Kredi genişlemesinde bölüşüm, istihdam, sermayenin denetimindedir. Son yıllarda Türkiye’de olduğu gibi emek-karşıtı bölüşüme yol açar; işsizliği, yoksulluğu artırabilir.  

IMF ve Arjantin II; biraz da Türkiye…

7 Ocak 2022’de bu köşede, “IMF’den Dersler: Arjantin” başlıklı bir yazım yayımlandı. Yazı, şu tespitle son buluyordu: “IMF tekin değildir. Emperyalizmin siyasal önceliklerini pervasızca üstlenebilmekte; ‘tiksindirici’ olabilen kredileri iktidarları alaşağı veya ihya etmekte kullanılabilmektedir. Uzak duralım.

O tarihte IMF ile Arjantin’deki sol-Peronist Fernandez hükümeti arasında süregelen kredi müzakerelerini, öncesi ile birlikte gözden geçiriyordum.

Ocak sonunda, IMF ile Arjantin arasındaki müzakereler anlaşma ile sonuçlandı. Önceki yazımın “devamı” da gerekiyor. Anlaşmanın öncesini özetleyerek, hatırlatarak başlayalım. 

Baştan-aşağı 'kirli' bir IMF kredisi… 

Arjantin hükümetinin IMF’ye 45 milyar dolarlık borcu vardı. Ocak 2022’deki anlaşma bu borcun nasıl ödeneceğini belirledi.

Bu borcun kaynağı, ABD dostu, neoliberal Macri hükümetine IMF’nin 2018-19’da açtığı 57 milyar dolarlık bir kredidir. 

Arjantin’de 13 yıllık sol-Peronist hükümetler dönemi 2015 sonunda son buldu. Başkanlık seçimini sağcı Mauricio Macri kazandı.   

Macri yönetimi sermaye hareketleri denetimine son verdi.  Arjantin, finans çevrelerinin gözdesi oldu; artan bütçe açıkları dış borçlanmayla karşılandı. 2018’de sermaye kaçışı ve enflasyon hızlandı; döviz rezervleri tükendi ve finansal kriz gündeme geldi. 

IMF yardıma geldi. Tarihi boyunca tek bir ülkeye verilen en yüksek krediyi 2018-2019’da Arjantin’e verdi: 57 milyar dolar…Ülkenin IMF kotasını 12 misli aştığı için usulsüzdür. 

IMF Yürütme Kurulu’nun Avrupalı üyeleri, yerleşik ölçütleri aşan bu astronomik krediye muhalifti. ABD’nin Macri lehindeki siyasal önceliği ağır bastı; kredi onaylandı (Washington Post, 31 Şubat 2022). 

Bu istisnaî kredinin dayandığı 2018-19 stand-by programı, daha sonra IMF içinde bir değerlendirme (“evaluation”) raporu ile incelendi.  Rapor, “uygun” bir üslupla programı eleştirdi. Belirtti ki, IMF programı “Macri hükümetinin istekleri doğrultusunda tasarlanmıştır.” 

Açıkça siyasal öncelikli, “kirli, hatta tiksindirici” bir kredi anlaşması söz konusudur. Program da beklenen sonuçları vermedi; ekonomi iki yıl üst üste küçüldü.  2019 seçimlerini Macri kaybetti, başkanlığı sol-Peronist Alberto Fernandez kazandı. 

Ödeme yükü, yeni ve solcu iktidara…

Yeni başkan   Fernandez, 2020’de Arjantin dış borçlarının özel alacaklıları ile anlaştı. Borçlar yeniden yapılandırıldı. Bu başarılı adım, korona salgını öncesinde ekonomiyi canlandırdı. Arjantin salgına karşı hızlı, etkili tepki gösteren Latin Amerika ülkelerinin başında yer aldı. 

57 milyar dolarlık IMF kredi toplamının 45 milyarı iki yılda “buharlaşmış”; Arjantin burjuvazisi tarafından ülke dışına kaçırılmıştı. Tuhaftır ki IMF’ye borç bakiyesi de 45 milyar dolardır ve geri ödemeler 2022’de başlayacaktır. Ödenmezse, özel alacaklılarla yapılan borç anlaşması çöker; Arjantin iflas eder. 

İki yıl boyunca Arjantin hükümeti, IMF ile 45 milyar dolarlık borçların ödenme koşulları üzerinde pazarlık etti. IMF, neoliberal programda ısrar etti: 45 milyar, kamu maliyesinde kemer sıkma yoluyla yaratılacak bir bütçe fazlası ile ödenecektir. Arjantin, kemer sıkma önlemlerini reddetti. Tam aksine, genişleyici maliye politikaları izlemekte ısrar etti. Bu seçenek büyümeyi kamçılayacak; artan millî gelir sayesinde borç yükü göreli olarak hafifleyecektir.

Fernandez Eylül 2021’de Birleşmiş Genel Kurulu’nda   IMF’nin Macri yönetimine açtığı kredileri “zehirli ve ölçüsüz” olarak nitelendirdi. IMF belgelerinde bütçe açıkları saygınlık kazanırken Arjantin’e yapılan haksızlığa dikkat çekti. Sonunda, “2018-19’da IMF’nin, önceki hükümete kesinlikle siyasal bir kredi verdiğini; Arjantin’in bu borçları büyüyerek ödemesine imkân vermeyen bir anlaşmayı imzalamayacağını” ilan etti (Telesur, 18 Ocak 2022). 

IMF razı olmak zorunda kaldı. 28 Ocak 2022’de IMF borçları üzerinde, “akaryakıt sübvansiyonlarının zaman içinde kaldırılması” dışında herhangi bir kemer sıkma hedefi taşımayan; “yapısal uyum”  koşulları da içermeyen bir anlaşma üzerinde görüş birliği sağlandı. 

Kemer sıkmayan bir IMF anlaşması…

IMF programlarını, kemer sıkma ve yapısal uyum öncelikleri açısından öteden beri eleştiren (biri Nobel ödüllü) iki iktisatçı, Arjantin’le yapılan anlaşmayı, “pembe gözlüklerle” değerlendiriyor (Joseph Stiglitz ve Mark Weisbrot, CEPR, 2 Şubat 2022). 

“Batı’da korona krizine karşı uygulanan politikaların tam aksini Arjantin’den beklemek ikiyüzlülük olmaz mı?  Yıllardan beri IMF’ye karşı bu eleştiri yapılmıyor mu? IMF’nin bu sefer kemer sıkma ısrarından vazgeçmesi çok önemlidir. Arjantin ekonomisinin canlanması bu sayede sürebilecektir.” 

“Salgın sonrasında ortaya çıkacak dış borç krizleri için de Arjantin örnek olabilir. Benzer ülkeler, yıkıcı kemer sıkma ve diğer ağır koşullara mahkûm olmadan IMF’ye başvurabilirler.” 

Bence, Amerikalı iktisatçılar fazla iyimserdir. IMF, Arjantin’le görüşmeleri, çok katı kemer sıkma hedefleri ile başlatmıştı.  Fernandez yönetimi ise 45 milyar dolarlık borç faturasının “kirli” niteliğini, siyasal önceliğini vurguladı; bu tespitleri uluslararası kamuoyuna taşıdı. 2021 sonunda yayımlanan IMF-içi denetim raporu dahi programı eleştiriyordu.

IMF, bir anlamda, köşeye sıkışmıştı. Arjantin’e önerdiği “dış borçları kemer sıkarak ödeme” hedefleri içermeyen anlaşmayı bu nedenle kabul etti. Çevre ekonomilerine karşı izlediği neoliberal doktrini revizyondan geçirdiği için değil…

Arjantin ve Türkiye: Farklı politikalar, karşıt sonuçlar…

Fernandez hükümeti, salgın döneminde ve sonrasında malî disiplini bir öncelik olmaktan çıkarmış; bütçeden emekçilere nakit aktarımlarını yükseltmişti. Yatırımlarda %35’lik, istihdamda 1,7 milyonluk artışlar bu sayede gerçekleşti. Salgın dönemindeki sert daralma 2021’de yüzde 10’luk bir büyüme sayesinde fazlasıyla telafi edildi. 

Arjantin’de enflasyon, yüzde 40-50 aralığında seyretmektedir. Stiglitz ve Weisbrot bu ortamda anti-enflasyonist bir politika önceliğini gereksiz görmektedir. Onlara göre enflasyonla yaşanabilir. Şu şartla ki, hiper-enflasyona dönüşmesin; büyümeyi engellemesin ve yoksullaşmaya yol açmasın… 2020-2021 yıllarındaki Arjantin’i örnek olarak gösteriyorlar. (Reel ücretleri koruyan araçları açıklamıyorlar.)

Aktarıyorum: “Arjantin hükümeti büyümeye, yoksulluğun azaltılması yerine enflasyonu indirmeye öncelik verseydi ne olurdu?  Büyüme kesinlikle daha düşük, yoksulluk daha yüksek olacaktı.” 

İster-istemez 2020-2021 Türkiye’si ile benzetmeler akla geliyor: Saray iktidarı da büyümeye öncelik verdi; makro-ekonomik politikalar, iç talebi ve büyümeyi yukarı çekti. Ekonomi 2021’de (Arjantin’in aksine) büyüdü; IMF 2021 için GSYH’da yüzde 9’luk artış öngörüyor.  

Temel fark, uygulanan politika araçlarındadır: Türkiye genişleyici para politikalarına, şirketlere dönük ucuz kredi pompalamasına öncelik verdi; bütçe kaynaklarını emekçilerden ve reel ekonomiden esirgedi. Arjantin ise kamu harcamalarının sürüklediği maliye politikasına ağırlık verdi.

Bu fark, IMF’nin son Kamu Maliyesi raporunun (Fiscal Monitor, Ekim 2021) tablolarında özleniyor: 2019-2020 arasında genel kamu açığı/GSYH oranı Türkiye’de 0,3 puan (%5,6 →%5,3) düşmüş; Arjantin’de 4,2 puan (%4,4 → % 8,6) artmıştır. Aynı eğilim, birincil bütçe açığı için de geçerlidir. 

Farklılaşma, 2019-2020’nin kamu harcamaları / millî gelir oranlarında da gözleniyor: Türkiye %35,7 → %34,0; Arjantin: %37,7 → %42,1…  

Genişleyici para ve maliye politikaları da büyümeyi besler; ama diğer sonuçlar farklılaşır: Kredi genişlemesinde bölüşüm, istihdam, sermayenin denetimindedir. Son yıllarda Türkiye’de olduğu gibi emek-karşıtı bölüşüme yol açar; işsizliği, yoksulluğu artırabilir.  

Kamu harcamalarının sürüklediği maliye politikaları ise siyasal iktidarın denetimindedir. Sola dönük bir iktidar, emekçileri enflasyona karşı koruyabilir; istihdamı destekler; yoksulluğu aşağı çeker. Stiglitz ve Weisbrot’un Arjantin tespitlerinde olduğu gibi…

Saray’ın ekonomi politikalarını değerlendirirken bu ayrışmayı ayrıntılı olarak incelememiz gerekiyor.