'Böylesine pek çok gerçeği saklayan ve saptıran bir kitap akademik yayın olabilir mi? Kaynak kitap olabilir mi? Öğrencilere önerilebilir mi?'
Geçen hafta değinilen ‘Milli eğitim bakanlarının faaliyetlerinin analiz ve değerlendirilmesi: 1999-2021’ başlıklı kitap az buz değil, tam 547 sayfa. Ancak bu kitabı okuyanlar, AKP iktidarında;
- AKP-Fetö ilişkisi nedeniyle bakan Hüseyin Çelik zamanında okullarda uygulanmaya başlanan ‘Kutlu doğum haftası’ uygulamalarının darbe girişimi sonrasında gündemden düştüğünü;
- H. Çelik’in 2005’te, vizyon ve misyonu imam hatip olan Ensar vakfı ile ‘değerler eğitimi’ projesini başlattığını ve öğrencilere yalnızca dini değerlerin dayatıldığını;
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2006’da okullardaki türban yasağının hukuksal olduğuna karar verdiğini;
- AKP’nin, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 2008’de ‘laiklik karşıtlığı’ nedeniyle para cezasına çarptırıldığını ve AYM başkanının oyu nedeniyle kapatılmaktan kurtulduğunu;
- Okullarda milli bayramların kutlanmasından vazgeçildiğini;
- 2005 müfredat değişikliğinin Avrupa Birliği (AB) isteği üzerine değiştiğini ve girişimci öğrenci yetiştirilmesinin hedeflendiğini;
- 2011’de çıkarılan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile eğitim bakanlığının örgüt yapısının alt-üst edildiğini, bakanlıkta ders aracı ve kitap basımı gibi üretimler yapan birimlerin kapatıldığını;
- 652 sayılı KHK ile daha önceki teşkilat yasasında yer alan ‘laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti anlayışında’ öğrenci yetiştirme ifadesinin çıkarılıp ‘rekabetçi öğrenci’ yetiştirme maddesinin eklendiğini;
- AKP liderinin “dininin ve kininin davacısı olacak gençler” istediğini açıkladıktan bir ay kadar Mart 2012’de apar topar 4+4+4 yasasının kabul edildiğini;
- 4+4+4 yasasından sonra pek çok okulun imam hatibe dönüştürüldüğünü ve genel liselerle öğretmen liselerinin kapatıldığını;
- 4+4+4 yasası sonrasında açık liselerin de zorunlu eğitim kapsamına alındığını;
- Çocukların ilkokula başlamadan hafızlık kursuna gitmelerine izin verildiğini;
- Okullarda türban serbest bırakılırken kızların bluz ve şort gibi çağdaş giysileri giymelerinin yasaklandığını;
- Ortaöğretim yönetmeliğinden, ‘düşünen, sorgulayan, araştıran ve eleştiren’ öğrenci yetiştirilmesi maddesinin çıkarıldığını;
- 652 Sayılı KHK ile hem de dershane yasası ile eğitim bakanlığı bürokratlarının görevlerine son verilip AKP’nin bakanlıkta kadrolaşmasının kolaylaştırıldığını;
- 80 küsur yıldır eğitim sistemin beyni durumunda olan Talim ve Terbiye Kurulu’na 2011’de çıkarılan 652 sayılı KHK ile eğitimci olmayanların da üye yapıldığını; bu kurulun, 2014 yılında çıkarılan dershane yasasına eklenen bir maddeyle sıradan bir birime dönüştürüldüğünü;
- Okullarda mescit açılmasına başlandığını;
- 2014’te çıkarılan dershane yasasıyla, özel okula gidenlere devletin destek vermeye başladığını ve bu yasayla getirilen ‘proje okulu’ uygulamasıyla, AKP’nin bir gecede nitelikli liselerde kadrolaştığını;
- Dershane yasasıyla kapatılıp liseye dönüşen dershanelere, bakanlığın ‘Temel Lise” dediğini;
- AİHM’nin 2014’te DKAB dersinin zorunlu olamayacağına karar verdiğini;
- Liseye ve yükseköğretime geçiş sınavlarında, zorunlu olmaması gereken DKAB dersi ile İngilizce dersinden soru sorulduğunu;
- AKP ile Fetö’nün bir zamanlar içli dışlı olduğunu, Fetö dershaneleri, okulları ve yurtlarının AKP sayesinde yaygınlaştığını;
- Darbe girişiminden sonra, binin üzerinde Fetö okulu ve yurdu ile tüm askeri okulların kapatıldığını;
- Darbe sonrasında akademisyenlerden 5 bin kadarının Fetöcü suçlamasıyla ve 500 kadarının da ‘Barış Bildirisi’ni imzalamış olmaları nedeniyle ve de herhangi bir yargı kararı olmadan meslekten çıkarıldığını;
- AYM’nin ‘Barış Bildirisi’ni açıklamanın suç olmadığını belirtmesi üzerine dava açılan imzacı akademisyenlerin beraat etmelerine karşın, imzacı oldukları için üniversiteden atılanların hâlâ görevlerine dönemediklerini;
- 2017 müfredatının tam anlamıyla gerici bir müfredat olduğunu, bu müfredatla cumhuriyet yurttaşı yetiştirilemeyeceğini;
- Liseye Geçiş Sitemi uygulamasında, bakanlığın “nitelikli lise” dediği liselere öğrenci seçtiğini, dolayısıyla sınavla öğrenci almayan liselerin niteliksiz lise sayıldığını; nitelikli liseleri kazanamayanların ağırlıklı olarak imam hatiplere gitmek zorunda bırakıldığını;
- AKP’nin düzenlediği Milli Eğitim Şuralarında, laik ve bilimsel eğitim karşıtı olan Eğitim-Bir-Sen’in görüşlerinin hakim olduğunu; okul yöneticilerinin büyük çoğunluğunun bu sendika üyesi olduğunu; bu sendikanın üye sayısının AKP iktidarında 18 binden 400 küsur binlere çıktığını;
- Kitapta övülen FATİH projesinin, aslında büyük bir fiyasko olduğunu;
- Kitapta yer verilen projelerin büyük çoğunluğunun dış kaynaklar tarafından desteklendiğini;
- Pandemi nedeniyle bakanlığın sınıfta kaldığını;
- Bir zamanların özerk ve bilimsel kuruluşları olan TÜBİTAK ile TÜBA’nın birer AKP kurumuna dönüştürüldüğünü;
- Kasım 2016’dan bu yana yalnız AKP’li ya da yandaş kişilerin rektör olabildiğini;
ve benzeri pek çok olayı bu kitaptan öğrenmesi mümkün olmuyor!!! Bir başka deyişle bu kitapta pek çok gerçeğin sansürlendiği görülüyor.
Bu kitapta dershane, Kuran kursları, tarikat okulları ve kaçak eğitim kurumlarına da yer verilmiyor.
Bu kitap, akademisyenler tarafından değil de AKP’de siyaset yapan birileri tarafından yazılmışa benziyor.
Böylesine pek çok gerçeği saklayan ve saptıran bir kitap akademik yayın olabilir mi? Kaynak kitap olabilir mi? Öğrencilere önerilebilir mi?