'Ne Erdoğan’ın elinde hayat pahalılığı ile mücadele edecek bir program var, ne de market zincirleri ve fiyatların belirlenmesinde etkili olan aktörlerin kârlarından zerre feragat etme niyeti.'

Zincirleme market

Markete girenin kasadan çıkarken canının yandığı günlerden geçiyoruz. Biraz dikkat edin çıkış kapısına, parayı ödedikten sonra uzun uzun kasa fişine bakan insanlar göreceksiniz. Barkod okuyucu ürünü yanlışlıkla çift okumuştur, belki etiket fiyatı kasadakiyle uyumsuzdur ya da fişteki rakamları şöyle kafadan hızlıca toplasan yekünle tutmayacaktır. Bir umut işte… Sonra çok çabuk yüzleşiliyor market kasasında hata olmayacağıyla. Hepsi tutuyor, hem de kuruşuna kadar.

Durum gerçekten parlak değil. Gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 30 düzeyinde. Üstelik bu yüksek rakam iktidar ayıbı örtmekle mahir TÜİK’in oranı. Sonra, hayat pahalılaştı diye yılın ortasında kimseye zam da yapılmıyor. Hatta kademeli vergi dilimi nedeniyle pek çok işçinin aldığı ücret sene başına göre azalıyor. Kredi kartlarında biriken borç ise cabası.

Erdoğan’a göre bu işin suçlusu 5 zincir market. Geçen hafta Amerika’ya giderken, Türkiye’de en yaygın mağaza ağına sahip bu marketlerin topladıkları ürünlerle piyasayı altüst ettiklerini söyledi ve Ticaret Bakanlığı’na soruşturma talimatı verdi.

Müfettişlerinin incelemesi etiketlere yansır mı dersiniz?

Geçiniz.

Bu hafta Erdoğan’ın “market çıkışını” eleştirenler arasında Yılmaz Özdil de vardı. Özdil, Sözcü gazetesinde yayınlanan “Zincir Market” başlıklı köşe yazısında hayat pahalılığının nedenini esas olarak Erdoğan’ın ülke yönetimindeki liyakatsız ve kendine çalışan yöneticilerine bağlıyor. Şu soruyla başlıyor yazısına: “Şirketiniz olsa, başına kocasının şirketinden mal alan ticaret bakanını mı koyarsınız, Migros’un CEO’sunu mu?” Ardından ekliyor: “Bakkal kasasına oturtulmayacak tipleri, devletin en tepesine oturtuyorlar, zincirleme fahiş sonuçlara sebep oluyorlar, sonra çıkıp zincir marketleri suçluyorlar…” Özdil’e göre hedef haline getirilen zincir marketlerin başarısı olmasaydı, iş sayın hükümetimize kalsaydı, Türkiye pandemide aç kalırdı!

Ne tuhaf. Derler ya, “Hırsızın hiç mi suçu yok” diye. Ötesine geçmiş Özdil, hırsıza teşekkür etmemizi istiyor.

AKP iktidarının sadece yönetici tercihleri değil, ekonomi politikaları da bugün yurttaşların yaşadığı geçim zorluğunun temel nedenleri arasında. Üstelik Özdil’in ifade ettiğinden daha ağır bir tablo ile karşı karşıya kaldık pandemide. İş ve gelir kaybındaki yükseliş yoksulluğu arttırdı ve halkın bir bölümü gerçekten açlıkla yüz yüze kaldı.

Özdil’e göre bunun sorumlusu Erdoğan. Bu doğru, ama tek başına değil. Erdoğan’ın pandemide de tercihlerini belirleyen patronların kârlılığı oldu. Daha salgın başlarken patronlara “Sizi uçuracağım” diyordu. Açın bakın 2020 yılı bilançolarına, 2021’in ilk altı ayına, hem perakende satışta, hem online ticarette kırılan ciro rekorlarına, kârlılığa. Zincir market patronları uçanlar listesinin en tepesinde yer alıyor.

Özdil, Erdoğan’a yönelik haklı eleştiriyi patronları aklamak için kullanıyor. Üstelik bunu salgında hayat pahalılığı nedeniyle açlık sınırında yaşam sürmek zorunda bırakılan milyonlara, aynı hayat pahalılığı nedeniyle ciro rekorları kıran market patronlarına minnettar olmasını önererek yapıyor. Muazzam bir demogoji.

Ne Erdoğan’ın elinde hayat pahalılığı ile mücadele edecek bir program var, ne de market zincirleri başta olmak üzere fiyatların belirlenmesinde etkili olan aktörlerin kârlarından zerre feragat etme niyeti.

Dışarıdan buğday ve mısır satın alıyoruz. Hayvancılığı ithal hayvan ve samanla yapıyoruz. Satamadıklarını kapattılar, memlekette şeker ve tütün kotayla üretiliyor. Tohumda ve gübrede dışa bağımlıyız. Hepsinde karar alıcı aktör, şirketler. Öncelik kârlılık, yoksa halkın ekmeği daha ucuza alabilmesi kimsenin umurunda değil.

Karadeniz’de fındık para etmiyor, ama markette kilosu 100 liradan satılıyor. Üretici çayla geçinemiyor ama paketin üstünde 40 lira yazıyor. Seradan çıkışı 1 lira olan domatesi yaz boyunca marketten 10 liraya satın aldık. Ve Özdil’e göre market patronlarının bu konuda zerre sorumluluğu yok.

Özdil’in yazılarında hep sağlam bir araştırma altyapısı olduğu hissedilir. Boşa atmaz, temellendirir. Bu kez tercih etmediği anlaşılıyor. Yoksa Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan Hal Yasası ile marketlere bazı istisnalar getirildiğini, bu sayede marketlerin üreticiden ürünü doğrudan toplayıp rafa koyabildiğini, bunun da marketleri fiyat belirlemede ön önemli aktör yaptığını da yazardı. Sonra market çalışanlarıyla ilgili küçük bir gogıl araması yapar, İş Teftiş Kurulu’nun bu yılın başında yayımladığı denetim faaliyet raporunu bulur, raporda 7 ayrı market zincirine ait 2 bin 644 mağaza ve depodaki incelemeyi içeren sayfaları görür, burada çalışan toplam 56 bin 269 işçinin içinde iş sözleşmeleri ve mevzuattan kaynaklanan 23 milyon 546 bin 20 lira 13 kuruş alacağı ödenmeyen kişi olduğunu da yazısının bir köşesine eklerdi.

Bunları yazmadıysa bir bildiği var demektir. Yoksa niye Erdoğan’ın göstermelik zincir market çıkışını, köşesinde zincirleme market reklamı yaparak eleştirsin.