Erzincan’in İliç ilçesinde Anagold Madencilik’in 2010 yılından bu yana siyanürlü altın üretimi yaptığı Çöpler Maden Sahası'nda çıkarılıp istiflenen toprak 13 Şubat Salı günü 14.30 sıralarında kaydı. Hacmi 10 milyon metreküp olarak hesaplanan bir kütlenin kaydığı açıklandı.
Heyelanla birlikte isimlerinin tamamını dahi uzun süre öğrenemediğimiz 9 işçi onca yığın toprağın altında kaldı. Arama çalışmaları başlatıldı.
Ardından 21 Şubat'ta bakanlar kameraların karşısına geçti. Arama bölgesinde çatlaklar oluştuğu ve yeni heyelan riski oluştuğu söylendi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kayma durana kadar arama kurtarma çalışmalarına ara verildiğini belirtti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki günlerce heyelan bölgesine gitmedi. "Sağlık sorunlarım vardı" dedi, açılışa gittiği ortaya çıktı. Siyanürlü atığın üzerinde konuşurken "Zehirli bir atık saptanmadı" diyebildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, "Sorumlu kişilere adli soruşturmalar yapılacaktır" dedi ama maden patronlarının sorumluluğunun üzeri örtüldü.
Faciadan 11 gün sonra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı maden genel müdürlüklerinde 5 genel müdür yardımcısı hesap vermeden apar topar görevden alındı. Öte yandan katliamda ihmal olduğunu söyleyen iş güvenliği uzmanı, bir televizyon kanalına verdiği röportajın ardından işten çıkarıldığını duyurdu.
3 hafta geride kaldı. Madenle ilgili her gün yeni bir skandal ortaya saçıldı. Cumhur İttifakı İBB adayı Murat Kurum'un sorumluluğu gün yüzüne çıktı.
Heyelan riskinin saatler önce tespit edildiği, bölgede daha önce de heyelan olduğu, madenin altından geçen fayın MTA haritasından silindiği, gerekli iki radar ile robotik cihazın şirket tarafından alınmadığı ortaya çıktı.
Bakanı 'sabır' istedi, aileler tehdit edildi
Tüm bu gelişmelerin ardından 9 işçiyle ilgili kimsenin sesi çıkmadı. Üstelik bölgede bekleyen aileler, "Gazetecilere ve dışarıya çıt çıkmayacak!" denilerek tehdit edildi.
Toprak altındaki yakınlarının cesedine bir an önce ulaşmak isteyen ailelerinse öfkesi dinmedi. 9 işçiden biri olan Uğur Yıldız’ın ailesi her fırsatta çalışmalarla ilgili bilgi istedi. Baba Ali Ekber Yıldız, "Bir bakanın, başbakanın çocuğu orada yatsaydı, o çocukları canlı canlı çıkarırlardı. Orada bir canlı kalmadı. Biz her şeyi kabullendik. Lütfen bir an önce evladımı versinler" dedi.
İçişleri Bakanı "sabır" istedi ama aileler için bekleyiş kolay ilerlemiyor. Henüz tam olarak yerleri bile tespit edilemeyen işçilerin ne zaman, nasıl çıkarılacağı hâlâ belirsiz.
İki geminin kayıp mürettebatından hâlâ iz yok
Zonguldak'ta da 1990 yapımı Kafkametler adlı kuru yük gemisi Rusya’dan başladığı seferinde 17 Kasım’da Türkiye karasularına girdi, Ereğli açıklarında 21 Kasım'da şiddetli fırtınada askeri mendireğe çarpıp battı.
Gemideki 12 kişilik mürettebattan 5 denizcinin cesedi bulundu.
Onların aileleri de yakınlarını en azından defnedebilmek umuduyla bekliyor. Ancak iktidar onlara da saldırmaktan geri durmadı.
Yakınları kaybolan aileler önce orduevinde kalıyordu, oradan atılınca balıkçı barınağı çevresinde çadır kurdular. Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu, "Kimse devleti aciz gösteremez" dedi. Sonra da gazetecileri kast ederek "Siz burada durduğunuz sürece leş kargaları geliyor" dedi.
100 günü aşkın bir süredir 7 denizciden iz yok.
Marmara Denizi'nde, İmralı Adası'nın güneybatısında Bursa'nın Karacabey ilçesinin 4 mil açığında "Batuhan A" isimli gemi 15 Şubat'ta su alarak battı. 6 kişilik mürettebatı arama çalışmaları başlatıldı.
1250 ton mermer tozu taşıyan 53 yaşındaki gemide hem aşçı hem de gemici olan 33 yaşındaki Zeynep Kılınç'ın cesedine ve gemi batmadan kısa süre önce çektiği videoyu ailesine gönderen Hüseyin Tutuk'un cesetlerine ulaşıldı.
Kayıp 4 kişi hâlâ aranıyor.
Depremzedeler kayıp bile sayılmıyor!
6 Şubat Maraş merkezli depremlerin ardından moloz yığınına dönen hafriyat yığınının içerisinde onlarca kişi günlerce yakınlarından bir iz aradı.
Yığınların başında bekleyenlerin kayıp yakınlarının cenazelerinin bir bölümü başka illerin kimsesizler mezarlıklarından çıktı. Kimileri de henüz bulunamadı.
Çocukların kaybına ise nedense "inanılamadı". Bakan "kayıp çocuk yok" dedi, ardından Hatay İl Emniyet Müdürlüğü İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yazı yazıp liste verdi, kayıp çocukların okulda olup olmadığının kontrol edilmesini istedi.
Buna rağmen aileler seslerini duyurmaya çalıştı.
Örneğin Adıyaman'da enkaz altında kalan eşi Zeliha Demir ve 8 yaşındaki oğlu Muhammed Enes Demir hâlâ bulunamayan Mehmet Ziya Demir. Demir, "Hayatta olduklarından zaten ümidimiz yok. Bir sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Yetkililer sadece 'bir sonuç çıkarsa ararız' diyor. Bizim de gidecek başka kimsemiz yok" diye konuştu.
Depremden 1 yıl sonra Ebrar Sitesi'nde kaybolan 2,5 yaşındaki Alya'nın cesedinin Elazığ'da defnedildiği ortaya çıktı.
Hatay'daki bir baba, bir yıl boyunca her gün gittiği enkazda, kayıp oğlunun cesedini aradı. Antakya'daki Vali Ürgen Parkı'nın karşısında yapılan hafriyat çalışmalarında, oğlunun cesedine ulaşıldı.
Kayıpların yeri değişse de iktidarın kayıpları yok sayması, yakınlarını susturmaya çalışması ve sorumluları aklama çabası hiç değişmiyor.