Barınma krizinin ortasında öğrenciler: 'Çalışmak için derslerimi aksatmak zorundayım'

Barınma ve geçim krizinin ortasında okumak için çalışmak zorunda olan iki öğrenciyle 'ev arama' serüvenlerini konuştuk.

Kaya Emre Uzmay

Barınma krizi üniversitelerin tekrar açılmasıyla birlikte öğrencilerin en önemli sorunlarından biri olarak tekrar gündeme geldi. Hükümetin buna dönük yanıtı şimdilik KYK yurtlarında oda başına 4 ranza koymak ve Çevre Bakanı Murat Kurum'un öğrencilere dönük "Ev alın" tavsiyesi oldu.

Türkiye'de en çok üniversite öğrencisinin bulunduğu kent olan İstanbul'daysa üniversiteliler çaresiz bırakılmış durumda. Yurtlarda koşulların kötüleşmesinden dolayı itirazlar artarken, öğrenciler bir taraftan geçim derdiyle boğuşuyor.

Ev arama süreçlerinde başlarına gelenleri İTÜ'den Elektrik Fakültesi öğrencisi Başak ve Maden Fakültesi öğrencisi Çağrı'yla konuştuk. İki öğrenci de eğitimlerine devam etmek için çalışmak zorunda kalırken, eğitimlerinin aksamasından endişeleniyor.

Ne kadar süredir ev arıyorsunuz?

Başak: Okulu ilk kazandığımda yurt bulmuştum. İBB’nin yurduna yerleşmiştim ancak ev aramaya devam ediyorum hâlâ. KYK yurtları görece daha ucuzdu, ancak maddi koşulları daha kötüydü. Fakat bu son Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle de bizim odalar 4 kişiliğe çıkmış oldu, resmen yan yana yatıyoruz. Ama bunu öngörmek çok zor değildi, kiralar artmaya başladı, yurt kalmadı, öğrencilerin çaresiz olduğunu bildikleri için kabul ettirebiliyorlar bu koşulları.

Ben Mayıs ayından itibaren ev bakmaya başlamıştım. yurdum Okmeydanı’nda, fakat okulum Ayazağa’da. Eşyalarımı taşımak her gün zor oluyor, yol 40-50 dakika sürüyor.

Çağrı: Ben Aralık ayından beri ev arıyordum. Şimdi yeni ev bulabildim, Kağıthane taraflarında. Bir arkadaşım eski kiracıydı, onun yanına taşındım. Toplam kiramız 2 bin 500 lira, arkadaşım pandemiden önce çıkmış o eve.

Ben eve çıktıktan hemen sonra zam geldi zaten. Zam döneminde ev sahibi “evden çıkın” diye baskı yapıyordu, daha fazlaya kiraya vermek için kovmaya çalışıyordu bizi. En son “oğlum gelecek” diye yalan söylemeye başlamıştı, ama kendisinin sadece bu mahallede 12 evi var.

Nerelerde ev baktınız?

Başak: Ev aramaya başladığım günden beri kiralar çok fazla arttı. Ev ararken en önemli kriterim ulaşımdı. Bizim okulda okuyanlar genelde Çeliktepe’de kalıyor mesela. Metroya yakın herhangi bir yerde kalabilirdim aslında, Beyoğlu’na baktım, Fulya’ya baktım.

Okula yakın olmadığı sürece eve çıkmamın hiçbir anlamı yoktu, mesela Şirinevler’de eve çıkmış arkadaşlarım var, nefret ediyorlar okula gidip geldikleri yoldan.

Okula yakın yerlerden, Çeliktepe’de baktığım evlerin kiraları 8 bin civarı. Fulya ya da Beyoğlu’ndaysa 10 binden aşağı ev yok.

Peki evlerin genel durumu nasıl?

Başak: Mesela ev 2+1’se bir odası mutlaka karanlık oluyor, apartman boşluğuna bakıyor. Ya da 4 m2’den küçük geçiş var, ilanı koyarken bunu da odadan sayıyorlar.

Genelde en ucuz olan evlere bakıyorum. Bunlar da -1, -2. katta oluyor, ya da çatı katta oluyor, çok nadir giriş kat gördüm. Kot altıysa mesela evin pencereleri tavana yakın oluyor, dışarıdan da kaldırım seviyesinde. Bahsettiğim fiyatlara zaten ara kat daire bulunmuyor.

Odaların yeterince ışık veya hava almaması büyük bir sorun. Apartman boşluğuna bakan, tamamen karanlık bir odada yaşamak pek mümkün değil.

Gördüğüm evlerdeyse genelde banyolarda duşakabin yok, tepeden bir boru iniyor. Bazılarında duşta perde bile yok. Mutfaklarsa genelde ufacık oluyor, buzdolabı veya beyaz eşya koymanın mümkün olmadığı yerlere bile denk geldim.

Şişli’de Kuştepe’de mesela evler ucuz oluyor ama orası da çok güvenli bir mahalle olarak gözükmedi gözüme, üstelik de metroya otobüsle gitmem gerekiyor. Yürüyerek metro durağına yarım saatte gitmem mümkün mesela, ama orası yürümek için güvenli bir yol değil.

Çağrı: İstanbul'da iyi durumda olan evler çok çok az. Çeliktepe'de, Kağıthane'de evler 30 yıllık. Zaten emlakçılar da diyordu bana "deniz kumundan bu evler" diye.

Rutubetli ev çok var, özellikle duşakabin yok. Mutfaklarsa genelde rutubetli, dolaplar çok çok eski oluyor hep. Küflenme vardı baktığım evlerde. Yaşamaya utanırsın, sağlıklı evler değildi, ve 6 bin lira istiyorlardı böyle evler için.

Ulaşım için peki elinizdeki imkânlar yeterli mi?

Başak: Ben geçen senenin ilk dönemi Maçka Kampüsü’ne giderken aylık akbil yaptırdığımda yetmediği oluyordu. İlk olarak metrobüse çift bilet basıp sonra da metroya tek bilet basıyordum, ama metrodan sonra da yürüyecek yolum oluyordu, çok soğuk günlerde, yağmur, kar yağan zamanlarda o yolu yürümek istemiyor insan, otobüse biniyor. Bu durumlarda aylık akbil yetmiyordu, ay sonu gelmeden bitmiş oluyordu.

Çağrı: Ben geçtiğimiz dönem ev bulamadığım için kuzenimde kalmaya başlamıştım. Ama o da uzakta yaşıyordu, Sultançiftliği’nde. Oradan buraya gelmek baya sıkıntı yaratıyordu. Önce tramvay daha sonra metro kullanıyordum, 2 saat sürüyordu okula varmam.

Bu süre boyunca zaten okula gitmem çok zordu, derslerim sürekli aksıyordu.

'İlk ay 24 bin lirayı tek seferde vermiş olmam gerekecekti'

Ev ararken en çok hangi sorun gözünüze çarpıyordu?

Başak: Açıkçası ev bakmaktaki en büyük sorunlardan bir tanesi emlakçıya verilen ücret, çünkü ilk kiradan 3 tane vermiş oluyorsun tek seferde; birinci ilk kira, ikinci depozito, üçüncü de emlakçı parası. Yani senin bir ayda vereceğin ücretin üç katını veriyorsun.

Mesela tek başıma 8 bin liraya ev tutabilmiş olsam bile ilk ay 24 bin lirayı tek seferde vermiş olmam gerekecekti.

Çağrı: Benim tek seferde hem emlakçı, hem depozito hem de peşin kira verecek maddi gücüm yoktu. 2021’de Aralık ayında ilk defa ev aramaya başladığımda kiralar bu kadar yüksek değildi. Aralık ayında ev bakarken bu üç kalemin toplamı 18 bin liraydı.

Koridorda bir yatak 2 bin lira

Peki tek seferde verebileceğin böyle bir para var mı?

Başak: Böyle bir şey söz konusu değil. Denk gelen en uygun imkânlar genelde odalarını kiralayanlar oluyor. Mesela 3 arkadaş aynı evde kalırken biri mezun oluyor, başka kente gidiyor, bunlar da onun odasını kiralığa çıkartıyor. Onlardan da 2 bin liradan aşağı yok. Mesela bir arkadaşım bakmıştı en son böyle bir ilana, 2 bin lira karşılığında verdikleri odadan başka bir odaya geçiliyordu. Yani koridorda bir yatak için 2 bin lira vermeniz gerekiyor.

“Yaşanılabilir” bir oda için en az 3 bin lirayı gözden çıkartmanız gerekiyor. Benim de böyle bir bütçem yok, bunun için ayda en az 20 gün çalışmam gerekiyor.

Çağrı: Benim elimde biraz birikmişlik vardı, her yaz çalışıyorum ben, ancak o istedikleri parayı ödeyecek kadar elimde hiçbir zaman olmadı. Bir şekilde borçla ödeyebilsem bile devamını getirmem imkânsız olacaktı.

Aldığım 850 lira KYK ve benim derslerden boşluk yarattıkça yarı zamanlı çalışarak kazandığım paralarla kiramı karşılamam sürdürülebilir olmayacaktı.

Kiram dışında beslenme giderlerim de var, imkansızdı. Ama yine de aylar boyunca emlakçı emlakçı gezdim... Ümit...

'Daha kira sözleşmesi imzalamadan tahliye taahhütnamesi imzalamanı istiyorlar'

Bu ev arama süreçlerinizde emlakçılar ve ev sahipleriyle hiç sorun yaşadınız mı?

Başak: En son bir arkadaşımla beraber bir ev bulmuştuk 8 bin liraya. Ev çok iyi değildi, 2+1 bir ev ancak okula ulaşımı çok da sorun olmayacaktı. 8 bin lirayı zaten karşılamamız mümkün değil, hedefimiz çıktıktan sonra eve bir üçüncü bulmaktı.

Arkadaşımla emlakçıyla görüştükten sonra kesin gözüyle bakmaya başlamıştık, 5 gün sonra ev sahibiyle görüşmek için sözleştik, gidip emlakçıya imza atmayı bekliyoruz. Görüşme günü geldiğinde ev sahibi bir anda “Ben 10 bin lira istiyorum” dedi. Tutamadık evi...

Erkek öğrencilere karşı ev sahipleri ve emlakçılar daha da katı, onlara hiç ev vermek istemeyen tipler de var. Kadın öğrenciler yine ev ararken o kadar zorluk çekmiyor. Ya da tamamen “Aileye vermek istiyorum, hiç öğrenciyle uğraşmak istemiyorum” diyenler de bol.

Çağrı: Ben emlakçıya vereceğim param olmadığı için sadece sahibinden verilen ilanlara bakıyordum. Ev bulana kadar internette ilanları açıp sayfaları sürekli yenileyip ilan düşer düşmez arıyordum.

Aradığım zamansa genelde sözleşiyorduk ama devamı asla gelmiyordu. Mesela Ocak ayında daha kiralar bu kadar uçmamışken 2 bin liraya ilan buluyordum, ertesi gün adam beni arayıp “Oranın değeri daha fazlaymış ben sana kiraya vermeyeceğim” diyordu.

Ya da ilanda özellikle “emlakçılar aramasın” yazmasına karşın, aradığımda “Biz o evi emlakçıya verdik” diyorlardı.

Sahibinden bulmakta umudu kesince de emlakçı gezmeye başladım. Emlakçıların bazıları sözleşmeye ev sahibi istediği zaman evi tahliye ettirecek madde ekletmek istiyor, ya da daha kira sözleşmesi imzalamadan tahliye taahhütnamesi imzalamanı istiyorlar.

Bazen de ev sahipleri diyor "orası aile apartmanı".

'KYK kredisinin yetmesi imkânsız zaten'

KYK’nın verdiği bir kredi/burs parası var. Ev aramayıp yurtta kalmış olsanız ücretini bu parayla ödemeniz mümkün olmaz mı?

Başak: KYK kredisi alıyorum, 850 lira. Benim kaldığım yurt 650 lira. Ulaşıma zaten aylık 109 lira akbil parası verildiğini düşünürsek, kalan paranın da yemeğe gittiğini hesaba katmak gerekiyor, çünkü yurtta öğle ve akşam yemeği çıkmıyor. Yani sadece KYK’yla geçinmeye çalışsam bir ayda yemek yemek için 90 liram olacak.

Daha ucuza kalabileceğim yurtlar KYK’ya ait. Orada da şu anda odalarda 8 kişi kalıyorlar, 4 tane ranza var. KYK yurtlarından da bunlar ucuz sadece, yoksa “insanca yaşayabileceğimiz” KYK yurtları da pahalı. Mesela Cevizlibağa yurdu 950 lira.

Çağrı: Bana yurt çıkmadı. İTÜ'nün de yurtlarına başvurmuştum, o da çıkmadı. KYK yurtların 20 kişilik bir odada 8 kişinin kalması zaten akıl alır bir şey değil. Onun dışında yemeği okulun yemekhanesinden yedimğimi düşünsem bile, sadece haftanın 5 günü çıkacak, onlar da doyurmuyor bile. İki öğün arasındaki saat farkı çok fazla. KYK'dan aldığım kredinin bunlara yetmesi imkânsız zaten.

Okumaya devam ederken bu yoğunlukta işe gitmeye devam etmeniz mümkün mü?

Başak: Çok net bir şekilde söyleyeyim, bunun benim okuduğum bölümle ya da okulumla da çok bir alakası yok. Başka üniversitelerde, bölümlerde de arkadaşlarım var, şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bir öğrencinin haftanın beş gününü çalışmaya ayırması imkânsız; ders saatleri uymuyor, çok zor.

Eğer 5 gün çalışmaya devam edecekse bir öğrenci, derslerini aksatmak zorunda kalacaktır, nihayetinde akademik öğrenimi engellenecektir.

Son işimde dönercide çalışıyordum, haftada 4 gün işe gidiyordum. 10 saatlik mesaide sadece 1 saat mola veriyorduk. 9 saat ayakta çalışırken 250 lira veriyorlardı günde, ama yemeğimizi kesiyorlardı, 210 lira kalıyordu. Aylık 3 bin 360 lira kazanmış oluyordum, bu da hiçbir şekilde yeterli olmuyor tabii ki.

Şimdiki işim kısmen daha yüksek veriyor, ancak 5 gün çalışıyorum. Şu sırada dersten çıkıp işe geçiyorum, hep akşamları çalışıyorum.

Çağrı: Ben geçen ay işe başladım, aldığım para 5 bin lira civarında, ilk maaşımı yeni aldım.. Haftada 6 gün çalışıyordum. Eve çıkarken ilk kiramı kredi kartından nakit avans çekerek verdim. 1 ay boyunca hiç bir "lüks" harcama yapmadım ve 7 bin lira kredi borcum oluştu. Şu anda 2 bin lira içerideyim yani.

Ben bu süreçte tüm dersleri verebileceğim gözüyle bakamıyorum. Haftada 2-3 gün çalıştığım dönemler de derslere konsantre olamıyorum. Akşam çalıştığım zamanlar 4'te çıkıyorum işten, benim 9'daki derse gitmem imkânsız. Çalıştığım için derslerimi aksatmak zorunda kalacağım bu gidişle.

Haftada 4 gün çalışmayı planlıyorum bu dönem. Yememden kısıyorum, lükse kaçacak şeyler, mesela çay kahve içmekten kaçınıyorum. Kışın doğalgaz faturası da gelince ne yapacağım bilemiyorum.

Peki bir öğrencinin İstanbul’da yaşayabilmesi için en az ne kadar bir gelire ihtiyacı var?

Başak: Tek masraflar barınmadan ya da faturalardan ibaret değil. Zamanında 8 bin liralık eve 2 arkadaşımla beraber çıkabilmiş olsaydım bile bu kalemlere 3 bin liradan fazla para ödemem gerekecekti her ay.

Bununla birlikte yeme-içme dışında da, kitap defter harcamalarım var. Mesela yeni bilgisayar almak zorundayım, şu an kullandığım bilgisayar bölümdeki derslerim için yetersiz kalıyor.

Biz ‘ne kadar para lazım’ konusunu arkadaşlarla sürekli düşünüyoruz zaten. İki öğünü okulun yemekhanesinde yesek bile olmuyor. Barınma masraflarını saymazsak “karın tokluğu” için en az 4 bin lira gerekiyor.

Çağrı: En az 7 bin lira gerekiyor. Bu da sadece yemek yiyip evden okula gitmeye yeter.