'İktidarın, ekmek sorununu kebapçı retorikleriyle, market şovlarıyla geçiştirebilme şansı kalmamış görünüyor. Hayat pahalılığının kaynağı patronlardır.'

1002 liralık market alışverişi ya da işsizlikte payı olan bölücü kebapçılar

Mutfaktaki yangın büyüdükçe, çaresizlikten midir nedir, iktidar cephesinde tuhaflıklara tanık oluyoruz. Birinin anlatması lazım Erdoğan’a, hayat pahalılığı ile mücadele Ayasofya’yı ibadete açmaya benzemez diye. Her Cuma namazı çıkışında cami önündeki kürsüden basın mensuplarına yaptığın gündem değerlendirmesini, her şey ateş pahasıyken market kapısında yapmaya kalktığında başına olmadık işler geliyor sonra. Suç kendisinde mi, kendisini pazar pazar markete sokup “fiyatlar da gayet uygunmuş” dedirten danışmanlarında mı anlamak güç!

Erdoğan’ın market kapısında ettiği sözlere pek inanan olmasa da acaba bu Tarım Kredi Kooperatifi mağazaları diğerlerine göre biraz daha uygun mudur diye düşünen olmuştur sanırım. Ne yalan söyleyeyim, ben aklımdan “bir gidip bakmak lazım” diye geçirmedim değil. Neyse ki Erdoğan ödeme yaparken üzerinde 1002 lira 47 kuruş yazan kasa ekranı, fotoğraf köşesinden basına sızdı da ucuz alışveriş beklentisiyle gidip hayal kırıklığı yaşamaktan kurtulmuş olduk.

Bir de ertesi gün enflasyon rakamlarını açıkladı TÜİK. O da tuhaf oldu. Aslında tuhaflık TÜİK’de değil, onun istatistik yayınlama takvimi belli. Tuhaflık, kurumun makyajlı rakamları bile enflasyonu düşük göstermeye yetmezken, veriler açıklanmadan bir gün önce adamı markete sokup alışveriş yaptırmalarında. Erdoğan “fiyatlar gayet uygun” diyor, ertesi gün tüketici enflasyonu yüzde 20! Gıdada artış yüzde 30. Aylık artışın yarıdan fazlası gıda, konut ve ulaşımdan. Belli ki kimse enflasyon rakamlarının Erdoğan’ı yalancı çıkaracağını hesaba katmıyor.

Var bir tuhaflık diyorum ya, sonra sahneyi iktidar ortağı Bahçeli aldı. Salı günü partisinin grup toplantısında dedi ki, hayat pahalılığı denilen şey vatandaşın günlük iaşe çabasıdır. Sonra, bu çabayı istismar edenler vardır. Pireyi deve yapan bu istismarcılara terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevi de kendisine düşmektedir… Bahçeli bunları söyler, biz söylediklerinden hayat pahalılığı ile terör arasındaki ince ilişkiyi anlamaya çalışırken imdadımıza yine kendisi yetişti ve kürsüden bombayı patlattı. Dedi ki, “Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır”!

Salıdan bu yana kafalarda deli sorular… Kebapçının bölücüsü nasıl olmaktadır? Bölücü kebapçı ne yapmaktadır da ülkedeki işsizlik tırmanıp durmaktadır? Acaba yardım yataklık yapan kebapçıların Yemek Sepeti’ne de sızdığına, oradan sınır ötesi dürüm siparişi teslimatına başladıklarına dair Bahçeli’ye istihbarat bilgileri mi gelmiştir?

Bahçeli bu… Atıyor kuyuya bir taş, kırkımız çıkaramıyoruz bak…

Vatandaş Bahçeli’nin şifrelerini çözmeye çalışadursun, DİSK-AR TÜİK’in Eylül enflasyon verilerini inceltti ve hayat pahalılığının açıklanan rakamlardan çok daha vahim boyutlara geldiğini gösterdi. Buna göre ortalama yüzde 20 olan gıda enflasyonu, gelir dağılımından en düşük payı alan birinci ve ikinci yüzde yirmilik nüfusta yüzde 37-40 düzeyine yükselmiş.

Kısacası iktidarın, ekmek sorununu kebapçı retorikleriyle, market şovlarıyla geçiştirebilme şansı kalmamış görünüyor.

Siyasette hayat pahalılığı tuhaflıkları bunlarla sınırlı kalsa iyiydi ama kervana hafta sonu muhalefet de katıldı. Kılıçdaroğlu, elektriğe zam gelirse halkı kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracaklarını duyurdu, bunun mücadelesini vereceklerini söyledi.

Geçen yıl dört milyona yakın abonenin elektriği, zamanında ödenemeyen faturalar nedeniyle kesilmiş, vatandaş uzunca süredir evinde, dükkânında elektrik ve doğalgazı zaten kıt kanaat kullanmaya çalışmışken öneriyi yapan ana muhalefet liderine herkesin merak ettiği soruyu günlük yayınlanan dijital gazete Boyun Eğme sordu: “Ne yani, buzdolabının fişini mi çekelim?”

Velhasıl haftanın tuhaflıklarından anladık ki, iktidara göre işsizlik bölücü kebapçıdan, hayat pahalılığı ucuz marketten alışveriş yapmamaktan. Muhalefetin zamları durdurmak için önerisi ise halkın elektrik, doğalgaz, su tüketmemesi.

Hayat pahalılığının kaynağı patronlardır. Çünkü onlar ürettiğimiz tüm zenginliğe el koyuyor. Halk zamlardan inim inim inlerken şirketlerin kazançlarına, sahiplerinin servetlerine bir göz atın. Esas tuhaflık bu değil mi?