunda, Khaledi’yi öldüren silahın 7. Hudut Bölük Komutanlığı’nın envanterine ait AK47 model ve H1375 seri numaralı Kaleşnikof silah olduğu ortaya çıktı. Ve silahın, askerlerce gönderilen listede yer almadığı ve savcılıktan saklandığı öne sürüldü. Silahın da 6. Hudut Alayı 2. Hudut Tabur Komutanlığı’nda görevli Uzman Çavuş Tuncay Şahin’e ait olduğu anlaşıldı. Şahin’in isminin de savcılıktan saklandığı ve listeye konmadığı anlaşıldı.

Münferit değil organize
Khaledi Ailesi’nin avukatı Mahmut Kaçan, dosyadaki usulsüzlüklerin açığa çıkması üzerine Milli Savunma Bakanlığı aleyhine Ankara 2. İdare Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. MSB, geçen 14 Temmuz’da gönderdiği savunmasında, sahteliği anlaşılmış S.M.’nin ifadesini dayanak göstererek, Khaledi’nin ölümünde askerlerin kusurunun olmadığını ileri sürdü. Savunmada, S.M.’nin ifadelerinden alıntı yapılarak, “S.M., ifadesinde, dava konusu olaya askeri personelin sebebiyet vermediğini önemle vurguladığı görülmektedir” denildi.

Avukat Mahmut Kaçan, S.M. adlı kişinin kaçakçının üvey yeğeni olmadığını ve olay yerinde bulunduğu yönündeki iddiasının asılsız olduğunu ve Türkiye’de yakalandığı ilk gün savcılığa götürülerek yalancı tanıklık yaptırıldığını kaydetti. MSB’nin de bir klasörü aşkın evraktan oluşan bu dosyada tek bir sayfalık ifadeyi delil göstermesini de eleştiren Kaçan, “Bu ifadenin dayanak gösterilmesi bize şunu düşündürüyor: Bunun suçlanan askerin yaptığı iş olmadığını, ardında MSB gibi bir gücün de olduğunu gösteriyor. Köylülerin ifadelerine ve olayın oluş şeklinde değinmeden, sanki soruşturmanın en esaslı işlemi buymuş gibi, yalancı tanığın ifadelerine dayanılmış olması, bu işin sistematik ve organize olduğunu işaret ediyor” dedi.