Fujiwara, Fukuşima’ya nasıl baktı?

Tosifumi Fujiwara, ağırlıklı belgesel filmler çeken bir Japon sinemacı. Yokohama’da dünyaya gelen, Tokyo ve Paris’te büyüyen ve üniversite yıllarını Los Angeles’ta geçiren Japon yönetmenin “No Man’s Zone” başlıklı belgeseli, 9-19 şubat günlerinde düzenlenecek Berlin Film Festivali’nde gösterilecek.

Daha önce “Independence” (2001), Pesaro’da Cinema Avvenire ödülüne değer görülen “We Can’t Go Home Again” (2006) ve “Fence” (2008) adli belgesellere imza atan Fujiwara’nın , son belgeseli “No Man’s Zone”, Fukuşima’yı geçtiğimiz 11 Mart 2011’de yıkan depremi konu alıyor. Fukuşima depreminin hemen ardından Japonya’ya uçan Fujiwara’yı deprem bölgesinde çalışan onlarca belgeselci meslektaşından farklı kılan niteliği, Fukusima’da nükleer santrale yirmi kilometre uzaklıktaki alanda kaydettiği yıkım görüntüleri ile yaşanan trajedi arasındaki ilişkiyi sorgulamasında araştırılabilir.

‘Yıkım görüntülerinin bağımlısı olduk’
“No Man’s Zone”, Fukusima’yı yerle bir eden sarsıntının yıkım görüntüleri ile başlıyor. “Tokyo’da herkes olan biteni izliyor, ama hiçkimse sorumluluk almaya yanaşmıyor” diyor yönetmen. Fujiwara’nın Fukuşima’da deprem sonrası bir başka gözlemi de, yıkım görüntülerinin gizli suç ortağı olan, hatta bu dramatik görüntülerin cazibesine kapılan yeni bir izleyici topluluğunun varlığı. Berlin Film Festivali’nde gösterilecek “No Man’s Zone” Fujiwara’nın kamerasının kaydettiği yıkım görüntülerinden hareket ederek, bu görüntüleri defalarca izleyenlerin yıkım ve yok oluş gerçeğiyle kurdukları ilişkiyi inceliyor. Japon belgeselci, günümüz izleyicisinin içinde yıkım olan her türden görüntünün bağımlısı olduğunu iddia ediyor.

Fukuşima’da ipek üretilirdi
Fujiwara’nın Fukuşima’yı konu alan belgeseli, Fransız&Japon ortak yapımı. Belgeselin kameramanı, Japon belgeselci Sinsuke Ogawa’nın asistanlığını yapan Japon Kato Takanobu. Fujiwara, Takanobu’nun taşradaki yaşamın ayrıntılarını, uçsuz bıçaksız pirinç tarlalarını görüntülemekte usta olduğunu anımsatıyor. Belgeselde yaşlı bir kadın izleyiciyi geçmişe götürerek bir zamanlar buradaki bahçesini anlatıyor. Fujiwara araya girerek, yaşlı kadının anılarında bugün nükleer santralıyla tanınan Fukuşima’nın bir zamanlar ipek üretimiyle ünlü bir merkez olduğunu hatırlatıyor.

Fujiwara’nın Fukuşiması’nda depremin neleri yıktığı, bu yıkıntılar arasında saklı kalan öyküler, yöre halkının yitirdikleri anlatılıyor. Fujivara’yı depremin hemen ardından Japonya’ya uçuran neden, Japonya’daki deprem ve başka doğal felaketlerde de tanık olunduğu gibi yıkım ve felaket görüntülerinin televizyon ekranlarına yansıyış biçimi.

Kimse Fukuşima halkını dinlemedi!
“Televizyonlarda yayınlanan haberlerde hemen hiçkimse Fukuşima halkının sorunlarını onların ağzımdan dinlemeye yanaşmadı” diye anlatıyor. Günümüz medyasının üstlendiği rolü eleştiriyor belgeselci, “Japonya’da yaşam, gazetecilerin aktardığı hayattan çok farklıydı. Ham görüntüler çoğu kez montajlanmadan ekranlara getirildi. Bu çok önemli. Elinde video kamera ile yıkıntılar arasında sınırlı sınırlı dolaşan ve haber toplamaya çalışan bir gazeteciden farklı bir çalışma yapmak, depremin kurbanları ile aramızda bir köprü kurmak istedim. Belgesel böyle doğdu. Fukuşima halkı bu depremin kurbanı oldu, bizler kurban değildik. İşte “No Man’s Zone” gerçek bir dramla yüzyüze gelenlerin yaşadıkları gerçeklere tanıklık ediyor.”

Fukuşima gerçeğini Japon bir yönetmenin gözünden anlatan belgeselin anlatıcısı ünlü yönetmen Atom Egoyan’ın hayat arkadaşı, Arsinèe Kanjiyan. Libya doğumlu bir Ermeni vatandaşı olan Arsinèe Kanjiyan’da İngilizceyi anadili İngilizce olan biri gibi konuşmadığı için karar kıldığını anlatan Japon belgeselci, “ Kanjiyan’ın çok farklı bir sesi var. Ana dili Arapça ve Fransızca, onun sesini dinleyenin hangi kültürden geldiğini anlaması çok güç. Bu nedenle filmin anlatıcılığını Kanjiyan üstlendi.” diyor.

Deprem bölgelerinde bu türden belgeseller çekmenin zorluğunu gizlemeyen Fujiwara, sarsıntının hemen ardından Japonya’ya akın eden televizyoncuların yöre halkının gerçek sorunlarını dile getirmek, depremin zararlarını anlatmak yerine, bir tek yıkım ve felakete odaklanan filmler çektiklerini yineliyor.

Son söz Fukuşima’da yaşananları sinemacı kimliğiyle belgeleyen Fujiwara’da “11 Mart 2011, Hiroşima’yı yerle bir eden atom bombasının bırakıldığı 15 ağustos 1945 kadar önemli bir tarih. Depremden bu yana dokuz ay geçti ama değişen hiçbir şey yok. Tokyolular, deprem sonrası yaşanan trajedinin gerçek sorumlularının bizler olduğunu kabul etmeye yanaşmıyor!”.