Parçalı savaşımın olası sorunlarını aşabilmek

Karşı olduklarını parçalı, birbirleri arasında ilintisi kurulamayan ve tutarlılığının sağlanabilmesinin zor olduğu alanlarda mücadeleye zorlamak, egemenlerin, kapitalist uygarlığın yürütücülerinin hemen her yerde, kendilerine karşı ciddi bir muhalefet oluşmasını engelleyebilmek için başvurdukları yollardan bir tanesi, belki en önemlisi. Bazen olmadık konularda bile egemenlerin, “bu konuda niye direniyorlar ki, aslında hemen kabul edebilirlerdi” dedirten tutumları, bu basit saptamadan kaynaklanıyor. Kabul edecekleri, kabul etmeleri halinde kendileri açısından hiçbir sorun yaratmayacak konularda bile, talepte bulunanları önce reddediyorlar, sonra, süreç geliştikçe belki de kendilerine daha da yararlı hale getirip bu öneriyi, kabul ediyorlar, Ağa ile köylü öyküsünü anımsatıyorlar, anımsatmakla da kalmayıp yaşatıyorlar, sonunda ağa gene ağa kalıyor, köylü de köylü. Hatta ağa daha güçleniyor, köylü güçsüzleşiyor.

Bir şarkıcının konserlerini birileri iptal ediyor, öbürü müzik festivalinde bira içmeyi –öyle ya da böyle- yasaklıyor, bizim bilemediğimiz bir dizi "tedbir", "tekbir" –"söylem"i bize anımsatarak- eşliğinde uygulamaya konuluyor.

Kolayca dile gelmeyen, dile geldiğinde tepki yaratan söylemlerden kaynaklanan, ancak yöneldiği alanların parçalılığı, ilintisizliği ve tutarlılığının sağlanmasının zorluğu nedeniyle muhalefetin yoğunlaşamadığı bir duruşla karşı karşıya bulunuluyor. Bir söylem var, bizim elimize geçen kitaplarda bulunmayan, okuduğumuz makalelerde yer almayan. Bu söylem, elimize almaya asla değer bulmadığımız, bulmayacağımız bazı mevkutelerde mutlaka bölük pörçük dile getirilmiştir, ancak biz bu söylemin tümüne hiçbir yerde raslayamıyoruz.

Haklar mücadelesinin parçalı hale getirilmesi, birbirleri arasındaki ilintinin kesilmesi, yapılanlara karşı savaşımın tutarlılığının zayıflatılması, işte büyük ölçüde bu "söylem"den kaynaklanıyor. Bir sürü parçalı mücadeleyi eşzamanlı olarak sürdürme zorunluğuyla karşı karşıya bulunuluyor, ya da egemen yapı karşıtlarını bu tür bir zorlukla dağıtmaya çalışıyor.

Birayla mı uğraşılacak, aklı kendinden menkul bir "öğretim üyesi"nin zırvalıklarıyla mı, toplu cinayetlere yol açan konutlarla mı, seçmesi çok zor. Bunların tümüyle birden uğraşmaya, her alanda, konuda parçalı savaşı kabul etmeye güç yetmez, parçaların ilintisini tutarlı bir biçimde kurup siyasal eyleme dönüştürebilmeye sıra gelmez.

Parçalı savaşlarla güç yitirmenin önüne geçebilmek için, andığımız ‘söylem’i kırabilecek çelişkiler üzerine yoğunlaşmak zorunlu gibi görünüyor.

Kadın sorunu –tüm yanlarıyla, kürtajıyla sezaryeniyle-, işçi sorunu –örgütlenebilme ve kıdem tazminatı gibi çok önemli konularıyla-, Kürt sorunu, Alevi sorunu üzerinde ancak yoğunlaşabilecek ve sonuç almak için uğraşılabilecek başlıklar gibi görünüyor. Bira sorununu küçümsediğimiz sonucu buradan çıkarılmasın. Konu, bizim açıkça okumadığımız, duymadığımız bir ‘söylem’i parçalamak. Bu ‘söylem’ parçalanmadan, hiçbir uğraşın sonuç vermesi beklenmemeli kanımızca. Savaşımın bu yanının belki de kaçınılmaz parçalılığı, ancak bu parçalar arasındaki ilinti iyi kurulabilir ve tutarlılığı güçlendirilirse aşılabilir.

Belli konulara yoğunlaşmak, sınırlı güçleri böylece değerlendirebilmek, bira yasağı gibi sorunların çözümünü de beraberinde getirecektir.

Önemli olan, "söylem"’i kırmak. "Söylem", ancak bu "söylem"e şimdilik güç vermekte olanların, kendi asıl sorunlarına yönelmelerine yardımcı olmakla kırılabilir.

[email protected]