'Toplumsal devrimin örgütlü, Leninist bir sınıf mücadelesiyle değil, “kendiliğinden, barışçı olarak” gerçekleşeceği beklentisi mi söz konusudur?'

ÇKP’nin 20’nci Kongresi II

Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin), 22 Ekim’de tamamlanan 20’nci Kongresi’nin kararlarını, ana mesajlarını geçen hafta bu köşede aktardım; değerlendirdim.

Kongre Raporu’nun, yüzyılın ortalarına uzanan bir Çin tasarımı içerdiğini de açıklamıştım. Bazı özelliklerine, uzantılarına ayrıca dikkat çekmek istiyorum.

21’nci yüzyılın iki hedefi

Bir önceki (19’ncu) Kongre, 21’nci yüzyılda Çin için iki tarihsel hedef belirlemişti: Çin 2021’de makul boyutlarda bir refah düzeyine ulaşacak; 2049’da her bakımdan modern sosyalist bir ülke olacaktır. Bu iki tarih ÇKP’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin yüzüncü kuruluş yıldönümlerine denk gelmektedir.

İlk hedef, yoksullukla mücadeleye öncelik verdi. Üç yıllık yoğun bir kampanya sonunda Çin’de ağır yoksulluğun tümüyle yok edildiği ilan edildi. Bu sonuç, yüzyılın ilk hedefi olan “makul boyutlarda müreffeh bir ülke inşasının gerçekleştiği” olarak yorumlandı.

Buna karşılık, 20’nci Kongre’de 2035 için bir ara-hedef belirlendi: Sosyalist modernleşmenin büyük ölçüde tamamlanması…

ÇKP’nin bu yüzyılda Çin için belirlediği iki aşamalı gelecek tasarımının sosyalist nitelemesini sorgulamak gerekiyor. ÇKP Merkez Komitesi’nin Kongre’ye sunduğu Rapor’da üretim güçleri, üretim ilişkileri ve toplumsal sistem (üretim biçimi) düzlemlerinde “sosyalizm” var mıdır?

Önümüzdeki beş yıl: Özellikler, araçlar

Bir sonraki ÇKP Kongresi 2027’de toplanacak.  Rapor, ilk beş yıllık hedeflere öncelikle yer veriyor.

Kalkınma planlarında stratejik önceliğin yurt-içi piyasaya, özel tüketime kaydırılacağı vurgulanıyor. Kendine yeterlilik arayışı ve ortalama verimi sürükleyen teknolojik atılım ağırlık taşımaktadır. “Tedarik zincirlerini güçlendirmek, kentsel-kırsal dönüşümde, bölgesel gelişmede eşgüdüm” vurgulanıyor.

Geleneksel makro-ekonomik politikalarının benimsenmesi dikkat çekicidir: “Maliye ve para politikalarında eşgüdüm, merkez bankasının finansal istikrarı güvenceye alması…”

Kısa dönemde mülkiyet ilişkilerinde önemli bir dönüşüm öngörülmüyor. Bugünkü politika ilkelerine ışık tutan tespitler önemlidir: “Kaynak tahsisinde piyasanın belirleyici, devletin düzenleyici işlevleri… Devlet işletmelerinin rekabet gücünü gözeterek güçlendirilmesi… Özel işletmelerde mülkiyet haklarının yasal sınırlar içinde korunması, küçük işletmelerin desteklenmesi… Kişisel gelirler ekonominin büyüme temposunu, ücretler verim artışlarını izlemelidir…”

Sosyalist modernleşme aşaması

2035 hedefine, sosyalist modernleşme sürecine odaklanalım. Kongre Raporu, bu hedefin gerçekleşmesinde bilimsel, teknolojik atılımlara, yeniliklere odaklı; modernleşen tarımı da içeren yeni bir üretim yapısı hedefliyor. Bu dönüşüm, Çin’i kişi başına GSYH bakımından orta düzeyli gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracaktır.

“Çin, bilim ve teknolojide kendi ayakları üzerinde durabilmeli, birinci sınıf yenilikçiler yetiştirebilmeli; dünyanın en parlak insanlarını çekebilmelidir. İnsan-odaklı ve adaleti gözeten bir eğitim… Dünya-çapında üniversiteler ve kamu desteği… Eğitimin dijitalleşmesi ve herkes için ömür boyu öğrenme…”

Teknolojide, emeğin niteliğinde, kısacası üretim güçlerinde atılım hamlelerinin sürüklediği bir dönüşüm hedeflenmektedir.

Bu aşamada üretim ilişkilerinde devrimci, hatta radikal değişiklikler gündemde değildir: “Gelir dağılımı ortak refaha dayanacaktır.  Emeğe göre bölüşümü temel almayı sürdüreceğiz; diğer bölüşüm biçimleri buna refakat edecektir. Birincil ve ikincil bölüşüm ilişkilerinde birbirini tamamlayacak kurumsal bir çerçeve oluşturacağız. Orta gelirli grubun nüfustaki payının artması, temel kamu hizmetlerine hakkaniyet, kırsal yörelerde yaşam düzeyinin yükseltilmesi” hedeflenecektir.

“Birincil bölüşüm düzleminde emeğin payına daha fazla ağırlık verilecektir. Fırsat eşitliği gözetilecektir. Üretim faktörlerine dayalı bölüşüm sisteminde ıslahat gereklidir. Üretim faktörleri içinde düşük gelirli grupların payı yükseltilmelidir. Kent sakinlerinin gayri menkul gelirleri de artırılmalıdır.”

ÇKP metinleri, Çin’de bölüşüm kategorilerini “sınıfsal” ayrıştırmıyor; “üretim faktörleri” kavramı çerçevesinde betimliyor.  Bu neoklasik terminoloji, en azından Das Kapital, Cilt III, Bölüm 48’de Marx’ın sınıfsal analizden kaçan burjuva iktisatçılarına dönük “sermaye, toprak, emek üçlemesi” eleştirisine açıktır.

Aktardığım son paragraftaki ağdalı ifadelerden ilki, kapitalist ilişkilerde ücret/kâr karşıtlığının işçiler lehine düzeltilmesi olarak yorumlanabilir. Ve önümüzdeki beş yıl için yukarıda aktardığım “verimliliği izleyen ücretler” önerisine göre işçi sınıfı lehinedir. Kentsel kiralarla geçinen mülk sahipleri ise (nedense) gözetilmektedir.

Rapor’da “tekellere ve haksız rekabete karşı güçlü önlemler alınmalıdır” ifadesi de yer alıyor. Geçen yıl Ali Baba ve benzeri dev şirketlere dönük operasyonların sürebileceği ima ediliyor.

Şi Jinping’in, sermaye çevrelerinde tedirginlik yaratan Ortak Refah kampanyasının çelişkili boyutuna Rapor’dan bir örnek vereyim: “Kamu hastanelerinde reform hızlandırılacak; özel hastanelerin gelişimi daha iyi düzenlenecektir…”

Dünya halk sağlığı tarihine yalınayak hekimler düzenini armağan eden Çin devrimi, 2021’de yaşam beklentisini 78,2 yıla çıkarmış; ABD ortalamasının önüne geçmiştir. Bu arada özel hastanelere de kapı aralanarak… Ortak Refah söylemi ise bu süreçte oluşan eşitsizliklerin telafisini hedefliyor.

ÇKP ile sermayenin iktidar mücadelesi

Kongre Raporu, Çin’de sınıf mücadeleleri sorunu ile açıkça değil, yolsuzlukla mücadele vesilesiyle yüzleşiyor. Şi Jinping döneminde bu mücadelelerin bir bilançosu Rapor’un ilk bölümünde yer alıyor. Bu bilgileri geçen haftaki yazıda aktarmıştım.

Rapor’un Bölüm XV, Kesim 7’sine bakalım. Önümüzdeki dönemde yolsuzlukların sınıfsal yansımaları öngörülüyor:

“Yolsuzluğu besleyen temel koşullar süregeldikçe onunla mücadeleyi gevşetemeyiz. İş insanları ile görevliler arasında siyasal eko-sistemi baltalayan herhangi bir muvazaa affedilemez.” Yolsuzluğu besleyen temel koşullar, elbette kapitalist üretim ilişkilerdir. Rapor, “adını açıklamamayı” yeğliyor.

Kongre arifesinde ÇKP Yüksek Disiplin Komitesi, yozlaşmanın kaynağını “sermaye” olarak adlandırmıştı: “Zhejiang Eyaleti Parti yöneticilerinden Zhou Jiangyong, sermaye ile işbirliğine girdiği ve sermayenin başıboş genişlemesini desteklediği için Parti’den ve görevlerinden atılmıştır.” (Global Times, 24 Ekim 2022).

Sermaye, sadece ekonomik çıkar peşinde değil, iktidarı etkileme, giderek fethetme çabasındadır. ÇKP organı Global Times’ın başyazarı Hu Şijin, geçen yıl sermaye ile ÇKP arasındaki iktidar mücadelesini şu ifadelerle özetliyordu: “Çin’e özgü sosyalizm Batı’dan farklıdır. Sermaye Çin’e hâkim olamaz; siyaseti etkileyemez; toplumun yönetimini, ideolojiyi ve değer sistemlerini biçimlendiremez.” (Global Times, 3 Ağustos 2021).

Şi Jinping yönetimi, bence, Çin sosyalizminin iki güvenceye dayandığını düşünüyor: İşçi, köylü sınıflarını ve halkı temsil eden ÇKP iktidarı ve üretim güçlerinin çok dinamik bir tempoyla gelişmesi…

ÇKP toplumsal sistemi iktidarın sınıfsal niteliğine göre tanımlamaktadır. Çin’de ise “öncü” konumu pekiştirilen ÇKP iktidarı belirleyicidir. Parti programında yer alan “sınıfsal temsiliyet” ilkesi, bir “iddia” olduğu için eleştirilecektir.

Şi’nin, üretim güçlerindeki gelişimin sürükleyeceği devrim potansiyelini de önemsediğini düşünüyorum. Marx’ın tarihsel maddeciliğe ilişkin önermesini hatırlayalım: “Gelişmelerinin belli bir safhasında maddi üretim güçleri, mevcut üretim ilişkileriyle çatışır.  O zaman bir sosyal ihtilal devri başlar.” (Ekonomi Politiğin Eleştirilmesine Katkı’ya Önsöz)

Toplumsal devrimin örgütlü, Leninist bir sınıf mücadelesiyle değil, “kendiliğinden, barışçı olarak” gerçekleşeceği beklentisi mi söz konusudur? Sosyalizm tarihinde bu beklentiye ağırlık veren akımların, düşünürlerin, Şi’nin galiba benimsediği “teknolojik determinizm” anlayışı ile sınırlı olmadığını hatırlayalım.

***

ÇKP Merkez Komitesi Raporu 2049’daki Çin sosyalizmini şu ifadelerle öngörmekle yetiniyor: “Müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ileri, ahenkli, güzel; bileşik ulusal güç ve uluslararası etki bakımından önde gelen sosyalist bir ülke…”

Hegemonya arayışını itinayla dışlayan; buna karşılık dünyayı etkileyebilecek bir Çin vurgulaması… Nasıl etkileyecek? Kongre Raporu’ndan bir alıntıyla yetinelim: “Çin asla hegemonya aramayacak, genişlemeye kalkışmayacak; güce dayalı politikalar izlemeyecektir. Gelişmekte olan ülkelerin ortak çıkarlarını güvenceye alacak; uluslararası ilişkilerde demokratikleşmeyi savunacaktır.”