Ahali iftar topunu beklerken, iftarı ballı elektrik ihalesiyle açanlar…

KENTİN SESİ-MANİSA Yazıları

Manisa ve İzmir’in elektrik dağıtım işi özel sektöre “altın tepside” sunuldu.

Nihayet bunu da becerdiler!

Bu iki bölgenin elektrik dağıtım işini bugüne kadar sürdüren GEDİZ AŞ, Kaya-Karamehmet-Kazancı ortaklığına (İş-Kaya-MMEKA ortaklığına) satıldı.

On firma katılmıştı bu ballı ihaleye. Mehmet Emin Karamehmet’in de içinde bulunduğu İş-Kaya-MMEKA Ortak Girişim Grubu çekişmeli bir yarışmanın ardından zaferle çıktı salondan.

Niçin bu ihaleye “ballı ihale” dedim?

Çünkü bu özelleştirmeler öncesinde GEDİZ AŞ’ye pek çok yatırım yapıldı.

15 yıla yayılan borçları devlet üstlendi, elektrik dağıtım hatları Dünya Bankası kredileriyle yenilendi ve adeta “yeni gelin” gibi süslenen, hazırlanan, bakıma alınan GEDİZ AŞ, yeni sahiplerine altın tepsi içinde adeta “sunuldu.”

***

Elektrik, insanlığın temel ihtiyacı.

Ekmek gibi, su gibi, barınma gibi, eğitim gibi, sağlık gibi…

Elektrik, kamusal bir hizmet… Üretimi de öyle, dağıtımı da…

Bu kamusal hizmeti, “kâr” güdüsüyle kurulmuş özel bir sermaye grubunun emrine verdiler.

Özelleştirme adı verilen barbarlık, zaten kamunun yok edilmesi anlamına geliyor.

Özelleştirme politikalarının tek bir hedefi var: Kayıtsız ve koşulsuz sermayenin hegemonyasını kurmak. Ve bunun önündeki tüm engelleri kaldırmak.

Bu politikalar nasıl başladı, hatırlarsınız… Zarar ettiği ve bütçede açıklara neden olduğu söylenen kamu kuruluşlarının, özel sermayeye satılması girişimleriyle başladı.

Özal döneminde, liberal kalemşorların en önemli argümanları, “Devlet ayakkabı mı üretirmiş, devlet pijama mı üretirmiş” cümleleriyle başlayan polemiklerdi.

Ancak kısa sürede asıl hedefin bu olmadığı anlaşıldı.

Asıl hedef “kamuyu”, “kamusal insanı”, “politik insanı” yok etmekti. İnsanı var eden, insanı gerçekleştiren tüm çizgileri kazımaktı amaçlanan.

Nihai hedef şuydu: Kamusal hizmetlerin, kamu ajanlarınca kamusal bir şekilde kamusal yöntemlerle yerine getirilmesini sona erdirmek!

Böylece kamu yönetimini oluşturan tüm unsurları piyasaya açıp parça parça sermayenin uhdesine vermek.

Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz rahatlıkla: Özelleştirme, tersinden kamulaştırmadır.

Yani kamuyu tasfiye ederek, ona ait işlevleri özel sermayeye aktarmak, kamuyu bu şekilde sermaye sınıfının içinde eritmek.

Acımasız bir despotizmdir bu.

Barbarlıktır.

İnsanı ve insana ait her şeyi, sermaye içerisinde yok etmektir.

***

Bir başka açıdan da bakacak olursak… Özelleştirme politikaları, ilkel birikim politikalarıdır aynı zamanda. Hani, Marks’ın “ilk günah” dediği ilkel birikim. (*)

Günümüzde artık, işte bu süreklileştirilmiş ilkel birikim politikaları geçerlidir.

Yani “süreklileştirilmiş yağma”, “süreklileştirilmiş talan”, “süreklileştirilmiş barbarlık” rejimi.

Yani herhangi bir yatırıma, üretime, ticarete dayanmadan, istihdam yaratmadan, devlet zoru kullanarak kamusal rantları yağmalama rejimi.

Böyle bir rejimde, en temel hizmetleri karşılayan kamusal organlar bile, devlet zoru kullanılarak değerinin çok altında bedellerle, sermayedarlara devredilir. (Bkz: ATV ve Sabah’ın Ahmet Çalık’a devri örneği.)

Böyle bir rejimde yine devlet zoru kullanılarak, yeni rant alanları yaratılır ve bu rantlar yağmalanır. (Bkz: Belediye Yasası, son değişikliklerle bu rantların ve yağmaların önünü açmıştır.)

***

Özelleştirmelerle ilgili söylenegelen palavralardan biri de, devletin küçülmesi palavrası.

Bir devletin, kendine ait işletmeleri satarak küçüleceğini savunmak, insan aklına yapılmış en büyük saldırılardan biridir.

Özelleştirmeyle devlet küçülmemekte, tam tersine parsellenerek, parçalanarak büyümektedir. Kamusal fonksiyonlar ticarileştirilerek şirketlere, holdinglere, konsorsiyumlara aktarılmakta modern devletin içsel bütünlüğü ve bu bütünlüğü yaşatan sistematik yıkılmaktadır.

Devlet adeta kamusallıktan sıyrılarak despotikleşip gericileşmektedir.

***

Bunca laftan sonra konuyu yine Manisa ve İzmir’in elektrik dağıtım işine getireceğim.

“Özelleştirme yoluyla kamuyu ve kamuya ait olanı yok etme” misyonunun taşeronu AKP, Manisa ve İzmir’deki 2 milyon 400 bin elektrik abonesini, İş-Kaya-MMEKA Ortak Girişim Grubu’na teslim etmiştir.

Manisa ve İzmir’deki 2 milyon 400 bin elektrik abonesinin kamusal hakkı, Mehmet Emin Karamehmet-Mehmet Kazancı ortaklığının insafına bırakılmıştır.

***

İşte bu nedenle AKP hükümeti, yağmanın, talanın, barbarlığın hükümetidir.

Despotizmin ve gericiliğin hükümetidir.

[email protected]

(*) Değerli okurlarımız “ilkel birikim” konusuna daha yakından bakmak isterlerse, Ahmet Alpay Dikmen’in soL Portal’da 3 Nisan 2007’de yayımlanan yazısını aşağıdaki linke tıklayıp okuyabilirler.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ahmet-alpay-dikmen/neoliberal-devlet-se...