AKP ve marka şehirler

KENTİN SESİ – BURSA yazıları

Hatırlar mısınız, doksanlı yıllardaki “Anadolu Kaplanları”nı? Konya, Kayseri, Denizli ve Gaziantep... Bu tanımla “markalaşan” ilk şehirlerdi. İslami holdingler, tarikatlar, taşeronlaşma, çocuk emeğinin vahşice sömürüsü vs...

Sonrasında Antalya... “Güneş – deniz – ucuzluk” sloganı ve turizmde “marka şehir” olma iddiasıyla yola çıkılarak güzelim kentin ve doğanın talanı... Ve güya “turizm seferberliği”...

Tekstil İnşaat ve Turizm tekellerinin (Yalçın Küçük'ün deyimiyle TİT) sınır tanımayan sömürüsü ve kentlerin ve doğanın vahşice tahribatı.

Sonrası... Krizlerle birlikte, fabrikalarını bir gecede boşaltıp Mısır'a götüren tekstil patronları, ortada kalan ve çoğunlukla tarımdan kopan tekstil işçileri, üç sektörde de yok denecek ücrete çalıştırılan Kürt yoksulları, bu dönemde “ilk birikim”lerini sağlamış ve başka sektörlere adım atan Boydak, Konukoğlu gibi şimdinin büyük sermayedarların ortaya çıkışı, tamamen AB'nin güdümüne girmiş turizm sektörü...

Elde kalan bu! Başka? Bu sektörlerde yiten ve biten yoksul hayatlar değişen, yozlaşan ve yoksullaşan kentler, katledilen doğa.

Bunların hesabını sorduk mu?

Peki ya bu dönemde basında ne okuduk? Bu sömürünün üstüne oturmuş patronların başarı hikayelerini!.. Ülkemizin bu sektörlerde dünyada söz sahibi olduğunu!.. Vs... Vs... Vs...

***

Gelelim ikibinli yıllara...

AKP iktidarının gözde kurumlarından Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar, "Yeni dünya düzeninde devletler kadar şehirler de öne çıkıyor. Bir şehrin marka olması açısından neler cazipse onları çok iyi tanıtmamız lazım" diyor.

Bir süre önce, kamuoyuna yansıyan ve tartışmalara neden olan “İstanbul Çevre Düzeni Planı”nda da özetle şöyle deniyordu: “İstanbul’un sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesi için, çok merkezlilik ilkesine dayalı sıçramalı büyüme politikası benimsenmeli ve hem kent hem de bölge (Marmara) düzeyinde uygulanacak mekansal stratejiler bu yönde geliştirilmelidir.”

Bu iki alıntı, İstanbul – İzmir Otoyolu projesi birlikte değerlendirilirse, Bursa'da şimdilerde yine ve başka bir şekilde tartışılmaya başlanan “marka şehir” konusunda AKP iktidarının nasıl bir yol haritası izlediğine dair ipuçları görülmektedir.

Çok açıkça belirtmek gerekir ki Bursa, İstanbul-İzmir güzergahının konaklama ve ulaşım noktası olmanın dışında, çok büyük bir rant mekanı olacaktır. Otoyolları üzerinde planlanan oteller, hava ve karayollarıyla turizm merkezlerine hızlı ulaşım nedeniyle kent bu oluşumun dışında kalacaktır. İsteyen bu konuda Antalya ve Türkiye'deki karayolları ağının en önemli noktalarından biri olan Afyon'u yakından inceleyebilir. Turizm ve konaklama, her iki kentin merkezinde değil, çevresinde oluşmuş rant bilinçli bir şekilde planlanmıştır. Amaç rant ise, başka çaresi yoktur! (Bu konuyu Bursa'da merak edecek olan varsa, ortada hiçbir şey yokken Afyon'a beş kilometre uzaklıkta Ankara – Antalya kavşağında büyük bir alışveriş merkezi diken “vizyon sahibi” Özdilek'in patronuna sorsunlar, “kimden aldın tüyoyu” diye...)

Petrol gelirlerinden elde ettiği vergileri teminat göstererek gayrimenkulde büyük bir rant merkezi haline gelmeyi düşünen ve krizde çöken Dubai'deki fuardan vizyonlar edinmeyi düşünebilen Bursa Valisi Şahabettin Harput'un körfez ülkelerinden turizm için sürekli bir kaynak beklemesi ham bir hayaldir. Körfezden Türkiye'ye gelen para, Londra – New York merkezli finans hattından arta kalan paradır. Geçicidir ama görüldüğü gibi AKP'li kadroların ağzını nasıl da sulandırmaktadır.

***

AKP'li patronların iki sektörde (sağlık ve inşaat) ciddi birikim edindikleri göz önüne alınırsa, Bursa'nın bu alanlarda “marka” olmak istemesi tabii ki beklenir ancak bunun büyük bir vizyonun parçası değil, yağma olduğu içindir. Bursa'nın duyarlı kamuoyunun ciddi araştırması yapması gerekir. Örnekleri vardır ama hamasi söylemlerin altında ezilmektedir.

Vali Harput ve Büyükşehir Belediye Başkanı Altepe'nin dediği gibi, Bursa “sanayiye doymamış” bu nedenle sermaye sınıfının daha da doyması için Bursa'da yeni rant alanları açılmaktadır.

AKP'ye yakınlığı bilinen hastane ve büyük inşaat patronları, Bursa'nın üzerine çökmektedir.

Termal turizmi konusunda da büyük bir yalan ve vurgun vardır. 2009 yılının Nisan ve Eylül ayları arasında yapılan ve büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan termal su sondaj çalışmalarında yaklaşık 3 milyon TL.lik maddi kayıp ve istismarlar konusunda Vali Harput hala daha hesap vermemiştir.

Gelelim kültür turizmine... Bu ülkede Efes, Demre gibi merkezler yıllardır “kültür turizmi”ne hizmet etmişler de, 1. Konsül toplantısının yapıldığı yer olan İznik mi yeni merkez olacaktır. Türkiye'nin kültür turizminde ne kadar zavallı olduğu bilinmiyor mu? Araştırılıp öğrenilemez mi? Oysa durum farklıdır. Amaç, İstanbul – İzmir Otoyolu güzergahı çevresindeki alanların rantlarının bir şekilde turistik merkez ve konaklamalarla artışının sağlanmasıdır. Dertleri 1. Konsül toplantısının yerinin ortaya çıkarılması değil, İznik ve Orhangazi çevresidir.

***

Bursa'daki turizm hamlesi, rant'ın dışında bir gerçekliğe sahip değildir. Türkiye, turizm sektöründe tamamen Avrupa Birliği (AB)'nin merkezi örgütlenmesi çerçevesinde hareket etmekte “Akdeniz Ortaklığı” doğrultusunda yapılandırılmaktadır. AB için turizmde esas olan, tarımla uğraşan nüfusun tasfiye sürecinden geçtikten sonra istihdam edilmesidir. %30 ilâ 40 arasında değişen tarımsal nüfusu olan ülkemizin büyüme hızı belli olan turizm sektöründe ne kadar istenileni gerçekleştireceği konusunda “vizyon sahipleri”nin tarımsal alanların talan edilmesi dışında bir bildiği var mıdır?

Bir araştırma konusu olmakla birlikte, turizmin ülkemizde gelişim ve değişimi hakkında onca araştırma ve istatistik varken kamuoyunu yanıltıp
başka hesaplar peşinde olanlardan hesap sorulmayacak mı?

***

Bursa'da son dönemde giderek artan konut yatırımlarına bakınca insan sormadan edemiyor. Yapılan konutların niteliği göz önüne alındığında, bu kadar konutun alıcısı sizce çıkacak mıdır? 2007 yılından bu yana, başta İstanbul olmak üzere, bir çok kentte orta sınıfın alabileceği konut sayısında o kadar büyük bir fazla (satılamayan) var ki, aynı durumun Bursa'da hızlanması ne ile açıklanabilir? Bursalı bir orta sınıf yatırım amaçlı kaç tane daire alabilir? İstanbul'un yanıbaşındaki bir kentte üst orta sınıfın, bir bilemediniz iki tane dışında, konut almayacağı bir kentte bu kadar konut yapımının sonucu ne olacaktır?

Şimdilik “paranın bedava” olduğu bir süreçte, tahmini 2 ilâ 4 yıl sonunda, bu sektörde elde kalan, yatırım amacıyla alınmış ama değersizleşen konutların ne işe yarayacağını bir bilen var mı?

Toplumsal, siyasal ve ideolojik bir çok yönü olan bu tartışmayı yapan var mı?

***

Bursa'da bir tartışma yapılıyor. Ancak dediğim gibi, az sayıda duyarlı kesim dışında, Bursa'daki bu dönüşümü tartışan yok. Varsa yoksa “markalaşan Bursa” ya da saçma bir öykünme olan ve “Bursa İstanbul’un çöplüğü mü olacak” diye başlayan tartışmalar..

Bursa kamuoyundaki duyarlı kesimlerin, bu büyük rant ve vurgun planını yürütenlere ve nemalananlara yani AKP'li yandaş ve yöneticilere karşı bir cepheleşmeyi oluşturması gerekmektedir.

Ülkemiz için... Bursa için... Geleceğimiz için...

[email protected]