Emperyalizmden kurtuluşu gericilerde, gericilikten kurtuluşu emperyalistlerde aramak, halklar için düzenin çarkları arasında ufalanmak anlamına gelir.

Afganistan notları

Yoksul ve çaresiz insanların birleşmekten alıkonmaları, bir bütün oluşturduklarını algılayamamaları için birçok yol var. Bu yollardan biri de kendilerinden daha yoksul, daha çaresiz, daha cahil olanları görünce şükretmek oluyor. Haline şükretmek başkalarını aşağılamaya dönüşüyor. Türkiye’de çocuklarını beslemekte, ilacını temin etmekte, kirasını ödemekte aşılmaz zorluklar içine yuvarlanan, kadınları ve işçileri sistematik biçimde öldürülen, çocuklarına yine sistematik biçimde tecavüz edilen insanların, bir uçağın peşinden koşma derecesine düşmemiş olmaktan mutluluk duymaları, hele koşanlarla dalga geçmeleri ne acayip!

Emperyalizm bu sayede aradan sıyrılıveriyor. Afgan kadınlarını yalnız bırakmaması için çağrı yapılan “uluslararası topluluk” Batılı emperyalistlerden başka kim olabilir ki? Afgan halkını ve bütün dünyayı, iktidarı bir baskınla zapt ettiğine inanılan Taliban karanlığıyla baş başa bırakan ABD başta olmak üzere… 

Kuşkusuz emperyalizmin gücünü hiç abartmamak gerekir. Emperyalizmin genlerinde onu körleştiren kibir vardır ve çoğu örnekte halkların mücadelesi karşısında yenilgiye uğraması, karşısında ölümüne mücadele edenlerin enerjisini hesaplayamamasından kaynaklanmıştır. Vietnam’da, Küba’da… Ancak ABD’nin kendi kurduğu Afgan ordusunun dağılacağını, bir kısmı komşu ülkelere kaçarken bir kısmının da saf değiştireceğini, bunların aylara yayılarak değil birkaç günde yaşanacağını öngöremediği doğru mudur? Diyelim ki, öyle; yani hesaplayamadılar. Ama sonuçta ABD bir kez daha gericiliğin faturasını doğrudan üstlenmeksizin dünyayı gericiliğe teslim etmeyi becermiş olmuyor mu?

Her bir karşıdevrimci hareket kendine özgü yanlar taşıyabilir. Ancak bugün spor salonunda veya başkanlık konutunda abuk sabuk hareketlerine işaret edilen Taliban çetelerinin, Beyaz Saray’ı basan Trumpçılardan, tankın egzozuna tişört tıkamak suretiyle demokrasiyi kurtardığını sanan AKP’liden, cehennem ateşinde yanmaz kefen pazarlayan tarikat şeyhinden uzun boylu farkı var mıdır? Taliban’ı çoktan layık olduğu yerin yedi kat dibine batıran söylemin başka gericileri aklamaya yaradığına dikkat etmek gerek.

Bugün sonuçları itibariyle ABD’nin işine gelen Taliban vakasıyla, örneğin Vietnam’dan emperyalizmi kovan devrimcileri karşılaştırmaksa örneği dünyada az olmayan bir meczupluktur. Perinçek, şeriatçıları özgürlük mücahidi ilan eden bir geçmişten gelir. Başka ülkelerdeki tuhaf troçkist gruplar da ondan daha temiz değiller. Geçin onları. ABD’nin yenilmişliği vardır, ancak emperyalizmi geriletmek emekçi halkların harcıdır. Emperyalizmden kurtuluşu gericilerde, gericilikten kurtuluşu emperyalistlerde aramak, halklar için düzenin çarkları arasında ufalanmak anlamına gelir.

Her neyse, Kemal Okuyan’ın daha önceki gece Halk TV’de anlattıklarının en azından bir bölümü şurada dururken lafı uzatmaya gerek yok:

Peki, ama ya Türkiye’ye akan göçmenleri ne yapacağız? Notlarımızda bu soruya da yer açmak durumundayız. Afganların Türkiye’ye Taliban ajanı olarak gelip gelmediklerini, kadınlarını gerici katliama terk eden alçaklar veya ülke yangın yeri olmuşken kaçan korkaklar oldukları… Bu sorgulamalar karşısında saha temizliğine devam edilmelidir. Elbette şunun üstüne koyarak: https://www.tkp.org.tr/aciklamalar/gocmen-sorunu-emek-sorunudur/ 

Tayyip Erdoğan’ın “dizinin dibinde” gençlik fotoğrafı, Türkiye’nin Suriye’deki kadar olmasa da Afganistan’daki karanlığın sorumluluğunu paylaştığının kanıtıdır. Hal böyleyken Afgan halkının gericiliğe yeterince karşı durmadığını, hatta toptan gerici olduğunu ilan etmek yanlış olmanın dışında ahlaki bir soruna işaret eder. Hele, Fatih Yaşlı’nın sosyal medyada değindiği gibi, bu tezler memleketi terk edip “uygar Batı’ya” kapağı atmak için fırsat kollayanlarca ortaya atılıyorsa…

Bir kere Afgan göçmenlerin tam da geçtiğimiz birkaç hafta Türkiye’ye yığıldıkları doğru değil. Bu göçmenlerle yapılan kimi görüşmeler bazı noktaları henüz tam aydınlatmıyor: Taliban bu insanların gidişini engelleyemedi mi, tersine teşvik mi etti? Her ikisi mümkün. Ama göçün görünürlüğündeki medya marifetini ihmal etmeyelim. Şu an konuyu inceleyenler göçün henüz 2019 düzeyine erişmediğini saptıyorlar. Erişip aşabilir de; ama Afganistan’daki gelişmelerin çarpıcılığından Türkiye’de egemenlerin artan işsizliğe karşı tepkinin göçmenlere yöneltilmesine duydukları ihtiyaç gibi bir dizi faktörün bugünkü köpürtmede yeri olduğunu atlamayalım. 

Bu insanların akşam ülkelerini terk etmeye karar verip sabah kendilerini Türkiye’de bulmadıklarını, yolculuğun haftalar hatta aylar sürebildiğini biliyor muyuz? Göçmenler, daha korunmasız olan kadın ve çocukları yolculuğun yaşamsal risklerinden koruma güdüsüyle hareket ediyor olamazlar mı? Bunu bir ölçüde ne kadar kadın ve çocuğun önümüzdeki süreçte göçe katılacağını görüp anlayabiliriz. 

Türkiye’nin geçiş ülkesi olmaktan çıktığını da eklemek durumundayız. AKP’nin emperyalizmle kirli pazarlıklarının ve sermayenin emek maliyetini düşürme tercihinin bir sonucu olarak Türkiye göçmenler için kalıcı bir durak haline gelmiş bulunuyor. Ama göçmenlerin Türkiye’ye kendilerini zorla dayattıkları büyük yalandır. Yine araştırmacılar Türkiye’de hayvancılık sektöründeki derneklerin verilerine dayanarak 50 bin civarında çobana ihtiyaç olduğunu aktarıyorlar. Türkiye kırları çöker ve nüfus kaybederken boğaz tokluğuna çalışıp eve 100 dolar göndermeye razı Afgan emekçilerini çok isteyen var ülkemizde! Dahası da olacak, geçici tarım işlerinde Kürt emekçileriyle Afgan yoksulları birbirine rakip edildikçe hep sermaye kazanacak. Bu arada, yeri gelmişken Suriyelilere yönelik öfkenin örgütlenmesinin arkasında, Türkiye’ye uyum sağlayan, dayanışma ağları kuran, kalıcılaşan Suriye kökenli emekçilerin hak arayışına girmesinin payı olabileceğini düşündük mü hiç? Uzatmak yerine kolay okunur bir link vereyim; hem Emre Eren Korkmaz’a da teşekkür yerine geçsin:

https://www.indyturk.com/node/400996/d%C3%BCnya/afganistandan-daha-%C3%… 

Adı üzerinde, bu yazdıklarım not… Dağınık notların toparlanmasını sağlıklı sınıf doğrultusu sağlayacaktır. Göçmenleri kimliklere bölüp STK’lara teslim etmeyi solculuk sanırsanız, göçün ana sorumlusu emperyalistler ve sermaye aradan sıyrılıverir. Çare emekçilerin bir bütün oluşturduklarını algılamalarında, birleşip örgütlenmelerindedir.