Yalçın Küçük- Perinçek: İkili Portre

Yalçın Hoca yine ekranlarda. Çığlıklar atıyor, sonra fısıldıyor, birden ellerini şaklatıp sıçrıyor, soyutlamada soyutlamaya atlıyor, yanlışları da doğruları kadar üstümüze saçıyor. Birisi deli taklidi yapsa işin uzmanı hemen yargılar: "Hadi canım, oynuyor!" Yoksa yanılıyor muyuz? Birand'ın sorduğu gibi Yalçın Küçük deli mi?

"Hurşit Paşa delikanlı gibi koridorlarda dolaşıyor. Gayet yakışıklı... Veli Paşa televizyonlarda gösterilenlerden çok genç gözüküyor. Sporlarını yapıyorlar... Hurşit Paşa bana dedi ki: Hocam, iki Atatürkçü'nün burada karşılaşması ne kadar acı verici... Ben onları görmekten moral buldum. Benim gitmemden çok hoşlandılar, sanırım tahliye olmama da çok sevindiler. Onları televizyonlarda savunan tek adam olarak beni görüyorlar. Onun için çok moral buldular... Hepsi benim tutuklanmamı beklemişler, çünkü ben tutuklandığım zaman bu davanın niteliğinin ortaya çıkacağına dair mistik bir inançları varmış... Biz Doğan Avcıoğlu ile birlikte orducu sosyalistleriz. Ordu olmadan Türkiye'nin daha ileriye götürülemeyeceğine inananlardanız..."

Böyle şeyler söylüyor Küçük. Yurdakul Er, Sol'daki "Bir Devrimci Çocuk- Yalçın Küçük" adlı güzel, ama duygusal makalesinde Küçük'ün solun hocası olmadığını, solun Küçük'ün hocası olduğunu söylüyor ve her şartta bu devrimci çocuklarına sahip çıkacaklarını belirtiyor. Sitem ederek. Niye sitem ediyor? Onu bir zamanlar derleyip toparlayan ve en iyi ürünlerini vermesini sağlayan bazı sol kuramcı önderlerden son yıllarda bir kez bahsetmediği halde büyük sermaye medyasının kimi ileri gelenlerinden sık sık dost diye bahsettiği için. Bunun niye böyle olduğunu aslında biliyor Yurdakul Er ve "insani" buluyor.

Ben de insani buluyorum, ama her insani bulduğumu hoş görülebilir bulmuyorum. Yalçın Hoca'nın benim açımdan asla kabul edilemez tavırları için elbette bir açıklamam var. Burada iki tür kişilik bozukluğunun öne çıkan bazı özelliklerine ilişkin iki alıntı yapıyorum:

"Histriyonik (Oyuncu) Kişilik:

Çevrenin ilgi odağı olmadığı hallerde rahatsızlık duyar.

Duyguları yüzeysel ve çok hızlı şekilde değişkendir.

Etrafın ve karşısındakinin ilgisini kendisine çekmek için devamlı olarak fiziksel görünümünü kullanır.

Etrafındakileri olağandışı bir şekilde etkilemeyi amaçlayan ama içeriği kuvvetli olmayan bir konuşma şekli.

Telkine yatkındır, kolay etkilenir.

Gösteriş yapmayı amaçlayan yapmacık, sahte, kendisi gibi olmayan davranışlar ve duygularını aşırı abartma halleri.

Çoğunlukla bir tiyatro eseri sergiler gibi konuşma ve tavırlar içindedirler. Yeni karşılaştıkları kişilerle kırk yıllık dost gibi 'can ciğer kuzu sarması' haline gelir, onlara kur yaparlar. İlgi odağı olamadıklarında, çevredekilerin ilgisine odaklanmak için, olmamış olaylar, sahte hatıralardan bahsedip, gösteri amaçlı davranışlar sergilerler.

Üst başlarına, takı ve aksesuarlara gereğinden çok zaman, emek ve para sarf ederler. Romantik hayallerle yasayan kişilerdir.

Devamlı surette değişim, şatafat, canlılık peşindedirler. Olağan işler ve durumlar, onlar için tahammül edilmez şeylerdir. Büyük heyecanla başladıkları işlere karşı heyecanlarını kaybedip, yarım bırakabilirler.

Dostça, cana yakın ve hoş görülmelerine rağmen samimi olmayıp, kendini ön plana çıkaran, düşüncesiz, isteklerini yaptırmaya zorlayıcı tutum içine girerler." DSM-4

"Narsistik Kişilik:

Kendisinin başkalarından çok daha önemli olduğu duygusu içindedir.
Düşünceleri, hayalleri büyük bir güç, engin bir deha... üzerinedir.
Özel, benzeri olmayan biri olup, kendisini ancak çok zeki ve üstün nitelikli kişilerin anlayabileceğini düşünür ve sadece bu kişilerle ilişki kurarlar.
Çevresindekiler tarafından çok beğenilmeyi bekler.
Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerinde bencilce, çıkar düşünerek hareket eder. Başkalarının zaaflarından yararlanıp, hedeflerine ulaşmayı gözetir.
Kendini diğer kişilerin yerine koyup, onların hissettiklerini, düşündüklerini anlamaya ve bunlara saygı duymaya isteksizdir.
Genellikle başkalarının başarıları, yaptıkları, değerleri ve onların genel olarak varlıklarını kıskanabilirler. Diğerlerinin de kendilerini kıskandığını düşünürler.
Kendilerinin çok önemli , vazgeçilemez oldukları seklinde bir düşünce içerikleri vardır. Gösterişçi ve kendini metheden konuşma ve davranışlar içindedirler." DSM-4

Perinçek ve Küçük. Uzun süredir aynı virajlarda birlikteler. Bugün Ergenekon davası kapsamında haksıza karşı haklı konumdadırlar. Söyledikleri şeylerin birçoğu doğrudur. En tutarsız yanları ordu yandaşlığıdır. Oysa komutanlar için bazen aşırılıklarıyla rahatsızlık yaratan, bazen hoşa giden, genelde ise güldüren unsurlardır. Medya içinse özellikle Yalçın Hoca gibiler bulunmaz bir gösteri yıldızıdırlar.

İkisi de deli değildir, ikisi de ifrat ve tefrit uzmanıdır, ikisi de oynamaktadır. Yalçın Hoca sitkomda, Perinçek korku-dramda başarılıdır. Onların tercihleri çoğu kişinin görüp de konduramadığı belirgin bir içgüdüden kaynaklanır: Sahne aramaktadırlar. Kim verirse bu sahneyi, kürsüyü, ekranı onlardan iyisi yoktur. Sevgili Yurdakul Er içini ferah tutmalıdır. TKP güçlenip büyük sahneler kurduğunda, bizleri de yeterince ünlü ve etkili bulduğunda Küçük Hoca buraya da koşacaktır.

Eski grupçu önyargılarla Perinçek'i Küçük'le aynı kefeye koymamdan rahatsızlık duyanlar çıkacağını tahmin ediyorum. Elbette temel bazı ayrılıklar var, ama benzerlikler öyle kışkırtıcı ki! Siyasette her kanatta böyle oyunbaz özseverler bulunur. Belli bir kanadı yeğlemelerindeki doğru ve yanlış tamamen ayrı değerlendirilmelidir. Aynı zamanda böyle kişiler bulundukları kanatta her zaman çoğunlukça alkış toplar. Ama gerçekte her zaman yarardan fazla zarar verirler. Son olarak şu: Her ikisinden de ruhlarının içini bildiğim halde nefret etmiyorum. Üstelik etkiledikleri insanları hayli önemsiyorum.

Fakat duygusal değil akılcı bakınca her ikisinin de etkilediği iyi insanların yaşamı tüm acılarıyla öğrenmek ve değiştirmeye çalışmaktan çok sahnede oyun seyretmeye eğilimli kişiler olduklarını görüyorum. Ve yine ne yazık ki çoğunun bu temel özellikleri Küçük ve Perinçek'in değişmeyecek nitelikleri gibi kalıcıdır.

Çıkarılacak ders belli: Solda bile büyük çoğunluk emek vererek öğrenmiyor, başrol oyuncularından öğreniyor. Herkes jönlüğü yeğlemeyeceğine göre karakter oyuncularımıza daha etkili senaryolar hazırlamak gerekiyor.

GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYORUZ
Bunu Fethullahçı bir tanıdığım söylemişti birkaç yıl önce. Söyledikleri gerçek oluyor. Durum parlak görünmüyor. Fakat ben de şöyle bir mantık yürütmeye başladım. 68 ve 78'deki büyük sol kalkışmalara katılanları düşünün. Önemli bir bölümü muhafazakar, gerici ailelerin çocuklarıydı. Yine niye olmasın? Bugünün çocuklarının, gençlerinin idealist özlemlerini tatmin edemiyor, edemeyecek Amerikancı dincilik. Gençlik sola dönecek. Biz de geliyoruz gümbür gümbür. Bunun yarısı şakaysa yarısı ciddi.

Yeni neslin genç devrimci önderlerine başarılar diliyorum.