Okul Krizine Fin Modeli ASLI KAYABAL (İtalya)

İtalya'da ilkögretim okulları Eylül ayında yeni eğitim dönemine başlayacak. Eğitim ve öğretim cephesinde sorunlar bir hayli fazla. Güç noktaların bir bölümü eğitim kalitesi ve öğretmenlerin niteliğine bağlı, bir başka bölümü de öğrencilerin davranış biçimlerinde odaklanıyor.

İtalya'da son yirmi yıldır eğitimin yerinde saydığı, İtalyan öğrencilerin uluslararası değerlendirmelerde formasyon açısından son sıralarda ve genelde Türkiye'den bir adım önde olduğu biliniyor. Bu duraklama dönemi bir süredir siyasetcileri de harekete geçirdi. Prodi hükümetinin Eğitim Bakanı Roberto Fioroni'nin "okulu ameliyat masası"na yatırmak ve revizyondan geçirmek üzere attığı adımı, şimdi Berlusconi hükümetinin Eğitim Bakanı Gelmini devam ettirmeye çalışıyor.

Herkes disiplinin hakim olduğu, otoriter ve sözünü geçiren hocaların eğitim verdigi okula geri dönülmesi yönünde anlaşıyor. Son iki yıldır İtalya'da bir çok okulda yasanan, örneklerine başka ülkelerde de tanık olduğumuz olaylar bu kararın alınmasında etkili oldu. Öğretmenleri döven, filme alan ve olan biteni Youtube'da yayınlayan ögrenciler, özürlü arkadaşlarını tekme tokat dövmekten çekinmeyen ergenler, 15 yaşındaki kız arkadaşı ile yaşadığı cinsel deneyimi filme çeken ve fotoğraflayan, ardından tüm arkadaşlarına görüntüleri geçen gençlere kadar uzanan bir zincir... Elbette Türkiye de dahil, baska ülkelerde de tanık olduğumuz nice başka vaka... İşte bu umutsuz gidiş İtalya'da eğitim politikalarına bir çeki düzen verilmesi gerçeğini masaya koydu. Yeniden Yirmi yıl öncesinin nitelikli ve saygın okuluna acilen dönülmesi hedefleniyor. Bu yönde yıllar önce terkedilen "davranış" notu da gündeme geldi. Bütün derslerde cok başarılı olan bir öğrenci dahi saygısız davranıyorsa bir yıl kaybedebilecek.

Özetle bir dönemin, disiplinin hakim olduğu okul düzenine geri dönülüyor İtalya'da.

Avrupa'da eğitim kalitesinin en nitelikli olduğu ülkeler arasında İskandinav ülkeleri baş sıralara oturuyor. Ancak Kuzeyli ülkeler arasında en başarılısı Finlandiya. Bu başarının ardında hiç şüphesiz 1994 yılında gerçekleşen eğitim reformunun önemli bir payı var.

Finlandiya'da eğitim kurumlarının yüzde 90'ı devlet okulu. Yine devlet tarafından finanse edilen özel okulların oranı ise sadece yüzde 10... Üstelik bu özel okullar dinsel ve dil nedeniyle çok küçük bir grup tarafından tercih edilen, devlet okullarıyla aynı programı uygulayan kurumlar.

Finlandiya'da ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar eğitim ücretsiz. Herkese eşit eğitim ilkesi savunulduğundan okullar arası rekabet ve basarı faktörü olçüt alınmıyor. Ögrencilere silgiden ders kitaplarına kadar eğitimleri boyunca kullandıkları bütün malzeme yine devlet tarafından ücretsiz sağlanıyor. Okula 5 kilometre uzakta oturan ögrenciler için sağlanan okul servisi ve öğlen yemeği de ücretsiz.

Finlandiya'da okulun sevilen bir kurum olmasında, öğrencilerin karın ağrısı duymadan keyifle gitmelerinin ardında ögrencileri baskı altına almayan, ögrenme ve araştırma zevki veren, yaratıcı ama otoriter bir eğitim modelinin alınması etkili. Ayrıca araştırmalar, Finlandiya'nın Avrupa'da en çok kitap okunan ülke olduğunu da vurguluyor. Okuma sevgisi ve alışkanlığı çok küçük yaşta ediniliyor bu Kuzey ülkesinde. Hemen her Finli ailenin evinde bir kitaplık mevcut, kütüphanelerin kapıları öğrenciler icin yaz kış ve geç saatlere kadar acik.

Son yıllarda bir çok Avrupa ülkesinde ortaokul sonrası okulu terkeden öğrencilerin sayısı hızla tırmanırken Finlandiya'da bu oran yüzde 0.3'le sınırlı. Yok denecek kadar az.

Bu başarıda Finlandiya'da öğretmenlik mesleğinin en saygın mesleklerden biri olması da etkili. Çünkü devlet öğretmenlik mesleğini gelecek için bir yatırım olarak görüyor. Nitelikli ve donanımlı eğitmenlerin yetiştirdiği öğrencilerin o ülkenin ufkunu açacağı gerceğinin herkes bilincinde. Finlandiya'da bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapabilmek icin 4-5 yıl süren üniversite eğitimini tamamlamak gerekiyor. Ayrıca okullarda görevli öğretmenler her yıl kendilerini sürekli yeni gelişmeler ve eğitim modellerinden haberdar edecek formasyon eğitimi alıyor. Bütün ögretmenler öğle sonrası saatlerde öğrenme güçlüğü çeken ögrencilere gönüllü destek veriyor, adolesan dönemin sorunlarını göğüslemekte zorluk çeken öğrencilere yardımcı olabilmek için, her okulda mevcut psikologlardan öğüt alıyor, daha saglıklı bir diyalog kurabilmek için uğraşıyor. Devlet tarafından desteklenen öğretmenlik mesleği çoğu gencin tercih ettigi bir iş. Zaten Finlandiya'da öğretmenlerin 1990'dan bu yana greve gitmemiş oluşu da herkesin hem maddi hem de manevi yönden hoşnut olduğuna işaret etmekte.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Pisa) arastırmasında, Fin eğitim modeli, başarılı okulları ve öğrencileri ile birinci sıraya oturdu. Finlandiya'nın bu yöndeki başarısı başka Avrupa ülkelerinin de ilgisini çekti. İtalya'da bazı devlet okulları eğitim politikalarında Fin modelini uyguluyor. Onlarca yaratıcı laboratuarla desteklenen, öğrenciye sorumluluk duygusu aşılayan bu model, okulu cazip bir merkez yapıyor.

Playstation önünde saatler geçiren, kitap okumayan günümüz gençliğinin bir cıkış yolu bulması kaçınılmaz. İlkokul öğrencilerinin çoğunun kaprisli ve sorumsuz, ortaokul ve liseye gidenlerin ise sorumsuz ve saygısız olduğunu herkes biliyor. Günümüz gençligini kuşatan bu kara tablodan onları biraz olsun çekebilecek yeni eğitim modellerine ihtiyac var. Finlandiya şu aşamada İtalya için bir model. Bu modeli birkac yıldır uygulayan bazı okullarda başarı ve eğitim farkı hemen göze çarpıyor.

Türkiye'de eğitim politikalarına yön veren AKP'li siyasetçilerin okulları özelleştirmek ya da okul binalarını satışa çıkarmak gibi tüccarca faaliyetlerini bir yana bırakıp dünyada neler olup bittiğini görmesi gerekir. Eğitim yönünde treni zaten kaçıran Türkiye, bu mantıkla hiç yakalayamayacak. Pisa araştırmasının eğitim kalitesi sınıflamasında Türkiye'nin Avrupa'da son sırada olduğunu herkes biliyor mu acaba?