Kürt Sorununda Durum Bu Kez Farklı

Egemenler Kürt sorununu silahla çözemezler. Kürt hareketini besleyen Kürt halkıdır. Kürt halkı ile Kürt hareketi aynı olgunun birbirini tamamlayan yüzeyleridir.

Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğinin kanıtı bu olgudur.

Bütün bu saptamaları düzenin yeni bir sınır ötesi harekatın hazırlıklarını yapmakta olduğu şu günler nedeniyle yazıyoruz.

* * *

Ancak bu kez, uçakların sınır ötesini hemen her gece bombaladıkları, komutanların da sınıra yığıldıkları bu dönemde, durum, operasyonların Kürt hareketini etkileme potansiyeli bakımından önemli farklılıklar gösteriyor.

* * *

Türkiye bölgedeki diğer önemli aktörlerle birlikte ortak strateji geliştiriyor.

İran, Kuzey Irak yönetimi ve tabi ki ABD, daha önceki dönemlere göre işin içinde çok daha aktif düzeyde yer alıyorlar.

İran kendi topraklarında Kürt hareketinin sınır tanımaz eylemliliğini kabul etmiyor. Ancak şimdi mesele bununla sınırlı değil izlenimi veriyor.

İran sanki Suriye sonrasında üzerine gelecek olan ABD’ye bir mesaj da vermek istiyor. Daha önceden cepheyi Suriye çizgisinde oluştururken, Suriye’nin kaybedilme ihtimalinin artmasıyla birlikte kendi sınırlarına çekiliyor, ancak PKK üzerine giderek Türkiye üzerinden ABD’yi yumuşatmaya yönelik bir hamle de geliştiriyor.

* * *

Barzani yönetiminin üst düzey yetkililerinin açıkladığı gibi Irak Kürdistan’ı PKK’ye karşı alınacak tavrı yeni bir kardeş savaşının başlangıcı olarak değerlendirse de, kendi toprakları üzerinden hem İran hem de Türkiye’ye yönelik saldırıların bu iki ülkede uyandırdığı tepkilerin önünü alamıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Kuzey Irak yönetimi, Türkiye ile PKK arasındaki soğukluk en azından belli derecede giderilmediği taktirde, kendi toprakları içinde Türkiye’ye kalıcı kimi mevziler vermek zorunda kalacak.

* * *

ABD açısından şu anda önemli olan Ortadoğu’yu düzenlemektir. Bu anlamda sıranın Suriye’ye geldiğini herkes görüyor. Suriye’yi de içine alacak yeni Ortadoğu düzeni için Türkiye büyük önem taşıyor. Clinton’ın, Eylül sonunda başlayacak olan ve Ortadoğu’ya odaklanacağı anlaşılan Küresel Terörizmle Mücadele Forumu’nun eş başkanlığını Türkiye ve ABD’nin yapacağını açıklaması, Türkiye’nin ABD gözündeki önemini tartışmaya yer vermeyecek şekilde gösteriyor.

ABD, Türkiye’yi daha derinden Ortadoğu’ya yerleştirebilmek için Türkiye’nin Kürt sorunundaki gazını almaya çalışacaktır.

* * *

Yukarıda yazılanlar Türkiye’nin yeni stratejisinin ana hatlarını sergilemiş oldu, ama özetleyelim:

İran’a, bir zamanlar Suriye’ye yaptığı gibi, ABD ile “arabuluculuk” önerisi Kuzey Irak’a Kürtler karşılığında Erbil’deki havayı yumuşatma ve iktisadi yatırımlarda tam destek sözü ABD’ye “yeni Ortadoğu düzeninde çok işe yararım ama sen de beni görmelisin” kartı.

Türkiye’nin eli, şimdiye kadar olmadık derecede güçlü.

* * *

Son zamanlarda ortaya çıkan uluslararası ilişkiler retoriğine dikkat etmek gerekir: Artık hiçbir konu ilgili ülkenin iç meselesi değil.

O halde Türkiye’nin Kürt sorunu da Türkiye’nin sorunu değil. Türkiye kendi Suriye sorununu çözmek için, Amerika’nın kendi Kürt sorununu çözmesini talep etmiş oluyor.

Kürt sorununun çözümü artık uluslararası bir düzleme kaymış durumdadır. Türkiye uluslararası rollerini yerine getirebilmek için uluslararası düzlemde Kürt sorununa katkı istiyor. Bunu aktif rol alacağı yeni Ortadoğu düzeni için talep ediyor.

Son BDP Kongresi’nde Suriye ve Füze Kalkanı konularında neredeyse tek laf edilmemiş olması bu bakımdan ibretliktir. Kürt hareketi kendisinin yem edildiği o uluslararası düzleme karşı sessiz kalarak kendi kaderini onaylıyor gibidir.

Bölgede Kürt sorunu açısından objektif koşullar tümüyle değişirken, Kürt hareketi bunu göremiyor, kendi içine kapalı tutumunu sürdürüyor.

Oysa hemen, çok seri biçimde, Kürt hareketini, bütün sol, sosyalist güçleri kapsayacak, antiemperyalist bir çizgiye oturacak bir emek ve barış cephesinin örülmesine ihtiyaç var.