Hayır’ın ötesi olmalı

Çünkü berisinde;

fiili başkanlık rejimi, bunu “ne olacak canım işte böyle idare edeceğiz” diye kabullenen CHP başkanı,

O’nun, “gönlüm parlamenter sistemden yana ama, başkanlık olmaz diye bir şey de yok” diyen İzmir belediye reisi,

AKP’yi vatan hainliğinden vatan kurtarıcılığına terfi ettiren Bahçeli,

15 yılda %3’ten %6’ya çıkarmayı başarmış bulundukları cari açık/milli gelir oranı, 600 milyar Dolarlık borç batağı,

Tarumar edilmiş, yakılıp yıkılarak bir kenara tekmelenmiş “çözüm” ve “barış” masaları,

O masaların her bir köşesinde, kenarında, bakanı, HDP’lisi, görüşmecisi, tutanakçısı, MİT’çisi, CIA’cısı, MOSSAD’cısı ve hep bir ağızdan sayın dedikleri Öcalan’ı,

Bu rezaletin hemen ertesinde patlayan hendek savaşları, oralarda yitip giden kim bilir kaç sivilin canı,

Irak’ta, Suriye’de yerle bir edilen memleket onuru, gencecik vatan evlatlarının boşuna akıtılan kanı,

Düşürülen Rus uçağı, Putin’den özür cezası, sonra icazetle Cerablus harekatı, El Bab’da hezimet, kim bilir kaç kez çizilip, efendileri tarafından saniyesinde silinen kırmızı çizgiler,

Rusya ve ABD onay ve himayesinde yaratılan Kürt devletleşmesi,

Türkiye burjuvazisinin bu gerici, akıl dışı yeni Osmanlı, halifelik, sultanlık serüvenine sunduğu destek,

İstediği her şeyi verdikleri, ama az bularak tepelerine bombalar yağdıran FETÖ’leri,

Her yerinden cihatçı fışkıran muhafazakar bir toplum yapısı,

Büyükelçi katleden korumaları,

Ele güne rezil ettikleri bir ülke, bizim memleketimiz,

İşte bunlar var.

Referandumdan Hayır çıksa da içi doldurulmadığı, neye Evet denileceği belirsiz bırakıldığı taktirde, Hayır ile Evet’in aynı kadere bağlanma ihtimali var.

Nedeni emperyalist sistemin ve kaçınılmaz olarak Türkiye kapitalizminin tıkanmış olmalarıdır. Çözümsüzlüktür, kapitalist sömürü düzeninin bulabileceği tek çare daha fazla sömürmek, bunun için de toplumları, siyaseti dinselleştirmek, milliyetçileştirmektir.

AKP bu kaotik ortamı emperyalizmin verdiği görevlerden kendine pay kapmak için değerlendirmeye çalıştı, sonuç hüsrandır.

Gidecekleri yer kalmadı. Çünkü emperyalizmin bölgesel planları bir noktaya bağlandı, AKP’nin misyonu böylece bitti.

Kapitalizmin iktisadi bunalımı uzadıkça, emperyalizmin de hegemonya krizi belirginleşiyor, batı demokrasisinin kalesi Fransa da dahil bütün devletler otoriteryen bir tarza yöneliyor.

Büyük güçleri karşı karşıya getirecek savaş ihtimali yüksek.

Erdoğan’ın başkanlık diye dayatmasının, Bahçeli’nin fiili durumu hukukileştirelim, Kılıçdaroğlu’nun hayır’ın berisine razıyız demelerinin zemini tam olarak budur: Tıkanma, vizyonsuzluk. Aynen Trump’ın işsizliğe çözüm diye sınıra duvar örmekten başkasını düşünemeyecek hale düşmüş olması gibi.

Hayır’ın ötesini görememenin sonu Türkiye kapitalizminin ve onun düzen içi aktörlerinin mevcut halidir.

Böyle yaşamak istemiyorsak,

Türkiye ekonomisini kalkındıracağız,

Bunun için devleti yeniden ayağa kaldıracağız, fabrikaları, tarlaları, hastaneleri, okulları kamulaştıracağız,

Halkların elini eşitlikçi, kalkınmacı bir sosyopolitikle tutacağız, barışı, özgürlüğü eşitliğe bağlayacağız,

Dış borç yükünü, cari açığı kalkınmayla, bağımsızlıkla halledeceğiz,

Suriye halkının güvenliği için önce ülkemizi ve sınırımızı güvene alacağız, önce biz cihatçılardan temizleneceğiz,

Dini siyasallaştıran siyasetten ve siyasallaşan dinden kurtulacağız,

Emekçilerin öte dünyaya mahkumiyetlerini, bu dünyadan vazgeçişlerini çözmek için istihdam yaratacağız, geleceği güvenceye alacağız, eğitimi laikleştireceğiz,

Bütün bunların kapitalist ekonomiden, emperyalist sömürüden, onların istihbarat örgütlerinden, derecelendirme kuruluşlarından kurtulmakla ancak mümkün olabileceğini göreceğiz.

Yani, Hayır’ın ötesinde sosyalizm,

Bilinçleri oraya doğru açamadığımızda, yani, berisinde ise Evet var.