Erdoğan'ın paketi virüse karşı kimi koruyor?

Yüzlerce işçinin çalıştığı şantiyede üç kişilik koğuşlarda altışar kişi yatıyorlar. Tuvaletlerin fotoğraflarını görseniz, insanlığınızdan utanırsınız. Duşlar, kantin, yemekhane pislik içinde… Bunlar Limak’ın yapımını üstlendiği Kuveyt Uluslararası Havalimanı şantiyesinde çalışan bir inşaat işçisinin aktardıkları.

Penceresi olmayan bölmesiz bir ofiste yan yana masalarda çalışıyorlar. Hava akışı ortamdaki bir havalandırma kanalından sağlanıyor. Vardiyada yaklaşık 150 kişi var. Salgın nedeniyle aramalar yoğunlaştığı için şiftler 9 saatten 11 saate çıkmış. THY’ye hizmet veren şirketin Ankara Ostim’deki ofisinden bir çağrı merkezi çalışanı yazmış.

Okullar kapatıldı, öğrenciler evlerinde, öğretmenler idari izinli. Ama özel okul patronları hafta sonu öğretmenleri arayıp pazartesi okulda olmalarını istiyor. Ücret ödemek zorundalar ya, batıyor izinli geçecek bu bir hafta.

Bankalar, mağazalar, fabrikalar, ofisler… Birçok şirket işlerin azalmasını gerekçe göstererek işçileri ücretsiz izne çıkarmaya çalışıyor. Ücretsiz izin işçinin onayına bağlı olduğu için, yapamıyorsa işten atıyor. Yasal kılıf da hazır: “Mücbir sebep”.

Bunlar, son üç gün içinde Patronların Ensesindeyiz Ağı’na gelen ihbarlardan sadece bir kaçı. Birçok işyerinde işçiler bu tip sorunlarla yüz yüze kalmış durumda. Çalışırken karşılaştığı risk bir tarafta, işten çıkarılma derdi diğer tarafta.

Erdoğan dün salgına karşı yeni tedbirleri açıklarken işyerlerinde durum buydu. Erdoğan’ın açıkladığı “önlem paketinde” bunlara ilişkin en ufak bir şey bulunmuyor.

Kısa çalışma ödeneğiymiş, telafi çalışmasının uzatılmasıymış, uzaktan çalışma modellerinin daha etkin hale getirilmesiymiş… İşsizlik sigortasının patronlarca daha fazla yağmalanması ile yıllardır dillerinden düşürmedikleri esnek çalışmanın kalıcı hale getirilmesinden başka bir anlam taşımıyor.

Şu üç soru ortada duruyor:

Bir, işyerleri işçiler için güvenli mi?

İki, işçilerin işleri güvencede mi?

Üç, işçilerin gelir güvencesi korunuyor mu?

Bu üç soruya olumlu yanıt veremiyorsanız milyonları kaderine terk ettiniz demektir.

Virüs salgınında da öncelik bir kez daha patronların ihtiyaçlarına göre belirlendi. Devletin kaynakları ayakta kalmaları için onlara daha fazla aktarılacak, krediler verilecek, borçlar ertelenecek, milyonlarca ücretli çalışan, emekli, işsiz kendi kendini korumaya çalışacak.

AKP bir kez daha toplum sağlığıyla oynadı. Vakaları gizledi, yayılmasına yardımcı oldu. Şimdiye kadar ölen insanları belli ki zatürreden ölen yaşlılar diye kaydettiler. Ve hâlâ salgını yayacak işler yapıyorlar.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada virüse karşı verilen mücadelede kapitalist devletler toptan sınıfta kaldı. Devletin piyasacılığa göre örgütlendiği, toplumsal yaşamın paçayı kurtarmak üzerine kurgulandığı bir düzen kurdular. Şimdi Avrupa’nın merkezinde insanlar hastanelerde yeterli sayıda solunum cihazı bulunmadığı için ölüyor. Daha ne olsun.

İnsanlık bunu hak etmiyor. Ne Türkiye’de ne dünyada…

Yaşam hakkını yeniden kazanacağız. Buna göz yummayacağız.