'Bugün bildiğimiz her türlü kayırmacılık ve yolsuzluk o gün de vardı. Yol açtıkları adaletsizlik zenginleri daha zengin yoksulları daha yoksul yapmıştı. Saltanatın gereğidir.'

Ömer’in adaleti

İkinci halife Ömer, iddialara göre, kendinden önceki halifeyi öldürüp koltuğuna oturdu. Gelişi tartışmalıdır. “Adil değildir” anlamında söylüyorum. Başlangıçta Peygamberin en sert muhalifiydi, katıldıktan sonra en Ortodoks savunucusu oldu. İslam Ansiklopedisi’ne göre kini de sadakati de çok şiddetliydi. Kızı Hafşa veya Hafsa Peygamberle evlendi, akraba oldular. Stratejik bir adımdır, zira kendinden önceki halifenin kızı da peygamberle evliydi. Ölümünden sonra sırasıyla halife oldular. Ayşe ve Hafşa babaları için iktidarın yolunu açtılar. 

Selefinin tersine çok sert bir halife oldu, kurallara uymayanlara ağır cezalar verdi. Adaletli olmaktan ziyade acımasız bir yöneticiydi. Zaten hadisler de onu sevilen bir insandan ziyade korkulan bir insan olarak gösteriyor. 

Bu kadar sert olunca sertlikle karşılaşmak kaçınılmazdır. “Adil” olarak bilinmesine karşın öldürülmesi bir adaletsizliği nedeniyleydi. Hadis bu ya, Farsları kolay kolay Medine’ye sokmaz, yerleşmelerine izin vermezdi. Medine’nin zenginlerinden biri bir mektupla başvurdu, Fars kökenli kölesinin şehirde çalışmasına izin vermesini istedi. İzin verdi vermesine ama zavallı köle bir yandan sahibine kazansın kazanmasın her gün para ödemek zorunda, diğer yandan Ömer’in başında olduğu devlet ümüğünü sıkmakta. Köle çaresiz Ömer’e başvurdu, biraz adalet istedi. Ömer “sen kazanırsın, birçok sanatın var” deyip köleyi başından savdı. O da gidip kendine bir uzun hançer yaptı, zehre buladı, camide pusu kurdu, Ömer’e saldırıp, bıçakladı. Kaçarken önüne gelene çaldı kılıcı, on üç kişiyi daha tepeledi. Sonuçta yakalanacağını anlayınca bıçağı kendine sapladı. İçinde yalan varsa eğer hadislerin yalancısıyız!

Köle Firuz, Ömer’in halifeliği döneminde Müslümanlarca ele geçirilen İran’a bağlı Nihavend şehrindendi. İslami kaynaklar bu şehir fethedilirken 100 binden fazla insanın katledildiğini not ediyor. Kadınları, çocukları ve geride kalan güçlü kuvvetli erkekleri alıp köle yaptılar. Çok talihsiz bir şehirdir. Bu şehri bir de adını verdiği sanat müziği makamından biliyoruz. Firuz’un macerası da Nihavend makamında bir hikayedir ve hiçbir yerinde adalet yoktur.

Saltanatın, mülkiyetin, servetin olduğu yerde adalet olmaz. 

***

Saltanattan söz etmemiz şaşırtmasın, evet halifelik de bir tür saltanattır, önce Emeviler, sonra Abbasiler eliyle sürülmüştür. Din bu saltanat tarihi boyunca hep fondadır, etkisiz elemandır. Müftülükten CHP vekilliğine terfi eden, oradan Saray’a çıkıp biat eden İhsan Özkes’in dönemi anlatan kitabı da “Dinin Saltanata Dönüşmesi” başlığını taşıyor. Demek ki dinde saltanat hep var. 

Peki ne zaman başlamış dinde saltanat?

İlk halifeler zaten kurucu kabilelerin zenginleri arasından çıkmıştı. Ömer’den sonra gelen Osman Kureyş’in en zengin ailelerinden birinin çocuğuydu. Yani Peygambere başlangıçta direnç gösteren Emevi kabilesindendi. Buna rağmen Peygamberin yakını olmayı başardı. Önce kızlarından biri ile evlendi, o ölünce bir başka kızını eş edindi, duble damattır. Kızlarını verenler ölüp çekilince hilafet koltuğu kızlarını alana kaldı. Onun da adaletle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını biliyoruz. Müftü Özkes, daha hayattayken ileri sürülen aleyhindeki iddiaları şöyle sıralıyor:

  • Devlet görevlerine atadığı yakınlarına devlet hazinesinden büyük miktarlarda bağışlar yapması.
  • Fethedilen şehirlere göçen Kureyş kabilesi ileri gelenlerinin geride kalan mülklerinin yerleştikleri bölgelerdeki arazilerle değiştirilmesinin önünü açması.
  • Bazı sahabelere araziler tahsis etmesi.
  • Kuran’ı 6 nüsha çoğalttıktan sonra diğer Kuran nüshalarını yaktırması.
  • Kureyş adına ayrımcılık yapan valilere ve yöneticilere müsamaha göstermesi.
  • Kureyş’in hilafeti tekeline alması.
  • Müslümanların malı sayılan fey (gayrı-müslümlerden alınan haraç) gelirlerinin eyaletlere dağıtılmaması, taşradan alınan vergilerin usulsüz kullanılması.
  • Kendisini eleştirenlere -ki aralarında Ebu Zer de var- çeşitli cezalar vererek susturması,
  • Ganimetlerinin bir kısmının yakın akrabalarına dağıtması.

Tanıdık geldi biliyorum. Anlayacağınız bugün bildiğimiz her türlü kayırmacılık ve yolsuzluk o gün de vardı. Yol açtıkları adaletsizlik zenginleri daha zengin yoksulları daha yoksul yapmıştı. Saltanatın gereğidir. 

Tabii, adaletsizlik olunca adalet arayanlar da olur. Köle Firuz’un lanetidir bu. Gerisini İhsan Özkes şöyle anlatıyor:

“656 yılının hac mevsiminde Mısır, Kufe ve Basra’dan gelen yaklaşık 1000 kişilik isyancı gruplar Mekke yolundan Medine’ye döndüler… İsyancılar şehrin dışında toplandılar. Hz. Osman, Hz. Ali başkanlığında bir heyeti asilerle görüşmek üzere görevlendirdi. Asiler ikna olmadılar. Hz. Ali’ye, Talha ve Zübeyir’e halifelik teklif ettiler. Üçü de yanaşmadı. Hz. Osman’ın evini kuşattılar. Hz. Osman bazı hataları olduğunu kabul etti…” Açık adalet arayışıdır. Tepki o kadar büyüktü ki mescitte hutbe okurken bile taş ve toprak atılarak protesto edilmişti. İsyanın ateşi söndürülemedi haliyle. Evini yeniden kuşattılar, eve girmeye çalışan Ali’yi ve Peygamberin karısını tartakladılar. Bir süre bekledikten sonra girip Osman’ı öldürdüler. 

Özkes’ten takip ediyoruz… İsyancılar Osman’ı öldürdükten sonra şehre hâkim oldu. Osman’ın cenazesi üç gün ortada kaldı. Cenazesine katılım da olmadı. Müslüman mezarlığına gömülmesine müsaade edilmedi. Cenazeyi taşlamak için yollarda toplanan halkı Ali engelledi. Sonunda götürüp çöplük olarak kullanılan Yahudi mezarlığına gömdüler. 

***

Bir muhalefet partisi adalet arayışını Ömer’den başlatan filmler, afişler yaptı geçen hafta. Hakkını yemeyelim, afişlerde adaleti en az tartışmalı olanlardan biriydi Ömer. Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Türkeş’in, Yazıcıoğlu’nun olduğu yerde adalet ne arar? Ömer’de adalet yoktur evet, bu kombinasyonda ise hiç yoktur.

Türküsü var adaletsizliğin, bilenler bilir: 

“Kızım seni Ömer'e vereyim mi
İstemem babacığım istemem
Onun adı Ömer alır beni döver
İstemem babacığım istemem”

Türkünün konusu baba ile kızı arasında hasbıhaldir. Kızın istemedikleri arasında Ali de vardır, haklıdır, nesini isteyeceksin? Türkünün sonunda zengin Engin-Onun adı engin babası da zengin- sıyrılacaktır aradan. Halkımızın türküsüdür. Zenginin, muktedirin, sultanın adil olacağı yanılsamasının tarihsel, dinsel kökleri vardır.

***

Peki, adalet aramayacak mıyız, düşünmeyecek miyiz üzerine, referanslarımız olmayacak mı adaletsizliği eleştirirken?

Halka adaleti sormuşlar, Ömer diyen çoğunluktaymış!

Halka adalet sorulur mu hiç. Aristo’ya, Hume’a, Kant’a, Hegel’e ve tabii Marks’a soracaksın adaletin ne olduğunu. Aydınlanma düşünürlerine yapacaksın müracaatını. Sonra dönüp halka anlatacaksın anladığını. 

Ya da daha iyisi Köle Firuz’a sormak. Nihavent makamında bir adalet tarifi çıkar ki ortaya, tadından yenmez!