İzmir Barosu'ndan mültecilerin sorunları hakkında başvuru

İzmir Barosu, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne başvuru yaparak, uluslararası koruma başvuru sahibi ve geçici koruma sahibi mültecilere ilişkin farklı uygulamaların giderilmesini istedi.

Haber Merkezi

İzmir Barosu mültecilerin başta mülteci ve temel insan hakları hukukundan kaynaklanan haklarının sağlanması ve korunması için Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne başvuru yaptı. 

Baro, Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi olarak kayıt altına alınan yabancılardan Uluslararası Koruma başvuruları hakkında olumsuz karar tebliğ edilenlerin, tebliğ aşamasındayken ellerindeki ''Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi'' kimliklerinin alındığı ve bir daha geri verilmediğinin öğrenildiğini duyurdu.

'Mevzuata aykırı'

Baro başvurusunda uygulamanın ilgili mevzuata açık bir şekilde aykırı olduğunu ifade eden Baro, bu durumdaki kişilerin Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi kimliklerinin geri verilmesi veya yeniden düzenlenerek teslim edilmesi gerektiğini belirtti. 

Söz konusu başvuruda mültecilerin aşı, test yaptırma, koruma statüsündeki haklarından yararlanma başta olmak üzere pek çok konuda yaşanan sıkıntıya da yer verildi. İllerdeki yanlış ve farklı uygulamaların sona erdirilmesi, bu durumdaki kişi ve aile üyelerinin mağduriyetlerinin önlenmesi ve kamu sağlığının korunması konularında gerekli adımların atılması istendi.

'Farklı kentlerde farklı uygulamalar yapılıyor'

Baronun Yönetim Kurulu ve baronun Göç ve İltica Komisyonu’ndan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Ayşe Kaymak başvuru sürecini ve mültecilerin sıkıntılarını soL'a anlattı:

Neden bu başvurular yapılma ihtiyacı hissedildi?

Öncelikle belirtmek isterim ki, İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu, Suriye’de başlayan savaşın akabinde başlayan kitlesel göç dalgaları nedeniyle dünyada en yüksek mülteci sayısına ulaşan ülkemizde, mültecilerin yaşadığı pek çok sorun ve hak ihlalleri ile ilgili uzun yıllardır insan hakları ve mülteci haklarını temel alarak çalışmalar yapıyor. Bu alanda insan hakları ihlallerini gündemleştirip, hukuka aykırı uygulamalara karşı başvurular yapıyor, çözümler üretmeye çalışıyor. Dolayısıyla UK Başvuru Sahibi mültecilerin ve Geçici Koruma (GK) statüsündeki Suriyeli mültecilerin yaşadığı sorunlarla ilgili komisyonda çalışan meslektaşlarımıza ve bizzat baromuza yapılan başvurular sonucunda öğrendiğimiz bu hukuka aykırı uygulamalar sonucunda UK başvuru sahipleri ve GK statüsündeki mültecilerin yaşadıkları sorunlara duyarsız kalmamız mümkün değildi.  

İlk olarak Baromuza ve özellikle Göç ve İltica Komisyonumuza gelen bilgiler ile Göç İdaresi İl Müdürlüklerine Uluslararası Koruma (UK) Başvuru Sahibi olarak kayıt altına alınan yabancılardan UK başvuruları hakkında olumsuz karar tebliğ edilenlere tebliğ aşamasında ellerindeki 'UK Başvuru Sahibi' kimliklerinin alındığı ve bir daha geri verilmediğini öğrendik. Bu karara karşı idari yargıda iptal davası açan kişiler talep etmelerine rağmen UK Başvuru Sahibi kimliklerini yeniden alamadıklarını, ancak bu kapsamda avukatlar tarafından bazı illerde yapılan başvurularda bazı kişilerin kimliklerinin iade edildiği ancak çoğu kişi için iade işlemi yapılmadığı, uygulamada tek ve aynı uygulama olmadığı, İl Müdürlüklerine ve İl Müdürlüklerinde talebe cevap veren memura göre farklı uygulamalar olabildiği görüldü. 

Avukat Ayşe Kaymak

'Uzak illere yönlendiriliyorlar'

Yine baromuza kayıtlı Göç ve İltica Komisyonu üyesi avukatlar ve adli yardım sisteminde görevli avukatların Baro Başkanlığımıza ilettikleri hukuka aykırı bir diğer uygulama ise içinde İzmir’in de bulunduğu bazı şehirlerde GK kapsamında ikamet etmekteyken hakkında sınır dışı kararı alınan kişilerin aynı zamanda GK kayıtlarının da iptal edilmesi. Ancak bu iptal işlemine dair kişi dosyasına bir çıktı alınmıyor, bu iptal işlemi mahkemeler ve avukatların incelediği ve vekaletnameleri ile fotokopi aldıkları dosyada bulunmuyor. Anlaşıldığı kadarıyla bu iptal işlemi sadece göç net veri sistemi üzerinde görülüyor. 

Sınırdışı kararına karşı açılan dava sonucunda kararın iptal edilmesi halinde kişiler yeniden GK kapsamına alınmak amacıyla başvurduklarında, -yakın zamanda başladığı tahmin edilen bir uygulama ile- eskiden bu yana aynı illerde kayıtlı olmalarına, aile üyelerinin aynı ilde bulunmasına rağmen yeniden GK kapsamına alınması taleplerinin değerlendirilmesi için -daha önce hiç bir irtibat ve ilişkisinin olmadığı- farklı ve çok uzak illere yönlendiriliyor. Üstelik bu sırada kişilerin koruma kayıtları başlatılmıyor ve bir kimlik de verilmiyor. Kişilerin bu illerde taleplerinin ne kadar sürede sonuçlanacağını bilmeden ve o şehirden ayrılmadan, imza yükümlülüğü altında kalmaları emrediliyor. Bu süre zarfında da diğer aile üyeleri önceki illerde kalmaya devam etme mecburiyeti altındalar. 

'Mültecilere hakları verilmiyor'

Her iki hukuka aykırı uygulama sonucunda mültecilerin başta eğitim, sağlık, özel yaşama saygı, aile birliğinin korunması gibi temel insan haklarının ihlal edildiği çok açık olmakla birlikte, yine taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca mültecilere, mülteci olmalarından kaynaklı tanınması gereken hakları dahi verilmeyerek bu uygulamalarla adeta gönüllü geri dönüşe zorlama yöntemi izlendiğinden bu uygulamaların derhal sona ermesi için başvuru yapmak gereği duyduk. 

'Avukata ve hukuki başvuru haklarına erişim hakları yok'

Uygulamalar aslında avukata bir şekilde ulaşabilen ve dava açabilen az sayıdaki mültecinin de mağdur olmasına sebep oluyor gibi anlaşılıyor. Bu uygulamaların amacını siz nasıl yorumluyorsunuz?

Başta 6458 sayılı YUKK ve ilgili mevzuata ve hukuka açık bir şekilde aykırı olan bu uygulamalar ne yazık ki sizin de belirttiğiniz gibi avukata erişebilen ve bunun sonucunda dava açma olanağına sahip çok az sayıdaki mülteci açısından gündemleştirilebiliyor, hukuki başvuru ve mücadele konusu olabiliyor. Oysa ki avukata ve hukuki başvuru haklarına erişim hakkı olmayan çok daha fazla mültecinin aynı uygulamalar sonucunda mağdur olduğunu, bir çeşit ‘gönüllü geri dönüş’ü seçmek zorunda bırakıldığını duyuyoruz. Bu uygulamaların amacının mültecilerin sahip olduğu en temel insan haklarının dahi elinden alınarak, sonucunda ülkemizde yaşayamaz duruma gelmeleri ve kendi istekleri ile ayrılmaya, gönüllü geri dönüşe zorlama amaç ve niyeti taşıdığı çok açık. 

'Aşı, Covid-19 testi de yaptıramıyorlar'

Başvurumuzda da belirttiğimiz gibi; Uluslararası Koruma (UK) Başvuru Sahibi olarak kayıt altına alınan yabancılardan UK başvuruları hakkında olumsuz karar tebliğ edilenlere tebliğ aşamasında ellerindeki 'UK Başvuru Sahibi' kimliklerinin alınması pek çok temel insan hakkının da elinden alınması sonucu doğuruyor. Bu kapsamdaki kişiler şehir içindeki yaşamlarında kimliksiz olarak mağdur oluyor. Örneğin; bu durumdaki kişiler herhangi bir kolluk kimlik kontrolünde kimlik gösteremiyor ve bu durum çoğu zaman karakola götürülmelerine ve durumları anlaşılana kadar zaman geçirmelerine neden oluyor. Ayrıca HES kodu, Covid-19 hastalığına karşı aşı olma ve PCR testi konularında kimlikleri olmadığı için sorun yaşıyorlar, bunları yaptıramıyorlar. 

'Hastalanınca tedavi olamıyorlar'

Aşı olamadıkları ve PCR testi yaptıramadıkları için toplu ulaşım vasıtalarını kullanamaz ve bazı hizmetleri alamaz hale gelmiş durumdalar. Hastalandıklarında yasal tıbbi tedavi görecek bir imkanları kalmadı. Bu haliyle bu kişilerin durumu kendi sağlıklarını tehdit ettiği gibi aynı zamanda kamu sağlığını da tehdit ediyorlar. Ayrıca YUKK madde 89'da düzenlenen yardım ve hizmetlere erişimleri bir bütün olarak engellenmiş durumda (oysa bu madde 'Başvuru Sahibi' hukuki statüsünü muhafaza eden herkes için önemli ve değerli). Kira kontratı, elektrik, su, doğalgaz, GSM abonelik sözleşmeleri ve her türlü resmi işlem için, bankada hesap açabilmek ve öncede açılan hesabını kullanabilmek için kimliğe ihtiyaçları var. 

'Çocuklar okula gidemiyor'

Yine çocuklarının zorunlu eğitime devam edebilmeleri için UK Başvuru Sahibi kimliklerinin kaydının aktif olması gerekiyor. Birçok ailenin çocuğunun sırf bu nedenle okula artık devam edemez hale geldikleri, bu öğretim yılı başında yeni okula başlayacaklar için okula kabul ve kayıtlarının yapılmadığını da öğrendik. 

Hukuka aykırı bu uygulamalar sonucunda mültecilerin en temel insan haklarının dahi elinden alındığını ve haklarından kesinleşmiş bir son karar olmamasına rağmen ülkemizde yaşayamayacak bir noktaya geldiklerini görmekteyiz malesef. 

'Sınırdışı kararının da uygulanmadığı anlaşıldı'

Suriyeli mülteciler hakkında sınır dışı işlemi uygulanmadığı yönünde bazı açıklamalar yapılıyordu. Başvurunuzdan anladığımız kadarıyla bu söylem pek doğruyu yansıtmıyor öyle mi? 

Baromuza Göç ve iltica Komisyonu’nda çalışan avukatlar aracılığıyla Suriyeliler hakkında sınırdışı kararı alındığı ama uygulanmadığı, ancak bu kişiler hakkında idari gözetim kararları alındığı, bu şekilde hukuka aykırı uygulamalara maruz kalmaları sebebiyle gönüllü geri dönüşe zorlandıklarına ilişkin bilgilendirmeler ve başvurular yapılıyordu. Son olarak Geçici Koruma (GK) kapsamında ikamet etmekteyken hakkında sınır dışı kararı alınan kişilerin aynı zamanda GK kayıtları da iptal edildiği ve bu iptal işleminin sadece göç net veri sistemi üzerinde görüldüğü anlaşıldı. Ne yazık ki bu durum Suriyeli GK kapsamındaki kişilerin ve aile üyelerinin birçok hak ihlali ve mağduriyet yaşamasına neden olduğu gibi hukuka da aykırı. Birçok yetişkin kişi, eş ve çocuklarını şimdiye kadar yaşadıkları ikamet ilinde bırakıp bu illerden kendilerine tanınan çok kısa sürede ayrılmaya zorlanıyorlar. Bu durum özel yaşama ve Anayasaca korunan aile yaşamına saygı hakkı kapsamında korunan ailenin birliği ilkesine aykırı olduğu gibi bakıma muhtaç aile bireyleri ve çocukların fakirleşmesine ve bakıma ulaşamamasına neden oluyor. 

Bu durum zamanla çocuk haklarının, eğitim hakkının ve birçok hakkın da ihlaline neden oluyor. Başka bir ile gitmeyi göze alsalar dahi bu ile yönlendirilen kişiler kimlik dahi verilmediğinden GK kapsamı dışında kalmaya devam eden kişiler olarak; aşı olma, PCR testi yaptırma, HES kodu alarak seyahat etme hakkı, sağlığa erişim hakkı, eğitim hakkı gibi haklardan mahrum kalıyorlar. Zaten aşı olamadıkları ve PCR testi yaptıramadıkları için İçişleri Bakanlığı'nın 6 Eylül 2021'de yürürlüğe giren genelgesi doğrultusunda toplu ulaşım araçlarına binemiyorlar. Bir kolluk kimlik kontrolünde gösterecek bir kimlikleri olmaması sebebiyle içinde bulundukları durumu anlatmak ve yeniden haklarında işlem yapılmaması için mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Tüm bu hukuka aykırı uygulamalar ile temel insan haklarının yok sayılması bir yana neredeyse günlük yaşamı devam ettirecek imkan ve olanakları dahi elinden alınan mültecilerin bir kısmı ‘gönüllü geri dönüş’ü seçmek zorunda bırakılıyorlar.

'Çözüm sağlanamazsa uluslararası yollara da başvuracağız'

Son dönemde UK başvurusu yapanların yıllardır yapılmayan mülakatlarının yapılmaya başlandığı söyleniyor. Birçok kişi hakkında mülteci olup olmadıklarına dair kararlar verilecek. Bu durumda başvurunuzda açıklanan sorunla çok sayıda mülteci yüzleşek gibi görünüyor. Başvurunuza olumlu cevap verilmezse ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bu uygulamalar ne yazık ki Türkiye’nin mültecilere yönelik politikasının veya politikasızlığının bir sonucu. Mültecilerin hiçbir sorununa bugüne kadar çözüm üretemeyen siyasi iktidar bu uygulamalarla, eziyete dönüşen idari gözetim kararlarıyla ve mültecilere yönelik son dönemde artan nefret söylemi ve ayrımcılık içeren dil ile birlikte başlayan saldırılar neticesinde adeta mültecilere ‘gönüllü geri dönüş’ dışında seçenek bırakmıyor. Hukuka aykırı bu uygulamalara karşı İzmir Barosu olarak mültecilerin başta mülteci hukukundan ve temel insan hakları hukukundan kaynaklanan haklarının sağlanması ve korunması için çalışmalar yapmaya elbette devam edeceğiz. 

Son olarak hukuka aykırı bu uygulamalarla ilgili Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne yaptığımız başvuruda illerdeki yanlış ve farklı uygulamaların sona erdirilmesi, bu durumdaki kişi ve aile üyelerinin anılan değişik alanlardaki mağduriyetlerinin önlenmesi ve kamu sağlığının korunması konularında gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınması için konunun takipçisi olacağımızı belirtmiştik. Nitekim tüm bu hususlarda bir sonuç alınmaması durumunda gerekli ulusal ve uluslararası yasal yollara başvururak hukuka aykırı bu uygulamaların son bulması için ne gerekiyorsa yapacağımızı da söylemek isterim.