Urasgiller: Çağdaş Raskolnikovlar

Anayasa Mahkemesi kararı öncesiydi. Güngören'de insanları bombalarla doğradılar. AKP bundan da yararlandı. "Kaos ortamı yaratmak isteyen güçler" vardı. Mahkeme hükmünü ona göre bağlamalıydı. Saldırıyi istedikleri gibi kullandılar. Yardımlarına yine işbirlikçi sol koştu. Urasgiller suç mahallindeydi. Telaş içindeydiler. Güya saldırıyı kınıyorlardı. Uras'ın adayı olarak DTP oylarıyla KESK başkanlığına seçilen şahıs her şeyi biliyordu: Provokasyon Ergenekon'un işiydi. Ufuk bey de karanlık güçlerden bahsetti, bombayı atanların "üzerimize gelmeyin" dediğini, ama onların ısrarla üstlerine gideceklerini açıkladı. Kuşkusuz olayla ilgili polisten daha fazla malumat sahibiydiler.

Suçlular suç mahalline engelleyemedikleri bir dürtüyle geri dönerler. Ortamda dolaşır durur, durmaksızın suçu konuşurlar. Bu psikolojiyi ilk işleyenlerden biridir Dostoyevski. Benzetme sadece biçimseldir ve o yönüyle bile Raskolnikov'a haksızlıktır. Raskolnikov tek cinayet işlemişti ve etik bir amaç için öldürmüştü. Kapitalizmin çürüme dönemindeyiz ve çağdaş Raskolnikovlar hiçbir etik kaygı taşımaksızın kitleler halinde öldürüyorlar. Ne ki suç mahalline tutkuyla bağlanıyorlar. Seri katil öykülerinde de dikkat çeken bir ayrıntıdır söz konusu takıntı. Urasgillik yakın zamana dek sol Zübüklük olarak görülebilirdi. Liberal sol, öteden beri klişe yalanlar üstünden propaganda yapıp duruyor, günden güne durumdan duruma farklı yanlarını sergiliyordu çünkü. "Barış" diyordu, savaşta taraf tutuyordu. "İnsan hakları" diyordu, milyonlarca insanın yaşam hakkını yok eden emperyalistlerle işbirliği yapıyordu. "Düşünce özgürlüğü" diyordu, yalnızca kendi düşüncelerine saygı duyuyor, başka tüm düşüncelere faşist düşünce etiketi vurarak yasaklıyordu.

Fakat Aziz Nesin'in karakteri Zübük, tüm olumsuz yönlerine karşın bir cani değildi. Kan üstünden siyaset yapmıyordu. Bizim liberaller Güngören katliamı sonrası suç mahallerine koşarken kirli politikada yeni bir çığır açtılar. O güne kadar sosyalistleri, yurtseverleri çeteci faşistlerle bir gösteren bir propagandayla yetiniyorlardı. Güngören'le birlikte psikolojik savaşta açık bir biçimde taraf olarak AKP'ye koltuk çıkmaya yeltendiler. Bu onların bilinçli hedef saptırmada iyice profesyonelleştiklerini gösteriyordu. (Devletin "sanıkları" yakalayıp örgüt adını hem verip hem vermemesi de ayrı bir garabet olarak ilktir. Alman istihbaratı da biz böyle talimat vermedik, diyor.) Urasgillerin darbe konusundaki telaşlı söylemleri bir kez de bu açılardan incelemeli. "Post modern iddianamede" (B.A) Ergenekon'un PKK ilişkilerine de değinilmiş. Biraz daha kurcalanırsa altından Urasgiller de çıkacaktır, şaka değil.

Türkiye'de sol emek ekseninden bilinçli olarak uzaklaştırıldı. Kimlik eksenine kaydırıldı. Bu çizgi bir kez kabul ettirildikten sonra Kürt ayrılıkçılığını ne kadar destekliyorsanız o kadar iyi solcuydunuz. Kürdün ve Türkün birbirini vurduğu ortamda sosyalist mücadeleden bahsedemezdiniz bile. Bu çizgi birçok şeyin yanı sıra solu bitirme projesiydi. Olguya sadece sağdan baktığınızda öldürülen askerleri görürsünüz ilkin. Ama gerçek soldan bakıldığında en az yarısı sosyalizm mücadelesine katılabilecek on binlerce Kürt gencinin yaşamlarının, muazzam bir potansiyelin de yok edildiğini anlayabilirsiniz bu emperyalist kışkırtmalı ırkçı kavgada. Urasgiller Cihangir politikalarıyla popüler oladursunlar diye her yaşta her görüşten on binlerce insanın hunharca parçalandığını, halkın parçalandığını fark edebilirsiniz.

Solda Urasgillik hala destek görmektedir. Yüz binlerce insan hala böyle bir yarılmış bilinçli, pörsümüş vicdanlı kafayla dolaşmaktadır. Onları çok açık, olabilecek en açık gerçeği görmekten alıkoyan düşünce alışkanlıkları hala hüküm sürmektedir. "Bizi herhangi bir bilgiden ziyade adet ve örnekler ikna ediyor." (D) Mevcut koşulların ürettiği, mevcut koşullardan esas olarak memnun bir tabakanın bilincidir bu bilinç ve değiştirilmesi hayli güçtür. Zaten asıl tehlike, asıl sorun da bu değildir. Daha fenası Urasgilliğin hala solu temsil etmesidir. Sıradan emekçilerin gözünde. Sola karşı büyük bir infial yaratan bu temsil, gerçek sol için tüm engellerden büyük bir engeldir.

Liberallerin kabul ettiği etik sorumsuzluk etiğidir. Sorumsuzluk etiği ahlak sistemlerindeki en gerici sistemdir. Bu etiği liberaller özgürlük etiği gibi gösteriyorlar. Okumayan ve düşünmeyen yandaşları sorumsuzluk etiğinden özgürlüğe varılabileceğini sanıyorlar. Oysa böyle bir düzen altında, insanın biyolojik yapısı da bilinirken sorumsuzluk etiğinden varılabilecek tek yer özgürlük düşmanlığıdır. Ahlak sorunu iyi ya da kötü olmanın ötesinde gerçek özgürlük sorunudur. Gerçek özgürlüğün bugün liberal solun talep ettiği özgürlükle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. "Kendi şahsında olduğu kadar başka herhangi birinin şahsındaki insanlığı da, asla sırf bir araç olarak değil, aynı zamanda ve hep bir amaç olarak kullanacak şekilde eylemde bulun." (K.) Urasgilliğin düşünce ve eylem süreci birkaç asır önce sonuca bağlanmış bu felsefi gerçeğin uygulamadaki son kanıtlarını ortaya seriyor, o kadar. "Mevcut duruma dair yanılsamalardan vazgeçme talebi ise yanılsamalara ihtiyacı olan durumdan vazgeçmeyi talep etmek demektir." (K.M.)

Hadi Güngören'i erteleyelim. Bizzat Uras, DTP ile kendi partisinden gizli biçimde nasıl ve ne üstüne anlaşma yaptığını itiraf etmelidir. Urasgiller bir çeteleşmeye neden ısrarla darbe girişimi dediklerini, gerçekleşen darbelerle neden hiç mi hiç ilgilenmediklerini kamuoyuna açıklamalıdırlar. Urasgiller buna zorlanmalıdır. Urasgiller ortada itibarlı olarak dolaştığı sürece, bir turnusol kağıdı olan ve aynı zamanda halkı birleştirecek tek seçenek olarak önümüzde duran emek eksenli mücadeleye dönülmedikçe, bu ülkede sola gün yüzü yoktur.