Suriye Savaşı ve Batı Medyası

ABD'de yaşayan Lübnan asıllı akademisyen Esad ebu Halil, Seymour Hersh'ün makalesi sonrasında "Öfkeli Arap" isimli blogunda Batı basınının Suriye'de yaşananlara ilişkin tavrını ele aldı.

Çeviri: Reşat Bilici
Aşağıda, bir meslektaşımın Seymour Hersh’ün Suriye üzerine yazdığı son makalesiyle ilgili eleştirisine karşı, akademik bir e-mail grubunda yazdığım uzun cevabımdan kesitler bulunmaktadır:

Şunu belirtmek isterim: Genel olarak ABD ve Batı medyası, aslında Suriye ile ilgili tek bir bakış açısına göre yayım yapmaktadırlar. Son üç yıl içinde, ABD basınında Suriye “devrimi” önermesini sorgulayan tek bir yazı bile anımsamıyorum ki bu devrim terimi, artık trajikomik bir hal almıştır. Tek bir yazı da değil. Elbette, Suriye’ye dair en az üç tip bakış açısı varken yalnızca biri kabul gördüğü için, Suriye rejiminin görüşlerini temsil eden yazıların yayımlanmasından bahsetmiyorum. Dahası, Suriye rejimine ve Suriyeli silahlı muhalefete ve onun dışarıdaki temsilcilerine karşı görüşler bile kabul görmemektedir. Seymour Hersh, ABD dış politikasıyla çelişen yazılar kaleme alana dek, ABD’nin en meşhur ve en saygın araştırmacı gazetecilerinden biriydi. Ancak sonrasında Hersh, “komplo teorisyeni” olarak yok sayılmaya başladı. Bununla birlikte, askeri teknik uzman olmadığım ve Hersh’ün yazısı Suriye “devrimi”ni destekleyen yazılar gibi isimsiz kaynaklara dayandığı için, söz konusu makalede yer alan şeylerin doğru olup olmadığına karar verecek durumda değilim. Ancak kesinlikle söyleyebilirim ki, Hersh’e göre çok daha cafcaflı bir gazetecilik sicili olan Washington Post’tan David Ignatius, Hersh’ten daha fazla isimsiz kaynak kullanmaktadır. Ignatius, Suudi rejimi tarafından yerine yeni birinin getirildiği güne kadar General Salim İdris’i, Suriye’nin kurtarıcısı olarak yere göğe sığdıramıyordu.

Şimdi ise Hersh’ün makalesini “utanç verici komplo teorisi” olarak tanımlıyor (burada ne bu makaleden bahsedeceğim ne de ayrıntılarına gireceğim). Artık bu, polemik diline girmektedir ve “utanç verici komplo teorisi” derken neyi kast ettiğini bilmiyorum. Tüm komplo teorileri utanç vericidir mi demek istiyor, yoksa yalnızca Suriye “devrimi” hikâyesiyle çelişen komplo teorileri mi? Ve utanç verici ne demektir? Bu sözcük, dinsel ahlaktan veya antik toplumların ahlakından türemiştir. Ancak bunu bir kenara bırakırsak, “komplo teorisi” olarak tarif ettiği şey için ağıt yakıyorsa, tamamen yanlış bir durumdadır. Bir insan nasıl olur da, bölgenin modern tarihini incelemiş ve Batının Ortadoğu politikalarına ilişkin açık belgeleri okumuş bir Ortadoğu uzmanı olarak komplo teorilerini reddeder, anlayamıyorum. ABD, 1953’te İran’da Musaddık’a karşı sahte bir devrim “uydururken” Siyonistler, nakit ödemeler yoluyla Ortadoğu monarşilerini kontrol ederken ABD, işgali ve savaşı gerekçelendirmek için Irak’ta kitle imha silahları olduğuna dair sahte belgeler saçarken ve 1916 yılında Ortadoğu’nun siyasi haritası gizli bir anlaşmayla şekillendirilirken, Ortadoğu analizlerinde komplo teorilerine yer vermemek saçma ve mantıksız olacaktır. Bir insan, kanıtları dikkatli bir şekilde olay bazında kantara vurmadığı takdirde, komplo teorilerini göz ardı etmemek daha mantıklı olacaktır.

Suriye ile ilgili gerçeklere gelirsek Türk ordusunu Suriye’ye karşı harekete geçirmeyi gerekçelendirmek için Suriye tarafından gelecek sahte bir saldırının önerildiği üst düzey Türk yetkilileri arasında geçen bir toplantıya ait sızdırılan tape, doğruluğu teyit edilmiş olsa bile hiç sorgulanmadı. Öyleyse, bu veya diğer komplo teorileriyle ilgili utan verici olan şey nedir? Batılı hükümetlerin, askeri eylemliliklerini meşrulaştırmak için yalan söylemesi, düzenbazlık ve sahtekârlık yapması mıdır? Bu sözcüğü kullanırken, ABD ve Suudi ittifakının demokrasi çağrısı yapması ve gerekçe olarak demokrasi aşığı kesilmeleri utanç verici değil midir?

Hersh’ün yazısında geçenlerin doğru olup olmadığını bilmiyorum ve sadece birkaç kez karşılaştığım bu adamın Suriyeli bir Baasçı veya Şebbiha olduğunu düşünmüyorum. Ancak Suriye hakkında tek tip bir bakış açısının dayatılmaya çalışılmasına karşı çıkılmalıdır. Batılı Siyonistler, Batıda Arap-İsrail çatışmasıyla ilgili türdeş bir propaganda hikâyesini benimsetme konusunda başarılı oldular Suriye karşıtı ABD-Suudi Arabistan-Türkiye-İsrail-Katar ittifakının sözcüleri de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar: Medyada ve hatta akademide Suriye savaşı hakkında tek tip bir hikâye dayatmak. Bu, özellikle de Suriye “devrimi”ni -insanlar hala bu sözcüğe başvururken utanmıyorlarsa- destekleyenlerin iddialarının her geçen gün bir kez daha çürütüldüğü gerçeğiyle uyuşmamaktadır.

ABD-Suudi Arabistan ittifakının bakış açısına göre Suriye savaşı hakkında bu kadar propaganda yapılırken, neden biri de çıkıp ABD hükümetinin propaganda tezlerine uymayan tek bir makaleye bile tahammül etmez ki? Buna dair öngörüleri nelerdir? Batı basınında Suriye hakkında çıkan tüm yazıların Batı-Suudi Arabistan ittifakının önermelerine sadık kalınması ve bu konuda bir sapma olursa, “utanç verici komplo teorisi” diye reddedilmesi gerektiği mi düşünülmektedir?

Komplo teorisi hakkında konuşacak olursak silahlı muhalifler, komplo teorilerini desteklemiyorlar mı? Silahlı muhalefet ve onun dışarıdaki örgütleri, son iki yıldır şu bilgi kırıntılarını ortaya atıyorlar: Rusya, Suriye rejimini destekliyor, çünkü İran rejimi Putin ve Lavrov’a rüşvet verdi Beşar Esad, İsrail’le gizli bir anlaşma yaptı,o sayede iktidarda duruyor Siyonist lobi, ABD’nin ülkeyi “kurtarmak” için Suriye’yi işgal etmesine engel oluyor Hizbullah, Suriye’de on binlerce savaşçısını yitirdi, fakat isimlerini gizli tutuyor Suriye’de on binlerce Devrim Muhafızı savaşıyor… Silahlı gruplar, son üç yıldır neredeyse her hafta kimyasal silah saldırılarına, hatta rejimin nükleer silahlara sahip olduğuna yönelik iddialar ortaya atıyor. Evet, Suriye rejiminin tarihinde yalanlar olmuştur, ancak silahlı gruplar ve dışarıdaki Suriyeli muhalifler uydurma, dalavere çevirme ve düzenbazlık sanatında Suriye rejimine kıyasla hiç de geride kalır yanları olmadığını kanıtlamışlardır.

Ancak Hersh’ün makalesiyle ilgili bir şikâyet daha var: Yazının “değerli kanıtlara dayanmadığından” yakınıyor. Şimdi, Beyrut’taki Batılı gazetecilerin, çoğunu Özgür Suriye Ordusu’nun basın açıklamalarına dayandırdıkları haberlerin hepsi “değerli kanıtlara” mı dayanmaktadır?

Hükümet, Amerikan medyasını kolaylıkla sindirmektedir: Özellikle ABD’de yaşayan ve Ortadoğu ve dış politika üzerine yazanların çok azı Ortadoğu çalışmaları üzerine eğitim görmüşlerdir. Bu kişiler, genellikle bağımsız görüş bildirme temelinden yoksundurlar. Ancak içinde bulunduğumuz bu akademik ortamda hatırlatmak isterim ki, insanlar ne istiyorlarsa onu okuyup kendi çıkarsamalarını kendileri yapabilmelidirler. Burada ABD-Suudi Arabistan-Katar propagandasını yansıtmayan bir makale yayımlandı diye neden kaygı duyasınız ki?