1 Mayıs'a Doğru

KENTİN SESİ - Bolu Yazıları

İlk katıldığım 1 Mayıs 1976 bir mayısı idi.

Dolmabahçe'de buluştuk.

Gece afişleme vardı Aksaray'da.

Biraz gecikmiştik.

Kalabalığa bir yerinden sızabildik.

21 yaşın verdiği atılganlık, gece görevini yerine getirmiş bir devrimcinin gururu, devrime adanmış genç beyinlerimiz, o mahşeri kalabalık, Dev-Genç'in inanılmaz görkemli korteji.

İşçi sınıfı ile ilk buluşmamız.

İşçiler, kaskları ile 1 Mayıs'a katılmış Aşkale Yeraltı-Maden İş işçileri, Fatsalılar başlarında önderleri Terzi Fikri, DİSK, Eğitim emekçileri, sanatçılar, gençler, uçsuz bucaksız gençler...

1 yıl sonra, kana bulanacak Taksim Meydanına adım adım yaklaşan görkemli insan seli.

Alana girebildiğimizde DİSK Başkanı Kemal Türkler kürsüdeki konuşmasını bitirmek üzere.

İnsan denizi Karadeniz'in hırçın dalgaları gibi.

O yıl provokasyon yapamadılar.

Katliamın koşulları olgunlaşmamıştı besbelli.

1.mayıs.77 için çok yazıldı, çizildi, ağıtlar yakıldı.

Yürekli haberciler Teknolojinin o kıt imkanlarına rağmen, sular idaresinin üzerine mevzilenmiş kitleyi tarayan karanlık güçleri karelemeyi başardı, başardı ama 16.Türk devleti hala katilleri aramakta(!)

79 1 Mayısında İşçi memleketi Zonguldak'ta idik.

Devrimci Hareket işçi sınıfı ile beraber hareket edebilme yetisini kazanmış, kitlelerle kucaklaşmıştı artık.

Maden işçileri kazmaları, kaskları ile bayramlarını kutluyor, Zonguldak halkı "maden, maden" sloganları ile onlarla bütünleşiyordu.

1980 1 Mayısını kapalı salon toplantısında Bolu'da karşıladık.

1000 kişilik salon iki misli bir kalabalığa ev sahipliği yapmıştı.

12 Eylül Faşizmi işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıttı, parçaladı.

Umutlarını yok etti.

Ne yalan söyleyeyim Eylül sonrasının Abide-i Hürriyet, Saraçhane, Kadıköy mitinglerinde aynı coşkuyu yakalayamadım.

Yenilmişliğin yarattığı yılgınlık mı?

Bu psikolojinin henüz devam ermesi mi?

Bölünmüşlüğün resmi geçidine dönüştüğünü izlemenin verdiği "yeter artık" diyen içimden gelen ses mi?

Ne?

Taksim inatlaşmasını kıyasıya sürdüren hükümetlerin kitle pasifikasyonunda kazandıkları başarı mı?

164.Kuruluş Yıldönümünü kutlayan İstanbul Emniyetinin bir insan yıldırma, tatbikat havasına soktuğu her yıl biteviye uyguladıkları gerginlik politikaları mı?

164. yılda Taksim'i güvenlik güçlerine açan, ancak üretenlere, işçilere kapatan, kapatmanın ötesinde onları tazyikli su, kırmızı boya, ses bombası, cop ile darp eden devlet mi

Şimdi bir mayısa daha yaklaşıyoruz.

Bunalım üreten güçler, önce bildik mazeretleri, sonra hafif tehdit, 1 Mayıs yaklaştıkça yıldırma reçetelerini, kartlarını yavaş yavaş

açan, biber gazı stoklarını en yüksek seviyesine çıkaran güvenlik güçleri mi?

Hangisi?

Hepsi mi?

Bir Mayıslar kendi iç dinamiğinde 76 Bir Mayısı gibi, bayram, kardeşlik havasında Taksim'de kutlanmayınca, kutlanamayınca bozuk düzene muhalefet eden halk güçleri inisiyatiflerini bir adım öteye taşıyamayacaklar.

Bana öyle geliyor.

Ne dersiniz?