Sevgili Kardeşim merhaba.
Yazdıkların için teşekkür ederim. Zaman acayip bir hızla akıyor. Bazen ne değiştirebildik diye düşünüyorum. Ama elde sizin gibi insanların kaldığı çok açık, bu da, tek başına bile, büyük bir kazanç, gurur. 
Tek önemli şey işçi sınıfının siyasal, ideolojik, örgütsel birliğini sağlayabilmek, geliştirebilmek. Kürt sorunu üzerindeki farklılığımız buradan kaynaklanıyor sanıyorum. Yani benim bu cümledeki ısrarıma sen en azından benim kadar önem vermiyorsun.  
İşçi sınıfının birliği konusu sosyalizm hedefi açısından tek önemli şey. Dini ve/veya etnik kimlikler üzerinden yapılan her tartışma, söylenen her kelime bu birliği parçaladığı için zararlı etkiler yaratıyor. Bunu yazmak, örneğin, Kürt sorununu inkar etmek ya da önemsiz görmek anlamına gelmiyor. Ne de Ermeniler'in yaşadıklarını arka plana atmak. Ancak Kürtler'in ve Ermeniler'in ve de Aleviler'in yaşadıklarının hesabını sorabilmek için, hesap soracak bir düzen yaratmak, bunun için gereken mücadelenin asgari koşullarını oluşturmak gerekiyor. Kısaca, hesap sormak, birlikte yaşanabilecek farklı bir düzen kurmakla başlayabilir ve hesap sormak kardeşçe yaşamak anlamına geliyor.  
Farklı toplumsal grupların bir arada barış içinde yaşayabilmelerinin tek garantisi sosyalist düzendir. Bu da işçi sınıfının iktidarı anlamına gelir. İşçi sınıfının iktidarı hangi dinsel ya da etnik gruptan olursa olsun işçilerin birliğini gerektirir. Kürtler, Aleviler diye başlayan her cümle bu birliği dinamitliyor. Görmek gerekir. Eskiden böyle değildi ve siyasetin bu farklılıklara göre yapılması şart. 
Eskiden böyle değildi dedim. Çünkü, örneğin 100 yıl önce yani Lenin ünlü kitabını (Ulusların Kaderini Tayin Hakkı) yazdığında emperyalizm olgusu henüz yeniydi ve emperyalistlerin planları da bu kadar somut değildi. Üstelik o dönemde ulusal kurtuluş düzenleri, yani burjuva iktidarlar, feodalizm karşısında ilerici bir karakter taşıyordu. Ve yine örneğin bundan 15 yıl önce BOP diye bir şey yoktu, yani ABD'nin bölge planlarının somutluğu bu derece vehamet arz etmiyordu. Şimdi bu planlarının içinde dünyayı 1000 tane devlete bölmek var, Türkiye'yi bölmek var. Bu planların beni ilgilendiren tarafı, bölmenin, doğrudan, daha fazla oranda emperyalistlerin egemenliğindeki küçük kent devletleri yaratmak yönündeki niyeti. Bu niyetin yalnızca bir niyet olarak bile dışa vurulması bölgemizdeki milliyetçilikleri kabartan etkiler gösteriyor. 
Ulusal iktidar bir burjuva düzenidir. Onun için kendimize şunu sormalıyız: Bugün, her hangi bir ulusal kurtuluşun, emperyalizmin hegemonyası dışında kendisini var etmesi olanağı var mıdır ? Lenin'in döneminde vardı. 
Bu nedenle Türkiye'deki etnik ve dinsel farklılıkları bu kadar kurcalıyorlar, evet kurcalıyorlar, tavayı hep kızgın tutuyorlar. Ama şu kadarını da kabul edebiliriz: Bu nedenle Türkiye'de etnik ve dini siyaset açılımları, emperyalistlerin işini ileri derecede kolaylaştırıyor ve onlar tarafından destekleniyor.  
Temel meselemiz, bu topraklardan emperyalist planların sökülüp atılması. Bu, bu güçlerin yerli taşeronlarına karşı bir savaşı da yani antikapitalist mücadeleyi de mutlaka gerektiriyor. Bu içeriği nedeniyle bizim yurtseverlik diye kodladığımız siyasal tutum tam anlamıyla sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Türk demiyoruz, işçi sınıfımız diyoruz ve Sosyalist Cumhuriyet diye ekliyoruz. İşçi sınıfını Kürt-Türk diye bölmüyoruz, ama sınıfsal bir ayrışmayı özellikle yaratmaya çalışıyoruz. Sınıf kimliği için işçilerimizin Kürtlüklerinden, Türklüklerinden, Aleviliklerinden, Müslümanlıklarından, vb arınmaları gerekir. Sınıf kimliğine göre bunların tümü saygı duymamız gereken, ama, alt kimliklerdir.  
O nedenle sınıfın birliği çok önemli. Sınıfın birliği önemliyse siyasetin sınıf meseleleri üzerinden yapılması gerekiyor. Çünkü bu kadar büyük bir demografik çeşitlilik gösteren topraklarımızda emekçileri birleştiren tek unsur sınıf kimliği olabilir. 
Yurtsever Cephe'nin temel siyasal anlayışı da bu. 
Benim anlamadığım şey şudur: Sosyalistler (Kürt ya da Türk sosyalisti demiyorum, zaten bu ontolojik bir hata olur) sosyalist gibi düşünürler, sosyalizm mücadelesi verirler, sınıf savaşının içinde yer alırlar. Ama: Bir Kürt gibi, vb düşünmezler. Kürtler'in kimlik sorunu demezler. Bu büyük sorunu, bu sıradan gerçekliği, sınıf savaşımı perspektifinde bir yere oturturlar. Kürt olan sosyalistlerin bir sosyalist gibi değil, bir Kürt gibi düşündüklerini görüyorum. Bu olmaz. Burada bir hata var. Bir sosyalist Kürt sorununu ele alır, ancak Kürt sorununu mücadelesinin merkezine oturtamaz, ona sosyalizm bağlamında yer verir. 
Son söz Lenin'den: "Ayrılma hakkı istemi ve siyasal demokrasinin tüm temel istemleri burjuva hükümeti devirmek ve sosyalizmi gerçekleştirmek için devrimci yığın savaşına doğrudan bağlı kılınmalıdır." 
Kendine iyi bak, senin mutlu, huzurlu olduğunu bilmek beni her zaman sevindirir.