D. Bahçeli, gerçekten laik ve demokratik bir ülkeden yana ise, laiklik karşıtı her söyleme ve uygulamaya karşı çıkıp AKP’yi desteklemekten vazgeçmelidir.

Laiklik ve Devlet Bahçeli

Anayasa’ya göre, “Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletidir.” 

Ancak anayasada böyle yazması, devletin laik olması için yetmemektedir. Devletin bu özellikte bir devlet olması için, hem siyasetçilerin hem de yurttaşların önemli bir bölümünün laik anlayışı benimseyip içselleştirmeleri gerekmektedir. Ancak AKP lideri, İstanbul Büyük Şehir Başkanlığından beri “Devlet laik olur yurttaşlar laik olmaz” anlayışını sıklıkla dile getirmekte ve laiklik karşıtı eylem ve söylemlerine devam etmektedir. 

Şimdilik laiklik karşıtı son uygulamalardan biri, 2021 adli yılının dualarla açılmasıdır. Bu açılışla, devletin temellerinden biri olan adaletin Hanefi inancına dayandırıldığı/dayandırılacağı belli olmuştur. Zaten adalet alanında çoktandır laiklik karşıtı anlayış ve uygulamalar yaşanmaktadır. Bazı mahkemeler, karar vermeden önce müftüye danışmakta ya da kararlarında ayetlere yer vermektedirler. Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyım rektörü protesto eden LGBT öğrencilerinden biri adına AYM’ye yapılan başvuruya Adalet Bakanlığı tarafından, “Eşcinselliğin İslam dinine göre ‘haram’ olduğu” savunması yapılmıştır!

Adli yılın duayla açılmasının eleştirilmesi üzerine Diyanet başkanının “Din sadece insanla Allah arasında olsun istiyorlar” demesi, açıkça şeriat düzeninin hedeflendiğini göstermektedir. 

Bütün bu gelişmelere sessiz kalan ve hatta “Türk milleti Müslüman bir millettir. Sayın Erbaş doğru bir iş yapmıştır. Desteğimiz tamdır” diyen Devlet Bahçeli, ilk kez duyuyormuşçasına AKP’nin anayasadan laiklik ilkesini çıkarma niyeti üzerine, “Ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet’in laiklik sütununu kırdırırız” demiştir!

Oysa bu sözü söyleyen D. Bahçeli, laik düzen karşıtı Necip Fazıl Kısakürek’e biat etmiş olan Abdullah Gül’ün 2007’de cumhurbaşkanı olmasını sağlamıştır. Önce liseye geçiş ve sonra üniversiteye geçiş sınavında, laiklik karşıtı bir uygulama olarak din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden soru sorulmasına karşı çıkmamıştır. 

A.Gül laik ve bilimsel anlayışta olmayan kişileri Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine ya da diğer üst bürokratik görevlere atadığı gibi laik ve bilimsel eğitim karşıtı olan 4+4+4 yasasını da onaylamıştı. Bilindiği gibi bu yasa Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dininin ve kininin davacısı olacak gençlik” istemesi üzerine çıkarılmıştı. D. Bahçeli bu yasayı da desteklemişti. 

Laiklik karşıtı her kararı onaylayan A. Gül, cumhurbaşkanlığının son zamanlarında ise, “Laiklik, … devletin bütün dinler ve mezhepler ile inanç grupları ve inançsızlar karşısında tarafsız olmasını, hepsine saygıyla yaklaşmasını öngörmektedir” (Posta Gazetesi, 6 Şubat 2014) demişti. 

A.Gül’ün bu açıklaması sonrasında D. Bahçeli, daha önceleri “Seni kesinlikle başkan yapmayacağız” demiş olsa da, N. F. Kısakürek’in hayranlarından R. T. Erdoğan’ın başkan olmasını ve İsmail Kahraman’ın TBMM başkanı olmasını da desteklemiştir. İ. Kahraman, “Laiklik ilkesi Anayasa’dan çıkarılmalı” dediğinde de sesini çıkarmamıştır. D. Bahçeli;

  • Okullarda 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarını gölgelemek üzere başlatılan ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra uygulamadan kaldırılan ‘Kutlu Doğum’ haftası uygulamalarına,
  • Eğitimde yalnız dini değerlerin öne çıkarıldığı, laik ve demokratik değerlerin söz konusu olmadığı ‘Değerler Eğitimi’ uygulamalarına,
  • Türban kullanımının ana okullara kadar inmesine,
  • Genel liselerin kapatılmasına,
  • Bazı okulların imam hatip okuluna dönüştürülmesine,
  • Laik ve bilimsel eğitim karşıtı 2017 müfredatına,
  • Eğitim bakanlığının gerici vakıflarla protokoller imzalamasına, Danıştay bu tür protokolleri iptal etse de bakanlığın yeni protokoller imzalamasına,
  • 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan gerici kararlara,
  • Laikliğin, halk egemenliğinin ve bağımsızlığın simgesi olan resmi bayramların kutlanmasına son verilmesine,
  • Tarikatların ve diyanetin açtığı okul ya da kurslarda laiklik karşıtlığının işlemesine, 
  • Üniversitelere kayyım rektörler atanıp bu kurumların AKP’lileşmesine,
  • Hemen her gün eğitim kurumlarında ortaya çıkan gerici söylem ve uygulamalara da,
  • İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına,
  • Bazı okullarda karma eğitim uygulamasına son verilmesine,
  • Bazı okullarda ders saatlerinin namaz saatlerine göre ayarlanmasına, Bazı okullarda ezan okunmasına, 

ses çıkarmadığı gibi, yukarıda değinilmeyen benzeri pek çok gerici söylem ve karara da karşı çıkmamıştır. 

Yukarıda özetlenen türden gelişmelere karşı çıkılmadıkça laikliği korumanın mümkünatı yoktur. 

D. Bahçeli, gerçekten laik ve demokratik bir ülkeden yana ise, hemen yukarıda örneklenen laiklik karşıtı her söyleme ve uygulamaya karşı çıkıp AKP’yi desteklemekten vazgeçmelidir. Aksi halde bırakın sütun olarak kalmasını laikliğin dile getirilmesi bile zorlaşacaktır.

[email protected]