Kağnı Gölgesindeki İt

Aziz Nesin'in muazzam Zübük'ünün altbaşlığıydı bu, "kağnı gölgesindeki it". Bir atasözünden alınmıştı: "İt, kağnı gölgesinde yürür de, kendi gölgem sanırmış."

Son günlerin "demokratlık şampiyonu" edalarıyla ortalıkta dolanan zavallı liberalciklerine baktıkça, aklıma bu atasözü geldi hep. Bir gazetecilik yaptılar, bir özgürlüklerin entelektüel amentülerini savundular, yer yerinden oynadı! Öyle mutlular ki, gölgelerinin sürece düşmesinden, öyle kıvançlılar ki... Ama atasözündeki hayvancıktan farklı bir yönleri var. Bunlar, o gölgenin kendilerine ait olmadığını bilecek yetkinlikteler. Lakin, bunu başkaları bilsin istemiyorlar. O yüzden öfkeleri, kağnının altında yürüyorsunuz diyenlere...

Bazılarının yaşam karakteridir, hep kendilerine ait göstermek istedikleri bir gölgeye sinmişlik. Ama, bazı "coğrafyalarda", güneş, normal periyodunda hareket etmez. Hızla uzayan gölge, hızla kısalır.

Diyelim ki, bir gün Althusser dilimize aktarılır, parlak teorisyenlik gölgesi kalkar ortadan. Sığınılan sivil toplumculuk gölgesi, sokakla yüzleşmeye dayanamaz. Yorulur orada liberal, güneş açısının fark etmeyeceği bir sürekli gölgeliğe çekilmek ister. O zaman, tebessümle okursunuz, "ülkemizde de nihayet kaliteli burjuvalar var" diyen yazıları. Oturup iki laf edilebilen, teatide bulunulabilen burjuvalar... 'A' diyen, 'b' de diyecektir. İşçi sınıfının en gerici sınıf olduğunu duyarsınız, işçi sınıfı ideolojisinin ilkellik olduğunu. Hayatı vida sıkmakla geçen bir adama, gel iktidar ol deseniz, size güleceğini öğrenirsiniz... Özelleştirmelere mantık çerçevesinde yaklaşılması gerektiğini... Sosyalistlerin liberalizmden alması gereken çok ders olduğunu. Bu sürekli gölgelik, görüldüğü gibi sisteme eklemlenme olunca, daha da kuytulara çekilme güdüsü doğar. Murat Belge, şimdi oradadır işte. "Bilim ile asla çelişmeyeceğini, bunların elma ile armut olduğu"nu söylediği gericiliğin, "intellect" cilası olarak nasipleniyor gölgeden. Neden, gusto ve rehberlik alanında kendi gölgesiyle dolaşmaz, bilinmez...

Liberalin gölge analojisi, farklı da ele alınabilirdi. Mesela, Ahmet Altan. Daha önce de söylemiştik, kendi yaşantısı, "Tehlikeli Masallar"da anlattığı hikâyenin tersi süreçte gelişti diye. Orada bir yılan, kırk kat gömleğini çıkardıktan sonra, yakışıklı bir delikanlı belirirdi ya orta yerde. Altan, gözünü ilk görülene takıp kalan geniş bir çevreyi etkileyen kırk kat gösterişli gömleğini bir bir çıkardı, ortada çırılçıplak bir yılan kaldı. Sever yılan, gölge serinlikleri...

Taraf'ı, Ufuk Uras'ı, irili ufaklı "sol" liberali, görkemli gölgelerinden memnun, dolanıyorlar ortalıkta... Hangi kağnının gölgesinde yürüdüklerini göremeyenleredir sözümüz, oraya bilinçle sığınanlara değil.

Siyaseti, havaya atılan bir madeni para gibi görürseniz, işiniz zordur. Yazı istemediğinizi söylediğinizde, turayı istemiş bulursunuz kendinizi. Seçiminizi, "ilk bakışta üç sayısının ikiden çok ettiği gibi ilkel gerçekleri yineleyip durmakla" belirliyorsanız, ne siyaset yapma bilimi kalmıştır elinizde, ne dilinizden düşmeyen diyalektik... "Siyasetin aritmetikten çok cebire" benzer yapısını kavrayamayan, ya gazetenin Taraf'ında kalır, ya gazetenin lejandındaki "bertaraf"lığa düşer. "Karşı" olduklarınızla oluşturduğunuz siyasetle üzerinize düşen gölgeyi kabullenmeniz, "yana" olduklarınızın hangisine cevaz veriyor, bir bakın. Burada da anlaşıyorsanız, sözümüz size de değildir, hoşça kalın.

"Yana" olduklarını bulamayıp, "karşı" olduklarını bulanlar, ama bu da bir şeydir diyerek, o Taraf'ta pozisyon alanlar... O gölgeye dikkatle bakın! Atasözü, kağnıların gölgesindeki itleri, bir bilinçsizlik yanılsaması olarak ifade ediyor. Bunu kabullenmeyin. Üç-beş sivil toplumcunun, liberalin, "solumtırak" rengin gölgesi değildir üzerinize düşen. Onlar, AB'nin, AKP'nin, ABD'nin, Fethullah'ın, özelleştirmecilerin, piyasanın gölgesinde yürüyenlerdir. Bu yüzdendir, iktidarca, iktidar yalayıcılarca, bugüne dek nefretle andıklarınızca okşanmaları, taltif edilmeleri. Bunu reddedin. Hiçbir şey yapamıyorsanız, hangi yürüyüşlerinizin, hangi eylemlerinizin, biber gazıyla değil, gülücüklerle kuşatıldığına bakın. Kimlerin alkışladığına...

İki seçenekli bir yazı tura oyunu değildir siyaset. Kağnı gölgesindeki it, bu gerçek karardıkça, kendi gölgesi büyüyor zannedecek. Yapmayın!

Üstelik, Türkiye'nin yaşadığı süreç, Nâzım'ın surelerine denk geliyorken. "Pehlivanlar, cümle libastan soyunmuş, üryan idiler. Her biri, aşikâr etmişti zâmirin!" Zâmirler aşikârlaşırken, saflar netleşirken, bunun "Kıyamet Sureleri"nden olduğunu anımsayın. O kıyamete hazırlanın, çıkın kağnı gölgesinden... Onlara, mutlak bertaraf edilecek Taraf'ı seçmekle ne büyük gaflete düştüklerini gösterin.