Amerikan Barışı

1- Türkiye'de düzen ile PKK anlaşmış, düzen PKK'yi hukuksal olarak tanımıştır. Bu saptamamızın birkaç nedeni var: a) Dağdan inenlerin örgüt üyesi olduklarını herkes kabul etmektedir. b) İnenler etkin pişmanlıktan yararlanmayacaklarını, örgütten ayrılmayacaklarını açıklamışlardır. c) Buna rağmen salıverilmişlerdir.

2- Bu çapta bir anlaşma tarafların boylarını aşar. Arkalarında ABD olmasa bu yönde adım atamazlardı. Bunu bize tarih bilgi ve bilinci gösteriyor. Böylece PKK 1999'da Öcalan'ın yakalanması sonrasında geliştirdiği stratejinin sonuçlarını almaya başlamıştır. O strateji dünyadaki büyük güçlerin bölgedeki çıkarlarını kendi açısından bir fırsata dönüştürmeye, bunun için gayet pragmatik ilişkiler geliştirmeye dayanıyordu. Kanıtlarından birisi Obama'ya yazılan mektuptur.

3- Daha önceki bir yazımda herhangi iki taraf arasında sağlıklı bir iletişim için kavram haritalarında ortak noktalar olması gerektiğinden söz etmiştim. Şu anda sosyalist sol ile Kürt hareketi ve Kürt kitleler arasında maalesef bu türden bir ortaklık yoktur. Kürt kitleler son gelişmeleri yıllardır devam eden mücadelenin ve PKK'nin kazanımı olarak görmektedir. O nedenle çaresiz tarih yaşanacak, başa gelenler çekilecektir. Ancak bütün bunlar bu dinamik süreçte yapılması gereken çok fazla iş olduğunun da göstergesidir.

4- Bu arada, TKP dışındaki solun, PKK'nin barış yönündeki bu son girişimine destek olunması gerektiği yönündeki açıklamalarını bir kenara yazmalıyız. PKK'nin askerlerini teslim etmesini bölgedeki güçler dengesinin içinde gelişen pazarlıkların dışında steril bir adım olarak nitelemek en azından saflık olur. Bu gelişme büyük bir planın yalnızca küçük bir parçasıdır. Büyük planda Türkiye bölgedeki büyük Amerikan çıkarlarına hazırlanmakta ve bunun için de bir alan temizliği yapılmaktadır. Bu planın içinde Türkiye'nin parçalanması, halklar arasına düşmanlık tohumları atılması her zaman olacaktır.

5- Yukarıdaki saptamayı görememek emperyalizmi anlayamamak demektir. Hep şunu söyledik: Antikapitalist olunmadan antiemperyalist olunmaz. Bugün tersine daha çok vurgu yapmak zorundayız: Antiemperyalist olmayanlar antikapitalist olamazlar.

6- Bütün bu gelişmeler halklarımız arasındaki mesafeyi daha da artıran bir etki göstermektedir. Kürtlerin bu şekilde barış çağrısı yapmalarının barış açısından hemen hiçbir anlamı yoktur. Çünkü etnik düzleme oturan açılımlar barış getirmez. Bu nedenle Türk halk sınıfları sessiz ama sinsi faşizan bir öfkeyi biriktirmektedir. Bu öfke taşacaktır.

7- İktidar ve muhalefet de aynı etnik zeminde ortamı germektedir. Baykal'ın bu meselenin artık meclisi aştığını ve milleti ilgilendirir hale geldiğini açıklaması dikkate değerdir. Ancak bu gerilim örneğin laiklik geriliminden tamamen farklıdır ve ortaya çıkaracağı sonuçlar da tamamen farklı olacaktır. Çünkü bu kez gerilim halklar arasındadır ve siyasal aktörler bu kez kendilerini bu gerilimin özneleri olarak konuşlandırmaktadır. Artık bir erken seçim daha yüksek ihtimaldir.

8- Düzen Kürt hareketini tatmin etmek için ne verecektir, bu konuda hangi pazarlıklar yapılmıştır ? Bayık ve Karayılan'ın taze açıklamaları (PKK'nin, talepleri karşılanmadan dağdan inmeyeceği yönündeki) ile Öcalan'ın artık PKK'lilere teslim olun çağrısı yapmayacağını ve devletin PKK ile görüşmesi gerektiğini belirtmesi düzenin kapsama gücünün çok çok sınırlı olduğunu bir kez daha göstermektedir. Öte yandan Kürt hareketini tatmin edecek her “açılım” Türk tarafında milliyetçi hezeyanlara yol açacaktır.

9- Yapabilecekleri en önemli şey, 1990'ların başından beri Dünya Bankası'ının önerdiği, CHP'nin ve DTP'nin de kabul ettiği, sermaye sınıfının beklediği ve bir yasa taslağı halinde somutlanmış yerelleştirme olacaktır. Her çevre ülkede yerelleştirmenin sonucu halklar arasındaki mesafenin açılması olmuştur. Yerelleştirme halkları ortak siyasal yönetim çatısından ayırmanın bir adım öncesidir.

10- Halklar bütün bunlardan sonra bir arada yaşayabilmek için aynaya bakma gereksinimi duyarlar mı ? Şunu kastediyorum: Eğer Türk halk sınıfları ve tabi ki cumhuriyetçi kesim, birlikte yaşamak için Kürtlerle eşitler arasındaki ilişkiye gereksinim olduğunu, Kürtlerin neyse o olarak tanınması gerektiğini anlayabilecek midir ? Çünkü aksi zaten bölünmedir. Öte yandan Kürt emekçi halkı kendi kimliğini kabul ettirmeyi düşmanlık tohumları ekmeden başarabilmek için Türkiye işçi sınıfını yanına alması gerektiğini görebilecek midir ? Kesin yanıt vermek zor. Ancak bizim mücadele amacımız bu sınıf birliğini sağlamaktır.