AKP’nin çıraklık yılları!

Rıfat Okçabol'un “AKP'nin çıraklık yılları!” başlıklı köşe yazısı 4 Aralık 2012 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

AKP iktidarı birkaç gün önce 10 yılını tamamladı. AKP lideri, Haziran 2011 seçimleri sonrasını ustalık dönemi olarak sunduğuna göre, öncesi, yaklaşık 8,5 yıllık bir süre de, çıraklık dönemi oluyor.

AKP’nin ilk 8,5 yılı, piyasacı ve gerici girişimlerle öne çıkıyor. AKP, 2003 başlarında işe acil eylem planını açıklamakla başlıyor. Bu planda yer alan 32 hedeften biri, “kamu yöneticilerinin atanmasında liyakatin esas alınması” oluyor. AKP, eğitim bakanlığı bürokratlarıyla il ve ilçe müdürlerinin hemen hepsini bir anda değiştirip kendi adamlarını getiriyor. Diğer alan öğretmenlerindense daha çok din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni atayıp genelde onları yönetici yapıyor. Atamalarda liyakat yerine sadakate önem verirken, tüm bakanlıklar yanında DPT, TRT, TÜBİTAK gibi yarı özerk devlet kurumlarında da kadrolaşıyor. 2007 sonlarında Gül cumhurbaşkanı olunca, kısa sürede YÖK, türbana evet diyen ya da AKP’ye yakın olan kişilerle dolduruluyor ve rektörler de bu tür kişiler arasından atanıyor. Muhafazakarlık, imam hatiplilik, ilahiyatçılık ve AKP’lilik “liyakat” ölçüsü oluyor!

Bu planda, “yeni üniversitelerin kurulması objektif kritere bağlanacaktır” deniyor. Birkaç yıl içinde her yere, doğru dürüst liseyi bile kaldıramayacak yerlere, 1-2 bina ve kişiyle üniversite açılıyor!

Plandaki “okul yönetimleri demokratik hale getirilecek” hedefi, yöneticilerin AKP’li kişilerden oluşturulmasıyla kolaylıkla gerçekleşmiş oluyor!

Plandaki “eğitimin önündeki engeller kaldırılacak” hedefi bağlamında, liseye girişteki tek sınav yerine 6, 7 ve 8’inci sınıflarda yapılacak SBS sınavı getiriliyor. Bu sınavlara İngilizce ve din bilgisi soruları ekleniyor. Üniversiteye girişte yapılan tek oturumlu sınav kaldırılıp 5 oturumlu iki ayrı sınav getiriliyor. Okula kayıt için istenen bağış ile okuldaki harcamaların miktarı artırılıyor. Böylece yoksul (çoğunluk) için eğitimin önünde engel falan kalmıyor!

AKP, acil planda, “özel sektörün eğitim alanında yatırım yapması desteklenecek” deyip elinden geleni yapıyor. AB yararına bir süreç olan Bologna Sürecini benimseyip üniversiteyi piyasalaştırmanın yollarını arıyor. İlköğretim kitaplarını öğrenciye bedava dağıtırken bu kitapları bakanlıkta bir birime bastırmak yerine, 3-4 birime özelde bastırıyor. Öğretmenlere yeterli maaş vermeyerek, kontenjanları çoğaltıp gereğinden fazla öğretmen mezun ederek, onları istihdam etmeyerek ve kadrolu öğretmene özel okulda ücretli ders hakkı vererek özel okula destek çıkıyor. Özel, daha ucuza öğretmen istihdam etsin diye fen-edebiyat-ilahiyat öğrencilerine öğretmenlik sertifikası vermeye kalkıyor Danıştay izin vermiyor. On bin yoksul öğrenciyi sınavla seçip özel (genelde cemaatçi) okulda okutmak istiyor. Danıştay izin vermiyor.

AKP uygulamalarıyla piyasacılığı öne çıkarırken gericileşmeyi de ihmal etmiyor. Okullarda Kutlu Doğum Haftası kutlamaları başlatıyor. Kuran’ı ezbere okuyanlara ödüller veriyor, umreye gönderiyor. Dini kitaplar ve Adnan Hoca’nın evrim karşıtı kitaplarını öğrencilere bedava dağıtıyor. Kaçak Kuran kursu açanlara ceza indirimi getiriyor. AB’nin dayattığı ilköğretim ders izlencesini, “Bize özgü model” diye sunuyor!

Bu yeni programla “girişimci” olarak yetiştirilecek öğrencinin, hazırladıkları sorularla ve özel sektöre hazırlatıp bastırdıkları ders kitaplarıyla gericileştirilmesine çalışılıyor. Ders kitaplarındaki bu yöndek bazı değişimlere Danıştay izin vermiyor. Bakanlık “Kuran kurslarını denetlemeyeceğim” diyor Danıştay izin vermiyor. Gericileşme, Anayasa mahkemesinin AKP’yi, “laiklik karşıtı hareketlerin odağı” olmakla suçlayıp para cezasına çarptırılmasına kadar varıyor. Ortalık durulunca, imam hatiplerin önünü açmak için katsayıyla oynuyorlar, Danıştay izin vermiyor. Türbanı serbest bırakmak için, Anayasa’yı değiştirince Anayasa Mahkemesi YÖK genelgeler yayımlayınca da Danıştay izin vermiyor.

Ne yapsın AKP, mecburen ileri demokrasiye (!) geçiyor. “Yetmez ama evet” diyenlerin desteğiyle Anayasa’yı değiştirip, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay dahil yargıda da kadrolaşıyor: “Anayasa Mahkemesi ya da Danıştay izin vermiyor” sıkıntısından kurtuluyor!

Bu durumda AKP’nin ilk 8,5 yılına, “acemilik dönemi” demek kolay olmuyor.