AKP Sağlıkta Başarılı mı?

AKP’nin ve Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkta büyük başarı yarattığı söyleniyor. Bu akademik çevrelerde de dillendirilen bir iddia olmaya başladı. Öte yandan, 2007 seçimlerinden önce ve sonra yapılan kimi araştırmalarda, AKP’nin seçim başarısında, sağlıktaki icraatlarının belirleyici olduğu da saptanmıştı.

Özellikle SSK’lıların her tür sağlık kurumuna başvurabilmesinin önünün açılması halkın bu memnuniyetinin arkasındaki temel nedendi.

Ancak sağlıktaki başarı böylesi subjektif değerlendirmeler üzerinden değil, nesnel ölçütler kullanılarak incelenmelidir.

Sağlıktaki başarıyı ölçmek açısından en kullanışlı ve önemli ölçüt ise, bebek ölüm hızıdır: Yani bir yıl içinde canlı doğup bir yaşını tamamlayamadan ölen bebeklerin, o yıl içindeki canlı doğum sayısına oranı. Bebek ölüm hızı, bebekler çevresel, sosyoekonomik ve sağlık sistemini ilgilendiren değişikliklere karşı en duyarlı grup olduğu için temel ölçüttür.

* * *

Bebek ölüm hızına baktığımızda, AKP döneminde Türkiye’nin durumunda gerçekten de ciddi düzelme olduğunu görüyoruz. Ancak aynı düzelme eğilimi AKP öncesi dönemde de vardı. Aşağıdaki tabloda bu durum gözlenebiliyor. Türkiye’de bu veriler her beş yılda bir Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü ve bir yabancı kuruluşun birlikte yaptıkları ve Sağlık Bakanlığı’nın katkı koyduğu ulusal ölçekli bir araştırmayla (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) elde ediliyor.

Yukarıdaki tabloya göre 1998-2003 arasında (bu dönem kabaca DSP-MHP-ANAP koalisyonuna denk geliyor) bebek ölüm hızındaki azalma %33, 2003-2008 arasında ise (bu da AKP dönemi oluyor) %38. Son 20 yıl içinde en büyük azalma AKP döneminde. Üstelik bu düşüş oranı, hızın daha düşük olduğu bir dönemde gerçekleştiği için daha da anlam kazanır.

Ancak bütün bunlar halen olgunun yalnızca görünür kısmını oluşturuyor. Daha doğru bir değerlendirme için olguya daha derin bakmamız ve içeriğini anlamamız gerekir. Öyle yapalım.

* * *

Bunun için, ülkelerin refahı ile sağlık düzeyi arasındaki ilişkiyi gösteren bir model kuralım ve sağlık düzeyinin refah düzeyiyle ne derece uyumlu olduğunu anlamaya çalışalım. Refah göstergesi olarak kişi başı ulusal geliri, sağlık göstergesi olarak da yine bebek ölüm hızını alalım. Nüfusun etkisini, olası karıştırıcı etkilerini gidermek için, istatistiksel bir analizle sıfırlayalım. Gelir ile bebek ölüm hızı ve nüfus arasındaki ilişkiyi tek değişkenli bir denklemle (lineer regresyon analiziyle elde edeceğimiz) tahmin edelim. Bunun için de dünyadaki bütün ülkeleri incelememiz kapsamına alalım. Ben böyle bir analiz için UNICEF’in 2009 yılı raporunda sunulan 2008 yılı nüfus, gelir ve BÖH verilerini kullandım. Toplam 185 ülkeyi analize almış oldum.

Sonuç olarak, Türkiye’nin 2008 yılı geliriyle (9340 dolar) BÖH binde 20 değil (UNICEF raporunda hız 18 değil 20 olarak veriliyor), binde 10-11 aralığında olmalıdır. Yani Türkiye’nin sağlık durumu aslında gelirinin gerektirdiğinden neredeyse iki kat daha kötüdür. Elde ettiğim modelin istatistiksel açıklayıcılığı %89 düzeyindedir ve bu çok iyi bir orandır. Sonuç kısaca şudur: BÖH’nın gerçek düzeyi (yıllar içinde gerçekleşmiş bulunan ve Bakanlıkça ve kimi akademisyenlerce pohpohlanan belirgin iyileşmeye rağmen) gerekenden çok kötüdür.

Aynı analizi bundan 10 yıl kadar önce de yapmış ve o dönemin verileriyle de yine çok benzer bir sonuca ulaşmıştım. Yani, bu bakımdan değişen bir durum ve AKP’nin herhangi bir başarısı söz konusu değildir.

Bu bulgular üzerinden şu genellemeleri de yapabiliriz: 1- Türkiye’nin BÖH’nın binde 20 değil de 11 olması gerektiğini söylemek, geliri Türkiye kadar olan ülkelerde BÖH’nın binde 11 olduğunu söylemek demektir. Türkiye bu bakımdan gelirdaşlarının gerisindedir. 2- Demek ki Türkiye gelirini sağlık için değil, başka işler için kullanmaktadır. Bu bakımdan da aklımıza gelen ilk iki kalem faiz ve askeri giderler olacaktır. Türkiye aslında BÖH’nı yarı yarıya düşürecek kadar zengin bir ülkedir. Ancak kaynaklarını örneğin rantiyeye yedirmektedir.