Tehlikedeki diller

Özgür Keşaplı Didrickson bir süredir soL’daki köşesinde Alaska’daki yerli dillerin içinde bulunduğu durumu anlatıyor. Geçen cumartesi de yazısında 20 Alaska yerli dilinin eyaletin resmi dili olarak kabulünü öneren yasanın Alaska Senatosu’ndan geçiş öyküsünü paylaştı. Senato, 18’i neredeyse artık yok olmak üzere olan 20 Alaska yerli dilini geç de olsa tanımış. Dünyada konuşulan dil çeşitliliğini koruma adına bu tür adımlar önem taşıyor.

1951’den bu yana pek çok dilbilimcinin katkıda bulunduğu “Ethnologue: Languages of the World” adlı araştırma projesinin (www.ethnologue.com) verilerine göre, dünya üzerinde 7.106 dil konuşulduğu tahmin ediliyor. Ethnologue’daki verilere göre, bunların 2.146’sı Afrika’da, 1.060’ı Amerika’da, 2.303’ü Asya’da, 1.312’si Büyük Okyanus’ta ve 285’i Avrupa’da konuşuluyor. Ethnologue verilerini tek tek incelemek yerine, basit bir hesap yaptığımızda bile “tek dil, tek devlet” mottosunun anlamsızlığı ortaya çıkıyor: Dünya üzerinde hemen hemen 200 devlet bulunduğuna göre, her ülkeye aşağı yukarı 35 dil düşüyor demektir. Elbette dillerin ülkelere göre dağılımı homojen değil. Ancak yine de tek bir dilin konuşulduğu ülke yok denecek kadar az. Yine Ethnologue’daki verilere bakalım. Buna göre, sadece beş ülkede tek dil konuşuluyor. 86 ülkede 10 ya da altında dil konuşulduğunu görüyoruz. 22 ülkede ise 100 ve üzerinde dil konuşuluyor. Dolayısıyla çokdillilik aslında hiçbir ülkeye yabancı olmayan bir kavram. Kısacası, tek dil dayatması, var olan gerçeklikle hiçbir şekilde örtüşmüyor.

Ülkemizde de durum farklı değil. Anadolu’nun eski dönemlerden bu yana, çokdilli yerleşim bölgesi olma özelliğini hep koruduğunu görüyoruz. Söz gelimi, daha İÖ 2000’lerde Hititçe dışında Anadolu’da Luvice, Palaca, Hurice gibi yazıya geçmiş dillerin konuşulduğu gözleniyor. Bu dönemde yazıya geçmemiş dillerin de var olduğunu düşünürsek Anadolu’da aynı dönemde pek çok dilin konuşulduğunu varsayabiliriz. Hititlerin çokdilli bir toplum olduklarına ilişkin bilgiler, Hititlere ait pek çok ikidilli tablet ve mührün varlığına dayanıyor. Bu tür bulgular, yönetimin bu dilleri tanıdığının da bir göstergesi. Sadece Hititlerde değil, Anadolu’da sonraki dönemlerde de çokdilliliğin varlığı açıkça görülüyor.

Günümüzde de Anadolu’nun çokdilli özelliğini koruduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye’de kaç dilin konuşulduğu ve konuşucu sayısı konusunda bir takım belirsizlikler bulunsa da bu topraklarda 30-35 dil konuşulduğunu söyleyebiliriz. Ethnologue verilerine göre, 35’i “yerli dil”, 10’u da “göçmen dili” olmak üzere 45 dil konuşuluyor Türkiye’de.

Peki bu çeşitlilik karşısında, “tek dil, tek devlet” dayatması gelecekte bu dillerle ilgili nasıl bir sonuç doğurur? Bugün bu dillerin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi gözlemlersek geleceğe ilişkin bazı tahminlerde bulunmak zor olmaz. UNESCO’nun Tehlike Altındaki Dünya Dilleri Atlası’na göre Türkiye’de konuşulan Kapadokya Yunancası, Mlahso, Ubıhça bugün yok olmuş durumda. UNESCO, Hertevince’yi “son derece tehlikede”, Gagavuzca, Ladino, Turoyo ise “ciddi anlamda tehlikede” olarak rapor etmiş durumda. Abazaca, Hemşince, Lazca, Karadeniz Rumcası, Romanca, Süryanice, Batı Ermenicesi tehlikede olan diller sınıfında yer alıyor. Abhazca, Adigece, Kabardınca, Zazaca ise tehlike sınırında. Yani Türkiye’de konuşulan dillerin neredeyse yarısı tehlikede.

***

Tehlikedeki dillerden söz edince, Dilbilim Derneği ile Boğaziçi Üniversitesi Dilbilim Bölümü’nün önümüzdeki yıl düzenleyecekleri “Linguistic Approaches to Endangered Languages: Theory and Description” adlı uluslararası çalıştayı da şimdiden duyuralım. Bu çalıştayda Avrasya’da konuşulan tehlike altındaki diller incelenecek.