AKP iktidarı, çok yüksek dış açıklar yanında, önemli düzeylere çıkacak iç açıkları da göze alarak bu seçim dönemini atlatmaya hazırlanmaktadır.

Ne programı?

Orta Vadeli Program (OVP: 2023-2025) açıklandı. Bir değeri var mı? Geçmiş programlara bakılınca, hedefler-gerçekleşmeler tutarlılığı açısından bir değerleri olmadığını söyleyebiliriz. Ama hiç değerleri yok diyemeyiz. Çünkü bu programlar üzerinden iktidarın niyetlerini kısmen görebiliyor ve bu programların hedefleri/ angajmanları ile gerçekleşmeler arasındaki büyük açıklıklar üzerinden iktidarın iktisat politikalarını daha yoğun eleştirme olanağı bulabiliyoruz.

İç tutarlılığı yüksek metinler olmaktan ziyade "olması arzu edilen veya kamuoyuna duyurulmak istenen" hedeflere ilişkin birer niyet beyanı ve temenniler dizisi olmaktan öteye geçmeyen bu programlar, 2019-2022 dönemi OVP'sinde olduğu gibi bazen IMF bağlantılı McKinsey şirketinin telkinlerini arkasına almak (ama uygulamaya geçemeden kadük olmak) gibi özellikleri de taşıdığı için öğretici tarihi belgeler sınıfına da girebiliyor.

Son açıklanan OVP'nin geçmiş yıllardan tek olumlu farkı, 5018 sayılı yasanın (m. 16/b) süre sınırlarına harfiyen uyularak "Eylül ayının ilk haftası sonuna kadar" yayınlanmış olması. Bunun dışındaki özellikleri önceki yıllardan pek farklı değil. Bu nedenle, OVP'nin 2022'ye ilişkin gerçekleşme tahminleri ile 2023'e ilişkin tahminlerinin ötesindeki yılları da kapsayarak görüş bildirmek, "iyice boş işlerle uğraşmak" sınıfına girer. 

Bu yüzden biz burada 2022 ve 2023 yıllarını alıyoruz. Ama bunu yaparken, 2021 gerçekleşmelerini, 2022 yılı için önceki OVP (2022-2024) gerçekleşme tahminlerini ve Temmuz 2022'de yürürlüğe giren Ek Bütçeyle bir kez daha değişmiş bütçe verilerini de tabloya dahil ediyoruz. Böylece hangi belirsizlikler ve hangi çapta yalpalamalar içinden geçildiğinin daha iyi anlaşılabileceğini umuyoruz.

Bu tablo, önceki OVP (2022-24) ile yeni OVP (2023-25) arasındaki sapmaların önemini gösteriyor. Seneye benzer sapmaları gene konuşuruz. Şimdiki duruma bakarsak, 2022 büyüme tahmini (ilk satır) dolar cinsinden epey düşmüştür (850 mr.$ yerine 808 mr. $). 2023 için hedeflenen 867 mr.$ ise pek güdüktür. Özellikle bunu Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın (bkz. sayfa 27, 120 sayılı politika tedbiri) 2023 için öngördüğü 2 trilyon dolarlık GSYH ile karşılaştırdığınız zaman. Bilindiği gibi, 2011-13 yıllarında şişirilmiş büyüme temposuna ve 2013'te kişi başı 12.500 dolar seviyelerine varılmasının iyimser havasına girerek, iktidar plancıları 2023 için desteksiz atışlar yapmışlardı. Kişi başına gelirin 2023'te 2013'tekinin iki katına yani 25.000 dolara ulaşması "işten bile değil"di. İhracat ise 500 milyar dolara çıkabilir, işsizlik de %5'e inebilirdi.

Kişi başına GSYH'nın bırakalım 10.Planın kurgularını, daha geçen yılın OVP'sinin 9.947 dolarlık tahminini bile tutturamadığını ve 458 dolar geride tahmin edildiğini görüyoruz. Kaldı ki, bu yılın sonunda 9.485 dolar düzeyine ulaşılması bile, dolar kurunun bu yılın ortalamasında 16,62 TL düzeyinde kalmasına bağlıdır. (Önceki OVP'ye göreyse 2022 dolar kuru ortalaması 9,27 TL olacaktı!).

İhracat miktarının 10. Plan tahminin yaklaşık yarısı düzeyinde kalmasından daha önemlisi şudur: Dış ticaret dengesi, bir önceki OVP'nin beklentisinin iki katından fazla bir dış ticaret açığına işaret etmektedir: 51,8 milyar $ yerine 105 mr. $... Üstelik bu, cari işlemler açığının (2021'den de heveslenerek) 18 milyar dolar düzeylerinde tutulması programlanmışken oluyor. Haliyle, cari işlemler açığı şimdiki yılsonu gerçekleşme tahmini olan 47,3 milyar dolara fırlayıveriyor. Kaldı ki, bize göre, cari açığı 55-60 milyar dolar eşiğinin altında tutmak da hayli zor olacaktır. Hani yüksek dolar kurunun -biz sıradan fanilerin anlamadığı- bir hikmeti de dış açığı sınırlamak olacaktı? Peki bu durumda soralım: Hangi plan, hangi program? Ortada ciddi bir planlama anlayışı olmadığına (ve tarz-ı AKP siyaseti açısından olamayacağına) göre, OVP'ler de ciddiye alınacak belgeler olamamaktadır.

TÜFE tahminindeki sapmayı da Saray ekonomisti dışındaki sıradan iktisatçılar anlayamıyor tabii: 2022 için yüzde 9,8 yerine yüzde 65! Peki bugünkü baskılanmış %80 düzeyinden yılsonunda %65'e inilmesi  gerçekçi midir? TÜİK yönetimine fazla mesai yaptırılsa bile zor görünüyor.

Peki ya Bütçe Dengeleri?

Basitleştirmek için Kamu Kesimi Genel Dengesi üzerinden değil de daha dar kapsamlı ama daha iyi bilinen Merkezi Yönetim Bütçesi üzerinden ilerleyelim. 

2022 yılına ilişkin burada üç ayrı sütun olmasının nedeni, bilindiği gibi, Temmuz 2022'de bir zorunluluk olarak gündeme gelen Ek Bütçe uygulamasıdır. Ek Bütçe, 2022 bütçesini yüzde 62 gibi yüksek bir oranda yukarıya çekmiştir. Ama yeni OVP'ye göre, 2022 yılı gerçekleşme tahmini bunun dahi yüzde 10 üzerine çıkacaktır. Ek bütçeyle 2.848 milyar TL'ye yükselmiş bulunan 2022 bütçesi harcamaları, yeni gerçekleşme tahminine göre 3.134 milyar TL olacaktır. Bütçe gelirlerinde ise, Ek Bütçeli toplam bütçeye kıyasla sadece %4,7'lik bir artış beklendiği için, yeni bütçe açığı tahmini 461 milyar TL'ye fırlamaktadır. Dolayısıyla bir yıl için üç ayrı açık tahmini vardır: Önce 278 mr. TL, sonra 295 milyar TL, şimdi ise 461 milyar TL'dir. Açıktaki son artış, az buz değil tam yüzde 56'dır!

Bütçe gelirleri içindeki en önemli kalem kuşkusuz vergi gelirleridir. Ek bütçeyle vergi gelirlerinde önemli bir artış öngörülmüştü. Bunun nedeni, enflasyon oranında artan dolaylı vergi gelirleri ile henüz enflasyon muhasebesinin uygulanmadığı bir konjonktürde enflasyonla şişen şirket kârları nedeniyle Kurumlar Vergisi hasılatında sıradışı artışlardı. 2023 tahminlerine bakıldığında, gerek bütçe harcamaları, gerek bütçe gelirdleri gerekse vergi gelirleri bakımından yüzde 41-42 oranlarında artışların hedeflendiği görülür.  Bunun, 2023 için öngörülen %24,9'luk TÜFE artışı hedefinin çok üzerinde kaldığı, yani kamu maliyesinde vergiler üzerinden bir sıkılaştırma ama harcamalar üzerinden de bir genişlemeye gidileceği söylenebilir. 

Vergi gelirlerinin 2022 yılı gerçekleşme tahmini olan 2.270 milyar TL'den 2023'te 3.200 milyar TL'ye yükseleceğinin öngörülmesi ciddi bir vergi baskısının göndemde olduğunu gösterir. Ama bize göre yılın ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında farklı politikaların izleneceği öngörülmüş olmalıdır: Harcama artışlarının görece daha güçlü olacağı bir ilk yarıdan sonra, seçimleri takiben vergi artışlarının daha baskın olacağı bir ikinci yarı yaşanabilir. 2023'te bütçe açığındaki artışın da %43 düzeyinde öngörülmesi, gelir ve gider artışlarıyla uyumludur;  ancak gene de yeni bir seviyeye işaret etmektedir.

Faiz dışı denge, faiz ödemeleri olmasaydı bütçe dengesi ne olurduyu gösterir. Bu denge yıllardır açık vermekte ve bu nedenle kamu kesiminin borç yükü artmaktadır. Faiz dışı açığın 2022'de de zirve yapacağı anlaşılmaktadır. 2023'te de açık verdikten sonra izleyen yıllarda fazla vermesi öngörülmüştür ama, başta da söyledik, "izleyen yılların" ciddiye alınacak bir tarafı yoktur.

Son olarak Kamu Kesimi Genel Dengesi içinde yer alan KİT'lerin durumuna bakarsak, bu sektörün 2022 itibariyle 430 milyar TL gibi rekor bir açık vermesinin beklendiğini eklememiz gerekir. (2023'te bu açığın 97 milyar TL'ye gerilemesi öngörülmektedir). Bu açığın esas kaynağının BOTAŞ üzerinden yapılan doğalgaz sübvansiyonları olduğu söylenebilir. 

Sonuç

Bizi burada ilgilendiren asıl sorun, 461 milyar TL bütçe açığı verilmesi beklenen 2022 yılında 430 milyar da KİT açığının verilecek olmasıdır. İkisinin toplamının GSYH'ya oranı %6,6'dır ki çok yüksek bir düzeydir. AKP iktidarı, çok yüksek dış açıklar yanında, önemli düzeylere çıkacak iç açıkları da göze alarak bu seçim dönemini atlatmaya hazırlanmaktadır. Ekonomik koşullar aleyhine olmakla birlikte "benden sonra tufan" yaklaşımının da hafife alınmaması gerekir.